VALERLÎ HACI SADIK BEY'ÎN YAŞAM ÖYKÜSÜ, VE SONRASI ZIKTE AŞÎRETÎ ÜZERÎNE OYNANAN OYUNLAR ?


                        ARAŞTIRMA VE ÎNCELEME

ŞEYH SAÎD HAREKETÎNÎN EN YAŞLI DÎRENÎŞÇÎSÎ VALERLΠHACI SADIK BEY'ÎN YAŞAM ÖYKÜSÜ; VE SONRASI ZIKTE AŞÎRETÎ ÜZERÎNDE OYNANAN OYUNLAR ?




          Valerli Hacı Sadik Bey  büyük fotoğrafta oturan  ikinci sırada olan, beyaz sarıklı ve
         sakallı olan kişidir.



“Ormandaki tüm sesleri dinle.
 Ağaçları izle, hayvanları ve  tüm yaşayan şeyleri... 
Kitaplarda öğrendiklerinden fazlasını bulacaksın.”

                                                                                Kızılderili reisi Joe Coyhi


-Valerli Hacı Sadik Bey hakkındaki bu çalısmamda bir araştırma ve inceleme olduğunu hatırlatmak isterim.
-Bu çalışmamda Îstiklal mahkemesi tutanakları,dönemin sözlü ve yazılı hatıratları başta olmak üzere ,Sadık Bey'in torunu Muhiddin Aydar'ın konuyla ilgili yazdığı yazılardaki anekdotlar ana kaynaklarımdır.
 Ayrıca Şeyh Said hareketine katılan önemli şahsiyetlerin yakın çevresinden iletişimle edindiğim bilgileri harmanlayarak konuya zenginlik katmaya çalıştım.
Bu çalışmamda eksik ve yanlış bilgiler olabilir.
Bu konuda katkı sunan ve gerekli düzeltmeleri yapacak olan kişilerin duyarlılığına şimdiden teşekkür ederim.


**************************

Şeyh Said hareketinin en yaşlı ak sakallı tavizsiz direnişçisi, inancına ve akidesine bağlı bir dava adamıydı,
Valerli Hacı Sadık Bey ,
Hacı Saddık Bey Îstiklal mahkemesi tutanaklarında belki 60 yaşın biraz üstünde gösterilmiştir.
Hareketin tanıkları ve sanıkları başta olmak üzere, günümüze kadar anlatılanlardan 75 yaşına dayanmış ak sakallı ,yaşlı bir Kürd direnişçisi ve ru-spisidir.
Doğrusu Hacı Sadık Bey'in beni hayrete düşüren dik duruşu,kendisine olan güveni ve inancı yanında ,yaşının çok ilerlemesine rağmen Kurdistan dağlarını mesken tutmasıdır.

Bu fedakarlığı yaşı ve direnişinden dolayı  Kürdlerin Ömer Muhtarı demek yerindedir.

Derler ya ! bir insanın neyi nasıl gördüğü,nereden ve niçin baktığıyla belirlenir. Valerli Sadık Bey Kurdistanın özğürlügü ve inancı için kurtuluş ve özgürlük  yolunun ,Ko 
Spi,Çotela,Çawreşler,Kara cehenemlerde olduğunu görüyordu.
Mezopotamya coğrafyasında bunu bilmek için tarihi bilmek gerekir.
Kürd halkının özğürlüge giden yolu dağlarda yüceldi.
Dağlar hep onları korudu, bazen o vahşi doğası ve iklim değişikliklerine zaiyat verselerde.
O yüzden  bizi red ve inkar edenler, Kürdler hep dağ halkı,dağlılar olarak tanımlandı.
Dağ ve Kürdler özdeşleşti.
Sadık Bey hareketin bastırılmasından sonra kısa sürede olsa dağa çıkışı, bana Molla Mustafa Barzani'yi hatırlatı.


****************************************

Molla Mustafa Barzani 1914 yılında daha 12 yaşındayken,
ağabeyi Abdulselam Barzani Osmanlı yönetiminin (Ittihat-ı Terraki) yönetimine karşı o dönemde Kürdler için ulusal ,kültürel ,yönetsel bazı taleplerde bulunur.
Bu taleplerden dolayı idam kararı verilmiştir.
O dönem Abdulselam Barzani yine işbirlikçi Kürdlerin komplosuyla yakalanarak Osmanlı yönetimine teslim edilir , ve Musul şehirine götürülür.

-Musul Valisi Diyarbakırlı Kürd Süleyman Naziftir.
 Musul şehirinin en işlek meydanında darağacını kurmuş,büyük bir Kürd ve Arap kalabalığı ,Şeyh Abdülselam Barzani'in idamını izlemek için akın akın meydanı doldurmaya başlar.
Bu kalabalığın içinde o dönemde 12 yaşında olan Molla Mustafa Barzanide, ağabeyinin idamını ibret ve  tevekkül içinde seyreder. Molla Mustafa o gün o meyadanda kararını verir ve derki !Kürdlerin özgürlük mücadelesi ancak dağları mesken tutarak sağlanabilir.
O gün dağa çıkar, ta.... ki 1979 yılındaki vefatına kadar.

Güney -Kurdistan parçamızın özgürlüğü, federasyonu dağlarımızın kutsaligindan gelen bir armağanı değilmidir ?


***************************************************************


 Hacı Sadık Bey ve ailesi hakkında kısa bilgiler,

Hacı Sadık Bey, Zıkte aşiretinin reisi olup,Dareheni ilçesinin Valer (Çaytepe) köyünden Hacı Hüseyin beyin oğludur.
Valer nahiyesi ,Zıkte aşireti'nin günümüzde merkezi beldesidir.
Hacı Hüseyin bey dönemin eğtimli (Rüştiye) okumuş varlıklı bir kanaat önderiydi.

Hacı Sadık Bey iki evliydi.
Ilk eşi Înci hanım ,aslen Dareheni Yeğki aşiret beylerinden (Göker) ailesinden olup, Valer nahiyesinde ikamet ediyordu.
ikinci eşi Fatma hanım Zıkte'nin Cansor köyünden olup, Valer nahiyesi Murad nehrinin karşı kıyısında bulunan Dik köyünde ikamet ediyordu.
Fatma hanımdan ,Atik,Ahmet ve Perişan isminde üç cocuğu vardı.
Înci hanımdan çocukları Îbrahim,Rıza,Şefika,Zehra,Rabia hanımdır.
Rabia hanımı oğlu komşumken bir iki defa ziyaretine gittim.
Babası Hacı Sadık Bey'den dolayı kendisine müthiş bir saygım vardı. Rabia hanım çok mütevazi ,dönemin baskı ve zorluklarını bilen biri olarak kısada olsa olayları ürkekçe anlatıyordu.
Tabi anlatıkları üzerinden çok uzun yıllar geçtiği için hafızamda tutamadım.
Ayrıca,Dik köyündeki Mustafa Bey'in Hacı Sadık Bey'in oğlu veya yeğeni olduğunu teyyid etiremedim.
Sadık Bey'in torunu (Muhiddin)yazısında oğlu olduğunu yazmıştır. Sadık Bey'in belki aile bireyleri hakkında eksik ve yetmezliklerim olabilir.
Bu konuda anlayış göstermenizi,konu hakkında katkı sunanlara şimdiden teşekkür ederim.
Zeki Gökel arkadasin verdigi bilgilere göre Mustafa Bey , Saddik Beyin amcasi oglu Mahmut Beyin oglu oldugunu, düzeltmek isterim.

*****************************************************************



ŞEYH SAÎD HAREKETÎNDE HACI SADIK BEY




Şeyh Said Efendi harekete başlamadan evvel Çapakcur,Dare heni hattında yaptığı toplantılarda ziyaret ettiği önemli şahsiyetlerin başında ,Zıkte aşiret reisi Hacı Sadık Bey gelmektedir.
Dareheni hattında nüfuzu en güçlü olan şahsiyet Hacı Sadık Bey'dir.

Hacı Sadık Bey hareket başladığı zaman ,Dareheni ilçesinin kontrolünü ele geçiren Hacı Kolos,Ismail Ağa'nin ogluYusuf Ağa,Feqi Hesen gibi Kürd yönetim kadrosu içinde ön sıralarda yer almıştır.
Şeyh Said'in Diyarbakır cephesinin en yaşlı direnişçisidir.
70 yaşın üzerinde olmasına rağmen oğlu Rıza ile birlikte yer almıştır.

Sadık Beyin Diyarbakır kuşatmasında Zıkte aşiretinin Vazenan köyünden Emer Ağa (Em Heyd) en yakınında olan biriydi.
Emer Ağa'nin oğlu Feqi (hacı) Mahmut Becerikli'nin babası Emer Ağa'ya (Em Heyd) atfen bana anlattığı bir anekdotu size anlatayım.

Diyarbakır kuşatmasında başarısız olduktan sonra Hani ilçesine doğru çekildik.
Sadık Bey en güvendiği kişi olduğum için beni yanımdan hiç ayrılmazdı.
Sadık Bey yaşı çok ilerlemiş,belki 75 yaşına dayanmış, bir gözüde (Kördü) görmüyordu.
-Elindeki Ingiliz marka Filinta silahına çok düşkün olduğu gibi savaşçı bir ruhu vardı.
 Türk ordusuyla bu hatta karşılaştık.
 Sadık Bey o yaşına rağmen nişan alıp,Türk askerlerinin bulunduğu mevzilere doğru ateş ediyordu.
 Ben o zaman 25 yaşlarında bir gençtim.
Sadık Bey bu çatısmalarda bana diyiyordu ki hedefi vurdum mu ?Tabi kendisi iyi göremiyordu.
Benim gözlerim dürbün gibiydi.
Eğer ben deseydim Sadık Bey sen hedefi vurdun çok seviniyordu.

Şeyh Said ve Sadık Bey , hareket bastırıldıktan sonra Dare heniye (Başkente) geldiklerinde istişare yaparlar.
Şeyh Said bin- xet'e gitmekten yanadır.
Feqi Hesen ülkede kalarak adeta idam edilmeyi göze alırken, Hacı Sadık Bey oğlu Mustafa , damadı Yusuf Ağa (Göker)ise gurup kurup ,gerillacılık yaparak dağda direniş göstermeyi tercih ederler.

Hacı Sadık Bey, hareket bastırılırken gurubuyla birlikte Karlıova mıntıkasındaki Çawreş,Kara cehenem (Kızılağaç,Aynik,Sağnis) mıntıkasına çekilirler.
Hacı Sadık Beyin liderliğini yaptığı direnişçi gurup ,bir defasında Türk ordusuyla girdiği ilk çatışmada  subay ve askerlerden 7 kişiyi esir alırlar.
Guruptakiler bu askerlerin üzerindeki eşyalar alındığı gibi kendilerine iyi muamelede yapmazlar.
Esirler Sadık Bey'in yanına götürülür,esirlerin halini görünce guruba, bize emanet olan esirlere böylemi davranılır.
Hacı Sadık Bey 4,5 gün geçmeden Türk ordusuyla karşı karşıya gelip çatışmaya girerler.
Bu çatışmada esirler zarar görmesin diye silahlarını alıp,esirleri serbest bırakırlar.

Hacı Sadık Bey Türk ordusuyla girdiği ikinci çatışmada sağ ele geçirilir. 
Hacı Sadık Bey harekete katılan diğer direniççiler gibi tutuklanarak istiklal mahkemesine götürülür.

Bu mıntıkada yıllar sonrada Yado,Hüs Wasmunu,Arif Faris ve Kanireşteki Cibranlı Kamil Bey ve daha bir çok yiğit Kürd direnişçilerin mekanıydı.
Arif Faris (Ayçiçek) ve Yusuf Ağa'nın(Göker) şehid edildikleri alandır.
Bu şehidlerin ziyarları (ziyaretğahları) buradadır.

Kanireş mıntıkasındaki Çawres ve Kara-cehenem bölgesindeki Kürd gerilla gurupları içinde, yeralan Yusuf Aga Sehit olurken,
enistesi Mustafa Ataoglu,Mehmet Aga (Gökel), Sabri Özce (Sabri Serif) ve ismini bilmedigimiz bircok direnisci bu catismalarda sag kurtulurlar.
Yusuf Aga yaraliyken Sabri Şerif onu sırtlıyarak bir tepeye çıkarmıştır.
Yusuf Ağa elindeki silahına sım sıkı tutuğu ve bırakmadığı için Mehmet Ağa kendisine dönerek ?
ey mübarek şu silahı daha bırak diyerek, elinden almıştır.
Yusuf Ağa orada şehadete ulaşarak defin edilir.
Yusuf Aşa Darehenili Ismail Ağa'nın oğlu,
Sait Gökerin ağabeyi ve Valerli Hacı Sadık Beyin'de hem yeğeni hemde damadıdır. 



SADIK BEYÎN ÎSTÎKLAL 
MAHKEMESÎNDEKI DURUŞU
VE ŞEHADETΠHAKKINDA KISA NOTLAR


Sadık Bey, Îstiklal mahkemesindeki duruşmada gerek kendisine gerek Şeyh Said'le birlikte yapılan yüzleşmede kısaca hareketin ve amacının doğru olduğunu, bugünde olsa yine harekete katılacağını,pişman olmadığını ısrarla söyler.
Hacı Sadık Bey ve gerekse çocukları Dik köyünde ikamet eden yegeni Mustafa Bey ile Valerde ikamet eden oğlu Rıza hareketin içinde olup, Diyarbakır kuşatmasında da aktif yer alırlar.

Valerli Sadık Bey ve arkadaşları ,Diyarbakır Hasan Ağa hanında tutuklu olduğu dönemde, mahkeme kararı öcesi  bir Türk subayı onu ziyaret eder.
Bu  subay Kanireş Çawreşler,Kara-cehenem mıntıkasında esir alınıp,serbest bıraktığı subaylardan biriydi.
Bu subay belki vefa borcunu ödemek,belkide devletin politikasıda olabilir,fakat Hacı Sadık beyi davadan caydırmaya,pişmanlık duygusu ile ikna etmeye ve en acı ve ağır olanıda ,Şeyh Said aleyhinde bugünkü modern kavramla itirafçı etmek için çabalar.

Valerli Sadık Bey'in belki bıraktığı subay veya kim olduğunu bilmediği bu şahısa verdiği cevap oldukça düşündürücüdür.
Kürdler bu sözleri çerçeveleyip evine asmalıdırlar.

Subay ile Hacı Sadık bey arasındaki konuşmayı yine Zıkteli olan Hacı Aziz'in (Eziz Şem)'e atfen aktarmak istiyorum.

Eziz Şem harekete Sadık Bey'in gurubunda Kanireşte bulunmuş,çatışmada sağ ele geçirilmiştir.

Hacı Sadık Bey'le beraber Istiklal mahkemesinde yargılanmadan evvel Hasan Paşa hanındaki hücrelerimiz karşı,karşıyaydı.
Cezaevi koridorunda derinden bir çift ayak sesi duyuldu.
Adım,adım ilerleyen bu ses , Hacı Sadik Bey'in bulunduğu hücrenin önünde kesildi.

Bir ses "Burası komutanım" ve seslendi,Valerli Hacı Sadık'a seslenen bir askerdi.

Hemen yerimden fırlayarak koğuş kapısındaki gözetleme deliğinden baktım.
Hacı Sadık Bey'in bulunduğu hücrenin kapısında üniformalı bir asker duruyordu.

Üniformalı'yı getiren er uzaklaşmıştı.
Kulak kabartığım halde konuşmaları duyamıyordum.
Kısa bir süre Sadık Bey'in haykıran sesi Han'ı sarmıştı.

"Bak komutan bana dediğini biliyormusun?
Bana şerefsizliği teklif etiğini farkındamısın?
Dün çiğnenen Anadolu'yu ,dinimizi ve değerlerimizi birlikte kurtarırken kahramandık !
Şimdi tarafınızdan ayaklar altına alınan inançlarımızı savunurken hain olduk,öylemi ?
ve benden;arkadaşlarıma ihanet etmemi,aldatılmış olduğumu,söylememi istiyorsun.
Bana şerfsizliği teklif ediyorsun !
Ama unutma komutan,gün gelecek! 
Bu toprağın çocukları bizi anlayacak.
Bize duacı oldukları gibi haklılığımızı savunacak ve alkışlayacaklar. Bunu görür gibi oluyorum der.

Ve "ŞEREFSÎZCE YAŞAMAKTANSA,BENDEN GÎDECEK BÎR AVUÇ KAN'DIR.
TÜKÜRÜRÜRM BEN O KANA ! Biz Şeyh Said'le el ele

verdik,sözleştik.

-Hiç bir güç bizi sözümüzden döndüremez,işin ucunda ölüm olsa dahi."

 Hacı Sadık Bey'in mahkeme ve hücredeki duruşu çok netti.
 Îdam ilmiğini boynuna geçirmekten korkmayan Hacı Sadık Bey'in bu vakar duruşunu,
 keşke onu ziyaret eden Subay ve celladın dili veya kaleminden anlatılsaydı da okusaydık.

Bu subay ,Istiklal mahkemesinin tüm duruşmalarına katılarak,
idam kararı açıklandığı gün ortadan kaybolup,sır'a kadem basar.



HACI SADIK BEYîN ÎSTÎKLAL MAHKEMESÎNDE ÎDAM KARARI VE GEREKÇESÎ ÎLE ÎLGÎLÎ HÜKÜM ?









Mahmut Akyüreklinin Istiklal mahkemesi kararları kitabının 343,344 sayfasında Valerli Hacı Sadık Bey'in idam hükmündeki kararın gerkçesinde Kürdçülük faaliyetleri taraftarı olması, vatanın (Inhilal-Inkisamm) bölme ve parçalama, müstakil bir Kurdistanın tessis edilmesi suçundan idam kararı alır.
 Bu karar Kürd kaynaklarından değil,  Türk devletinin Diyarbakır Istiklal mahkemesinin  kararı olduğunu belirtmek isterim.
Türk devleti Hacı Sadik Bey ve arkadaşlarını  dininden dolayı değil, Kürd oldukları ve ulusal taleplerinden dolayı idam etiklerinin bilinmesi için önemli bir kaynaktır.
Kısacası 1925 Şeyh Said hareketi ulusal karekterlidir. 




***********************************************************

ZIKTE AŞÎRETÎNÎN BU ŞEHADETLER SONRASI DAĞILMASI,  ÎKTIDAR KAVGASI



Hareketten sonra, Dik köyünde ikamet eden hanımı Fatma hanım ve iki çocuğu Kayseri iline sürgüne gönderilirken,
Valerdeki eşi Înci hanım ve çocuklarına dokunulmaz.
Bu işin sırını torunu Muhiddin Aydar,Hacı Sadık Bey'in idamından sonra aşiret reisliğine getirilen oğlu Rıza Bey'in öldürülmesinde saklıydı,demektedir.

Bu olayı bugüne kadar takip ettiğim kadarıyla henüz açıklamadı. Acaba müdahlemi edildi, kendisine sebebini bilmiyorum.
Bu işin sırını bölgede duyarlı olan aileler çok iyi biliyorlar.
Kürdlerin tarihi bir yarası olan bu sırları Dare heni,
Çolig ve Kürd halkından saklamak bence haksızlık olur.
Bu tarihi yaraya bir neşter vurmak gerekir.
Rıza Bey (Ataoğlu)nun öldürülmesi hakkında yerel kaynaklardan edindiğim bilgiler.
Zıkte aşireti üzerinde ,Türk devleti Peçar tenkil hareketiyle coğrafyayı adeta yerle bir ederler.
Birçok köyde toplu katliamlar olur.
Murtezan,Botyan,Kavar,Mıstandan başlayarak Zıkte mıntıkasında katliamlar doruk noktasına ulaşır.
Örneğin, Zıkte'nin  köyleri basta olmak üzere Sayer köylerinde 76 kişi ,
Valerde 33 kişi toplu katliamla şehid edilirler.  Şemsan,Gırnos,Seyfan ve diğer köylerdeki irili ufaklı katliamları dikkate alırsak, bin rakamının üzerinde sadece Zıkte aşireti şehid vermiştir.Yine Solxan Guew köyü katliamı ayri bir trajedidir.
Peçar tenkil hareketi kısa bir süre olmasına rağmen,
Zıkte coğrafyası dağlar ve vadileriyle adeta çıkılmaz bir labirent gibi korunaklı olmasaydı,
Zıkte aşiretinde belki genç yaşlı bir tek insan bırakmazlardı.
Îşte zulüm ve katliamların olduğu bu dönemlerde ,Sadık Bey'in oğlu Rıza bey, babasının şehadetinden sonra devletin desteğiyle aşiret reisliğine getirilir.
Rıza bey'in reisliğe getirilmesinde dayıları Yeğki aşiretinin (Gökerler)  büyük pay sahibi oldukları söylenmektedir.


Sadık Bey'in Dik köyündeki eşi çocuklarıyla sürgüne gönderilirken, Valerdeki eşinin büyük oğlu Rıza Bey'in aşiretin başına getirilmesi tesaddüf değildir.
Rıza Bey bu ilişkileri devletin baskıları sonucunda ,eski deyimle (Çete huqumat) modern deyimiyle koruculuğu kabul eder.
Kürd hareketı bastırıldıktan sonra bir çok köyde bu çeteler türemiştir. Zıkte bölgesinde en önemlileri olanların başında Rıza Bey ile Cansur köyünden Malle Kek ilk akla gelenlerdir.
Rıza Bey 1931 yılında Kürd direnişçisi Zıkte/Cansorlu köyünden Abdullah Heci Ehmed (Akdemir) tarafından öldürülür.
Yine Cansorlu Çete Huqmat Malley Kek  ise Vazenanlı  Emer Ağa (nam-ı değer Em Heyd) tarafından cezalandırılır.
Zıkte aşireti ve çevredeki çeteler ve askerler bir yıl sonra aşiret reislerini öldüren Kürd direnişçisi Abdullah Heci Ehmedi 1933 yılında şehid ederler.
Abdullah Heci Ehmed'in eşi ve küçük çocuklarıyla beraber ,yaşanan bu trajediler ve baskılar sonucu Lice ilçesinde yıllarca yaşamak zorunda kalırlar.
Abdullah Heci Vazenanlı Emer Ağanın da  yeğenidir.
Zıkte aşiretinin başına o dönemlerde daha 12 yaşlarında olan Sadık Bey'in küçük oğlu Ibrahim Ataoğlu getirilir.



ZIKTE AŞÎRETÎNÎN GÜNÜMÜZE KADAR DEVLETLE OLAN ÎŞBÎRLÎĞÎ,SEÇÎM ÎTTÎFAKLARI VE KORUCULAŞTIRILMASI


Tarihte, Zıkte aşiretinin en çok baskı,katliam ve zulüm görmelerine rağmen (U) dönüşü yaparak devletin saflarına geçmelerinin tarihi bir geçmişi vardır.
 Yukarıda kısaca yaşanan olgulardan hareket edersek konuyu daha iyi anlamış oluruz.
Türk devleti ,Zıkte aşiret reisini Kürd ulusal davası ve inancı için idam etmiştir.
Oğlu Rıza Bey ise davasından korkarak devletin baskı ve vaadleriyle saf değiştirip Çete huqmat olunca ,babasının yoldaşları tarafından öldürülür.
Kürdlerde bu trajedilerin örnekleri çoktur.
Binbaşı Kaso,Reyber,Bedirxanilerin Yezdanşeri,Emine Perixanenin kardeşi bunlardan bazılarıdır.
Kürd tarihinde birçok aile veya aşirete buna benzer ihanetler vardır. 
Nasılki !  Bedirxanı'nın bir Yezdanşeri veya Şeyh Said'in Binbaşı Kasoları olduğu gibi,
Îbrahim Ataoğlu daha 12 yaşında bir çocuk olduğunu düşünürsek,işte böyle bir psikolojik (korku)ortamında ruhsal şekilenmesi oluşur. CHP'nin tek-partili ve totaliter baskısı Kurdistanı kasıp,kavurur.
Ibrahim Ataoğlu'nun dayıları ,Yegki aşireti  Göker ailesi Demokrat Parti ile ilişkiye geçerek, yılarca bu yelpazede siyaset yaptılar.
Said Göker DP ve AP den iki dönem milletvekilli oldu.
Kardeşi Halil Göker yıllarca Dareheni Belediye reisliğini yaptı.
Gökerler dışında ,Kurdistanda birçok Kürd yurtsever aile DP'ye davet edilerek siyaset yapmalarına olanak sağlanmıştır.
Örneğin Abdulmelik Fırat,Remzi Bucak,Ağri ilinden ve Agıri hareketinin lider kadrolarından  Halis (Abdulmecid) Özürk,Ameden Mustafa Ekinci örneklerini verebiliriz.
 Bu aileler hem direnişçi hemde isyan sürgünleri olan yurtsever ailelerdir.


**************************************************

-Bir hatırlatma yapmak gerekirse yakın dönemde Göker ve yakın aile çevresinin ,Kürd sorununda  çoğunluğunun duyarlı olduğunuda belirtmek isterim.
 Aktif siyasetin içinde yeralmasalarda MHP-BBP gibi ucube partilere mesafe koydular.
Göker ailesinin seçimlerdeki oy deposu kuşkusuz yeğenleri olan Ibrahim Ataoğluydu.
Îbrahim Ataoğlu o dönemlerde Îl Mecis üyeliğiyle yetinirdi.
Göker ailesinin en büyük destekçiside kuşkusuz Zıkte aşiret reisi olan yeğenleri Îbrahim Aataoğluydu.
1960'lı yılların sonları 1970'li yılların başında şehire yerleşen Îbrahim Ataoğlu birdenbire AP yavrusu olan MHP ( ülkücü) partiye sempati duymaya başlar.
Tabi bu dönemde dayıları ,Göker ailesinin ileri gelenleri bu aşırı uç parti MHP'den uzak dururken ,yeğenleri Îbrahim Ataoğlu ve oğlu Kazım Ataoğlu bu partinin savunucuları oldular.
Kazım Ataoğlu ülkücü fikirlerin temelini hemde  Diyarbakır Eğtimde okurken alır. O dönemde yine Kazım Ataoğlunun Diyarbakır Egtimden okul arkadaşı ve Bingölde ikamet eden Bidlis kökenli  Nesip Sagır'da  1970;lı yıllarda Diyarbakır ülkü ocakları yönetiminde aktif yer alır. 
Mensup oldukları aşiretin gençlerinide bu Türkçü ve ırkçı partiye kanalize etiler.
Aileden özellikle Kazım Ataoğlu ve Hüseyin Ataoğlu kardeşler , 1970'li yıların ortalarında Bingöl'de kurulan Ülkü ocakları yönetiminde yer aldılar.  
Tabi 1975 ortalarında Ataoğlu ailesini buraya kanalize eden sebebler nelerdir?
Acaba devletin bilinmiyen bir gücümü(derin devlet) devreyemi  girdi. O dönemin Bingöl'de sosyal ve siyasal ortamı iyi analiz edilmelidir. 


**************************


PKK nin yanlış politikaları sonucu Bucak ve Jirki aşireti devletin derin güçleri tarafından nasıl koruculaştırıldılar,bunu devletin ve Kürd kaynaklı belgelerde görmek mümkündür.

Zıkte aşireti ,MHP' ye angaje olurken PKK hareketi hala ortaya çıkmamıştı.
Yani Bucak ve Jirki aşiretini, Zıkte aşiretiyle aynı kategoriye koymak yanlış olu
r.
Çünkü Zıkte aşireti MHP ile kontağı kurarken,JIRKi aşireti o dönemde KDP ve Molla Mustafa Barzani'ye yakın bir aşireti.
Bucak aşiret ileri gelenleride ulusal meselede duyarlıydılar.
Örneğin Faik Bucak KDP-T kurucusu,Mustafa Remzi Bucak yurd dışında Kürd ulusal davasının bir diplomatı gibi çalıştığı için aşiretin mensupları,sürekli sürgüne tabi tutuluyordular.

Bingölde 1977 Belediye seçimlerinde Ibrahim Ataoğlu ve oğlu Kazım Ataoğlu,  aktif çalışarak, Hikmet Tekin'in reis seçilmesinde ön saflarda yer aldılar. 
Hikmet Tekin'in babası Aziz Dılan, Dareheni'de yıllarca Tahsildarlık (Quncilcilik) yaptı.
Ibrahim Ataoğlu'nun dostlukları biraz Dareheni'ye dayanır.

Hikmet Tekin öldürüldükten sonra ,Ataoğlu ailesi 80 darbesi sonrasında MHP'de siyaset yapmayı bıraktılar.
Kazım Ataoğlu bu süreçte istikbali birazda mufafazakar sağ olan ANAP,DYP,REFAH ve AKP'de siyaset yaptı. 
Çolig'de üç dönemde milletvekilliği oldu.
Ama aşiretin gençlerinin bir kısmı MHP ve BBP ile bağlarını koparmayıp, halen ırkçı-şoven ülkücü fiklirleri savunuyorlar. 
1985 yılında çıkan koruculuk sisteminde de aşireti silah aldı.
Son 20 yıldır devletin paramiliter gücünü koruculuk sisteminin desteğiyle artık, Göker ailesini (Yeğki aşiretini) siyaseten devre dışı bırakarak,
1925 hareketinde sindirilen,korkutulup teslim alınan ve önemli değerleri idam veya çatışmalarda şehadete ulaştıktan sonra,
Zıkteliler devletin bilinçli politikalarıyla  seçimlerde kendi içinden çıkardıkları adaylarla ,
devletin paramiliter  güçlerinide (korucu-ülkücü) çevrelerinin yardımıyla Bingöl siyasetinde etkin rol almaya başladılar. 

Zıkte aşiretinde son dönemlerde bazı duyarlı aileleri ve gençleride görmek mümkündür.
Ama aşiretin ağırlığı beyleri yani reisleri tarafından dinlenen kesim,Türkçü,kafatasçı MHP ve BBP teşkilatları içinde yer aldılar.
Bugün Çolig ve çevresinde korucu sayısı en fazla olan aşirettir.
Ve bu korucuların tamamı istisnasız seçimlerde ve günlük yaşamda şuan reisleri olan Kazım Ataoğlu'na bağlıdırlar.
Ta..... ki 2018 seçimlerinde ÎYÎ partiden aday oluncaya kadar,

Zaten son seçimlerde Kazım Ataoğlu AKP'den aday edilmeyince, yapmış olduğu bir açıklamada küskün olmadığını şu sözlerle perçinlemiştir.

“DEDEM ŞEYH SAÎD'LE BÎRLÎKTE İDAM EDİLDİ, YİNE BU DEVLETE VE BAYRAĞA KÜSMEDİM”

Bu sözleri dedesi Valerlı Sadık Bey'in Türk subayına dediği şu cümleyi bana hatırlatı..

Bana şerfsizliği teklif ediyorsun !
Ama unutma komutan,gün gelecek!
Bu toprağın çocukları bizi anlayacak. Bize duacı oldukları gibi haklılığımızı savunacak ve alkışlayacaklardır.

Ama ,Kazım Ataoğlu ,dedesinin bu sözlerini ne anlayabildi,ne savunabildi.
Bilakis dedesinin tam karşısında durdu.
Kazım Ataoğlu dedesinin mirasına sahip çıkmaz,
fakat ne yazık ki bu mirastan yıllarca beslendi. 
Koruculuğu,Çete Huqmat ve itirafçılığı kabul etmeyen ak sakallı Sadık Bey'in o duruşundan, torunu Kazım Ataoğlu'nun ibret alması gerekirdi.

AMA , Zikte aşireti,

(Son seçimlerde '2018' ÎYÎ partiden aday olan Kazım Ataoğlu'na adetta ders vererek,  Tayyip Erdoğan şahsında AKP'ye oy verdiler.)

Kısaca , zıkte aşireti ekonomik imtiyazlara sahip olabilmek için Beyleri Kazım Ataoğlunu bile menfatlerı için diskalifiye ederek çıkarlarını ön-planda tutarak iktidardan (AKP) den yana tavır aldılar.
Çünkü sindirilmiş yozlaömış,ulusal kimliklerinden uzaklaşmış guruplar, insanlar değil bey ve ağasını anne- baba,dedelerini bile menfaati için heba eder,satarlar. 
 


************************************

Dareheni reisi Modanlı Abdurrahim Arici ,AKP'den aday eden ve seçtiren Kazım Ataoğludur.
Belediye reisinin,  Dareheni  merkezindeki parka Muhsin yazıcıoğlunun ismini takması,
Ataoğlu'nun muhakak bilgisi dahilindedir.

Kazım Ataoğlu'nun yanında ne Şeyh Said, ne de dedesi Hacı Sadık Bey'in, Muhsin Yazıcıoğlu kadar değeri yoktur.

Türk ırkçısı,kafatasçı bu adamın ismi Şeyh Said'in ,Sadık Bey'in kemiklerini sızlatıyor.

Ben Zıkte denilice Valerli Hacı Sadık (Ataoğlu),Cansorlu Abdullah Heci (Akdemir) ,Modanlı Feqi Hesen (Fehimoülu),Gırnoslu Kolos ve kardeşi Mustafa Ağa ,Vazenanlı Em Heyd (Becerikli), yakın dönemde Ibrahim Incedursun,M Emin Becerikli (Kendal) gibi şehidleri tanırım.
Bu inançlı Kürd şehidlerinin mezar yerleri, tıpkı Feqi Hesen ve Hacı Sadık bey gibi meçhuldür. 
Çünkü aynı dava,aynı amaç uğrunda şehadete ulaştıkları için,

Türk-ırkçı,şoven ve kafatasçı fikirlerin arkasından giden zıkte aşiretine mensup olup,  kendilerini ırkçı-şoven,kafatasçı,Alperenci adına ne derseniz deyin, 

Bu ucube fikirlerle kendi kimliklerini asılarını, dedelerini idam ettiren anlayışa hizmet edenlerin bir kişilik sorunu olduğu kesindir. Bu konu  sosyolog,psikolog ve Antropologların araştırması gereken bir tez konusudur.  


SONUÇ,

Bu araştırma ve incelemeye dayalı yazımda , Zıkte aşiret reisi Hacı Sadık Bey'in yaşam öyküsünü anlatırken,
ailesi ve aşiretinin büyük çoğunluğu, onun o dik,sağlam ve inançlı duruşuna  helâk  getirdigini ,olgularla analiz etmeye çalıştım.

Yaşamı, yaşayışı ve duruşu kendi halkından olmayanların, edindikleri yabancılaşma psikolojisi ile ulusal kimlik ve kültürlerine burun kıvırıp küçümsedikleri için, o halkın sorunlarına da ilgi duymazlar.
Bu yazımda olaya Kurdistani bakmaya çalıştım.
Kürd tarih,kültür ve siyasetinin olaylara başkalarının bakış açısı ve mantalitesiyle değil,
kendi halkımızın perspektifinden bakmamızı sağlayacak tek yol "kendimiz olmak"dır.
"Kendimiz olmak" ise asimilasyona direnip dilimizi ve kültürümüzü bilmektir,
şehidlerimize ve kahramanlarımıza sahip çıkmak bunları yazıp anımsatmak ve yaşatmakla ancak mümkün olur.

Çünkü "Nezani bindesti ye,
Zanin Xelasiye (rizgariye)"

sözüyle yazımı noktalarken bir sonraki araştırma ve inceleme çalışmam,
Zıkte/Vazenanlı Emer Ağa'nın (Em Heyd)  yaşam öyküsüdür.
Halk arasında adil davranışları ve haksızlığa karşı baş eğmeyen, Kürdlerin Koçerosu olarak'ta bilinen Şeyh Said hareketinin direnişçisidir.
Yaşamı boyunca baskı,zulüm,ihanet ve işbirlikçilğin üzerine şiddetle karşı koyan prototip renkli bir Kürdür.

Selam ve saygılarımla,



  Orhan (Kaya) Zuexpayıc





 KONUYLA ÎLGÎLÎ YORUMLAR
------------------------------------------------------------- 





  • merhaba orhan bey yazınızı ilgiyle okudum.. fakat yusuf (gökel) ağanın şeyit düştügü olayda bir eksiklik gördüm.hacı enverin anlatısındaki ali ağa (gökel) yani yusuf ağanın kardeşi o çatışmada bulunmamıştır.çünkü yaşça küçük bir insandı o zamanlar bize büyüklerimizin anlattığına göre o çatışmada olan kişiler şunlardı yusuf ağanın eniştesi mustafa ataoğlu mehmet ağa (gökel) sabri özce (sabşerif) ahmet sönmez ve ismini bilmedigimiz bir çok güzel insan vardı yusuf ağa öldükten sonra bilesilahı elinden bırakmamış sab şerif onu sırtlayarak taşımış.bir tepeye kadar getirmiş.ve elinden silahı amcası oğlu mehmet ağa (gökel) ey mubarek şu silahı bırak diyerek sıkı sıkı tuttuğu o silahı elinden almış ve orada gömmüşlerdir saygılarımla

  • kek orhan yazınızda muhittin aydar ın mustafa bey in valerli hacı sadık beyin oğlu olduğunu ama bunu teyit ettiremediynizi yazmışsınız evet mustafa bey hacı sadık bey in amcası oğlu mahmut beyin oğludur mahmut bey in vefatından sonra valerli hacı sadık bey mahmut bey in hanımı fatma hanımla evlenir fatma hanımdan 3 çocuğu olur atik ahmet ve perişan hanım ilk eşi inci hanımdır gökel lerdendir valerli hacı sadık bey in inci hanımdan olan çocukları riza bey fatma hanım şefika hanım ibrahim bey rabia hanım 1 veya 2 kızı daha var isimlerini hatırlayamıyorum.yazınızda muhittin aydarın yazılarını kaynak gösterdiyiniz bir çok olayda eksiklik var saygılar

  • Tabi Dare Heni ve zıkti Aşiretinin bilinmiyenleri oldukça fazladır.
  • Örneğin dezaları olan (Heder Hej ) Ailesi ile ilgili kısmı eksiktir. Rahmetli Güllü Xala yani Babamın xalasının anlattıklarına göre Kendisi ve Abisi Mahmedi beg kaçıp bınxete gitmişler. Bir süre bın xette kalmışlar fakat Fransızlar orada bilinen Ailelerin çocuklarını yakalayıp T.C ye teslim ediyormuş bu nedenle Kendisi ve Abisi Mahmedi oradan Beyruta kaçmışlar ve yıllarca beyruta kalmışlar. Daha sonra Annesi zıktili olan Xalifanlı şex Ahmed bir çözüm buluyor ve 1936 yılında 250.000 lira Karşılığında Mal Müdürü ile anlaşarak şu anda Karlıova ilçesine bağlı olan Hacıyanda onları nufusa yazılmamış gariban bir çobanın oğlu olarak nufusa farklı bir kimlikle kaydederler. Bu para o dönemde Reşat altın karşılığında bir kısmı borç alınır ve yıllar yılı babam ile amcam tarafından ödenir. Güllü xala 1988 yılında istanbulda vefat etti. Yaklaşık 90 yaşlarındaydı. Bana anlatıkları doğrultusunda ben Beyrutta gittim ve orada o mahalede yaşıyan diyarbakırlı vartolu bazı ailelerin çocuklarıyla tanıştım. Maalesef zazakiyi bilmiyorlar Arapça ve Fransızca konuşuyorlar amma zaza olduklarını ve dedelerinin göç ederek oraya geldiklerini biliyorlar. Ayrıca Zıkti aşiretinin (Kepçeliköy) Gırnos başta olmak üzere Zıktiyiji mıntıkasından çok büyük göç verildiği Karlıova, Erzurum Karayazı, Diyarbakırın Kayapınar ve Mardin nin Kızıltepe ilçesinde çok sayıda akrabalarımızın olduğunu ve bir kısmının 1915 Ermeni tehciri esnasında osmanlı yönetimine de karşı koydukları için çeşitli ayak oyunlarıyla göçe zorlandıklarını büyüklerimizden öğrenmiştik. Örneğin bizim Karlıovadaki nufus kaydımız osmanlı döneminde nufusa yazılmamış çoban bir adamın oğlları olan Babam ve Amcam dan daha ötesi yok. Hatta yıllar yıllı korkuyla yaşamışlar ve bu durumu bilen aileler bunu her hususta onlara karşı kullanmışlar. Yaşamları boyunca hakikati devlete anlatmakla onları sindirmişlerdir. Bizim ailemiz İttihatı teraki ve onun devamı olan CHP ye ve özelikle İsmet inönüye mesafelidirler hatta düşmandırlar. Bu nedenle herkes Demokrat partili veya Adalet partilidir.Bu nedenle klasik solculuk bizde suçtu. Bunun anlamı ise CHP ye ve İsmet inönü nün Zıkti aşiretine yaptıklarıydı.Tabi gönül arzu ederdiki oturup bunları yazabilmektir amma henüz böyle bir fırsatım yok. Ümit ederimki yaşam bize bunları yazacak fırsatı verir bizde büyüklerimizden duyduğumuz buna benzer tarihi yaşanmışları ileriki nesillere aktarma şansını buluruz. Sizin bu duyarlı ve yurtsever davranışını takdirle karşılıyorum ve çok saygı değer buluyorum.
  •  Sevgilerimle












Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

@templatesyard