ŞEYH SELAHADDİN FIRAT ("Saidoğlu")







ARAŞTIRMA VE İNCELEME
ŞEYH SAÎD HAREKETİNDEN BİR PORTRE: ŞEYH SELAHADDİN FIRAT


"Bu bizim mirasımızdır, kaderimizdir; ne yaparsak, bunlar bize karşı zulme devam eder. Zalimlerin bir eli mazluma karşı yumruktur; bir eli de hayra asla açılmaz."

Mezopotamya Sürgünü / A. Melik Fırat


- Yıl 1971 veya 72 olsa gerek, Kürd Ru-Spisi Şeyh Said'in oğlu ak sakalı Şeyh Selahaddin Fırat Çolig'de Melekan Şeyhi  Vahdeddin efendiye misafir olmuştu,
Davetliler arasında babam'da vardı. Bende daha 10 yaşında bir çocuk olarak
babama refakat etmiştim.

- O gece sohbete katılan Çoligli şahsiyetlerin çoğu Şeyh Said hareketine katılan şehid ailelerinin çocuklarıydı. Şeyh Selahaddin Efendi'nin o gece sürgün dönüşü 1932 yılında yaşadığı bir anekdotu Kırdki/zazaca anlatması hala hafızamdadır.

Şeyh Selhaddin Fırat, Ankara`da hapiste iken başına gelen bir olayı şöyle anlattı,

"Ben ve ağabeyim Ali Rıza Efendi Ankara`da hapiste Qûr`ân ı Kerim okuyorduk. O esnada Mustafa Kemal mahpusları teftişe gelmiş. Biz Qûr`ân ı Kerim okumaya devam ederken, iki gardiyan geldi ve bize dedi ki ;

- Kalkın, Mustafa Kemal geliyor. Belki size merhamet eder ve sizi affeder.

Ağabeyim Ali Rıza  dedi ki :

- Babam ve biz  Qûr`ân`ın yükselmesi, ve Kürd davasından suçlanarak hayatımızı verdik. Elimde Quran-ı Kerim varken, tazimen nasıl kalkarım?

Mustafa Kemal içeri girince gardiyanlar korkudan titriyor, biz ise Qûr`ân okumaya devam edip önünden kalkmayınca, Mustafa Kemal gardiyanlara,

- Bunlar kim?

diye sordu. Onlar da:

- Palulu Şeyh Sâîd`in cocuklarıdır,

diye cevap verdiler. O zaman Mustafa Kemal onlara döndü ve dedi ki ;

- Ehl-i âhîret ve dîyanet olmak isteyen Şeyh Sâîd ve çocukları gibi, ehl-i dünya ve delâlet olmak
  istiyorsanız benim gibi olun! Eğer önümde kalkmış olsalardı, daha çok tâciz ederdim.

***

Şeyh Selahaddin'i anlatmadan önce ailesinin yaşadığı trajedi ve zulümleri kısada olsa değinmek istiyorum;

- Şeyh Said ailesi, Mezopotamya coğrafyasının çok derinliklerine  kadar kök salmış soylu bir ailedir.
- Şeyh Said ailesinin kaderi Mezopotamya, Anatolia ve Trakyadaki yaşamı hep sürgün, zulüm, idam, zindanlarla özdeşleşmiştir.
- Kemalizm bu aileye öyle bir kin ve intikam  gütmüştür ki Şeyh Said'in bilinen mezarını bile ailesine teslim etmemiştir.
- 1934 yılında Trakya'da sürüldükleri yerler ise bölgenin en kötü dağ köyleridir.
- Yıllarca Şeyh Mehdi, Şeyh Tahir, Şeyh  Ali Rıza  sürgünde birbirilerini görememişler.
- Adeta tesbih taneleri gibi, biri diğerinden bihaber Trakya'nın dört bir yanına dağıtılırlar.
- Gittikleri yerlerin kültürlerini bilmezler, ticaret ve iş kurmak çabalarına müsaade edilmez.
- Bunların dışında  Şeyh Said ailesinin mal ve mülklerine cumhuriyet tarihi boyunca üç defa el konulmuş, halen de tapu kayıtları devletin üzerinedir.
- Bu da yetmiyormuş gibi bir kısım mallarına haciz konulur, en ağırı ve düşündürücü olanı da geçmişte sözde aileye bağlı olan bazı fırsatçı ve işbirlikçiler utanmazca bu malları ganimet sayarak devleten çok ucuz fiyata alırlar.
- 1925 hareketi sonrasında da başta sürgün olmak üzere1960 Kemalist darbecilerinin hedefinde yine bu aile vardır.
- Kürd tarihinde '55 Ağalar' davası olarak bilinen davada da Şeyh Selhaddin, ağabeyi Ali Rıza Efendi olmak üzere onlarca kişi aileden Sıvastaki toplama kampına götürülür.
- Aile yaşanan zulüm ve acılara rağmen davasına bağlı kaldığı gibi ilime, siyasete ve filozofik konularda kendi yaşadıkları ortamda kıt imkanlara rağmen kurdukları medreselerde çocuklarını yetiştirirler.
- Aile fertlerinden çok yetkin ve bilge insanlar çıkmıştır.
-  Liceli Fehmi Bilal, Şeyh Said'in kardeşlerinden Şeyh Tahir için " O zeka şaşkınıdır." Şeyh Mehdi için "o zeka taşkınıdır." tanımlaması yapar.
- Yine Trakya sürgünündeyken oğlu Fahri Akar'ın verdiği bir röportajda babası Şeyh Tahir'in matematik, hendese(geometri) bilimlerini öğrenmek için  bir mühendisten özel ders aldığını, karşılığında da mühendise hissetirmeden bazen ona bir şişe rakı  aldığını ifade ediyordu.
- Bu örnek ailenin POZİTİV bilime verdiği önem açısından oldukça önemlidir.

****

- Şeyh Selahaddin Efendi'nin ağabeyi Şeyh Ali Rıza Efendi Kürd siyasetinde daha ön plandaydı.
- Siyasi çevreler genelde Şeyh Ali Rıza'yı daha çok  tanırlar. Hem filozofi, hem siyasi, hem de dini konularda Kurdistan'ın mükemmel bir insanlarındandı.
- Kürd aydın ve siyasileri onun zekası, oturuşu ve bilgeliğinden övgüyle bahs ederler.
- Özellikle Musa Anter hatıralarının ilk cildinde Şeyh Ali Rıza hakkında ayrıntılı detaylar verir.
- Şeyh Selahaddin'in ağabeyi kadar ön planda olmamasının nedeni mutlaka vardır.
- Bu durum hem aralarında fazlaca yaş farkı olmasından, hem Seyh Ali Rıza'nın hareketin diplomatı, siyasi organizatörü, hem de ailenin büyüğü olmasından kaynaklanmaktadır.
-  Babasının şehadetinden sonra ailenin yükünü çeken, gerek hareket sürecinde, gerek sürgünde önemli kararlar alınmasında ön planda olan hep Şeyh Ali Rıza'dır.
- Şeyh Ali Rıza Efendi ile amcaları (Şeyh Tahir, Mehdi, Abdurrahim) arasında fazla yaş farkı olmamasına rağmen ailenin tek söz sahibi kendisiydi.
- Şeyh Ali Rıza'nın vefatından sonra ve yaşadığı son dönemlerde kardeşi Şeyh Selahaddin Fırat ailenin ön plana çıkardığı bir şahsiyetir.

***
 
- Şeyh Selhaddin Efendi'yi yazmamın nedeni daha çocuk yaştayken onun sohbetlerine katılmış,halk toplantıları ve camide verdiği vaazların iyi bir dinleyicisiydim.

- Şeyh Selahaddin Fırat her yıl bir veya iki defa Çolig, Palu, Qerebegan, Lice, Piran, Amed başta olmak üzere 1925 direnişinin merkez üssü sayılan bu tarihi mekanlara sefer düzenlerdi.
- Bu mekanlar direnişin en yoğun olduğu ve asi coğrafyasıyla insanları cezb eden yerlerdir.
- Şeyh Selahaddin Fırat'ın hangi duygularla bu coğrafyadaki insanlara yakınlaştığını tahmin etmek hiçte zor değildir.
- Bu coğrafya'daki o dağ silsileleri Ko Spi, Çotela, Kara Ömer, Şerefeddin, Çawreşler, Piran, Göreseler, başta olmak üzere Murad ve Fırat havzası insanı büyülerdi.
- Bu coğrafyanın insanı değerlerine, şehidlerine, davasına, inancına en önemlisi de tarihine sımsıkı bağlı şehitler diyarıdır.
- Şeyh Selahaddin, eğer babasının izinde bu yörenin insanlarını unutmamışsa, davasına sıkı sıkıya bağlılığını sıcak tutuyorsa ben bunu ileriye dönük bir strateji olarak algılıyorum.
- Abdulmelik Fırat 2004 yılında Almanya'da bir gece misafirim olmuştu. Şeyh Selahaddin Efendi'nin bu coğrafya'ya verdiği önemin sırrını sormuştum;
- Verdiği cevap  oldukça dikkatimi çekmişti. Şeyh Selahaddin sürgün döneminde Bağdat Askeri akademisini bitirmiş, siyasi ve askeri ve dini konularda tecrübeli bir şahsiyetti,
- O yüzden bu bölge coğrafyasındaki insanların diregenliği, asi ve mücadele ruhu taşıdığını iyi çözmüştür.
- Ayrıca bu coğrafyadaki o dağ silsilelerinin boydan boya Serhat, Dersim, Amed ve Garzan bağlantılarının kesiştiği stratejik bir alan olduğunu da iyi biliyordu.
- 1925'te olduğu gibi  gelecekte de Kürd davası yine bu coğrafyanın ilk kıvılcımıyla başlar inancı içindeydi.
- Melik Fırat'ın ilginç bir tesbiti daha dikkatimi çekmişti; 1925 hareketinde bu kutsal coğrafya insanlarımızı korumasaydı, bölgede soykırım yaşanırdı. Eğer direnişçilerimiz 1925'ten 1940 yıllarına kadar mücadelede ayakta durabilmişlerse, kutsal coğrafyanın asiliği ve insanlarının davasına olan inancındandır.

***

- Çok iyi hatırlıyorum 1979 yılının bir sonbahar günüydü, Çolig'de Genç caddesi üzerinde bulunan genelde Kürd sorununda duyarlı çevrelerin oturduğu kahvehanede sohbet ediyorduk.
- Şeyh Selhaddin Fırat'ın Xınıs/Kolhisar'dan vefat haberi Çolig'e gelmişti.
- Vasiyeti gereği dedesi Şeyh Ali-Septi (Palevi)'nin meftun olduğu Xarpet/Palu ilçesinde defin edilecekti,
- Şeyh Selahaddin Efendi ekonomik olarak varlıklı biri olduğu için kendisi adına Palu da yaptırdığı camide kendi özel mezar yerini vefatından önce hazırlatmıştı.
- Çolig'den özel bir dolmuş tutarak başta babam, köylülerimiz olmak üzere Palu'ya gittik..
- O dönemde Çolig ve Solhan'da ögretmelik yapan Kürd direnişçisi, Piran'da ilk kurşunu sıkan Şeyh Said efendinin en küçük kardeşi Şeyh Abdurrahim'in oğlu mamoste Feyzi Bilgin de bulunduğum dolmuştaydı.
- Çolig'den direk Palu'ya cami'nin bulunduğu yere gittik, adeta bir mahşer yaşanıyordu. Piran'dan, Qerebegan, Dareheni, Çolig, Lice, Xınıs, Xarpet, Amed ve Türk metropollerinden on binlerce insan toplanmıştı.
- Kırdki/Zazaki Kürd lehçesi başta olmak üzere Kurmanci lehçesinden de söylenen o Kürdçe ağıtlar, haykırışlar, ilahiler adeta iç içe Ko-Spi'de ve Çeme Murad'ın  vadisinde yankılanıyordu.
- O ağıtlarda neler söylenmiyorduki "de rabım, de rabım seroke kurdan de rabım" başta olmak üzere Şeyh Said'in şehadetine bestelenen o ilahilerle beraber bir ahnek içinde yankılanıyordu.
- Kimler yoktu ki, Abdulmelik Fırat'ı ilk defa orada gördüm. Çok genç, mütevazi duruşu taziye'ye gelenleri ağırlama işinde ön plandaydı.
-  Yine taziye sonrası Palu ilçe merkezinde Şeyh Ali Rıza Septioğlu'nun evini ziyarete gittik.
- Övünerek söyleyeyim Şeyh Selahaddin Fırat defin edilirken ilk harcı mezarına bırakanların içindeydim.


ŞEYH SELAHADDİN PALEVÎ'NİN KISA YAŞAM ÖYKÜSÜ

- Şeyh Selahaddin Efendi Miladi 1904 yılının bir Cuma gününde Erzurum'un Xınıs İlçesine bağlı, günümüzde bir mahalle statüsünde olan, Kolhisar köyünde dünyaya gelir.
-Şeyh Selahaddin, Şeyh Said'in beşi kız (Ayşe, Hayriye, Azize, Fatma, Fahime) beşi erkek (Ali Rıza, Gıyaseddin, Selahaddîn, Abdulhalık, Ahmet) olmak üzere on çocuğundan biridir.
- Babası şehid edildiğinde yirmili yaşlardadır.
- Şeyh Said'in 10 evladı üç ayrı  annedendir.
- Şeyh Selhaddin'in annesi Emine Xanım'dan üç oğlu, üç kızı vardır.
- Şeyh Selahaddin Emine Xanım'ın en küçük oğludur.
- Emine Xanım Çolig/Çan Şeyhi Ahmed'in kızıdır.
- Medrese eğitimini büyük bir alim olan ağabeyi Şeyh Ali Rıza Efendi'den alır.
- Bağdat'a sürgünde Harp Akademisi'nde okuyor.
- Kırdki/zazaca ve Kurmanci dilini çok iyi konuşan bir hatip ve bilgeydi.
- Özellikle Kırdki/zazaca dilinde 1970 lı yıllarda "Beyatname" adlı yazılı bir eser bırakmıştır.
- Lice/Hêzanlı Melle Xase ile Siverekli Müftü Osman Babıj'ın mevlidlerinden sonra Zazaca basılan üçüncü yazılı kaynak olma özelliğine de sahiptir.
- Şeyh Selahaddin Efendi 1979 yılı Eylül ayının 14'ünde Cuma gecesi Xınıs/Kolhisardaki evinde vefat eder.
- Naaşı eski Palu'da dedesi Şeyh Ali Septî "Palî" nin yakınında adına yaptırdığı camide meftundur.

ŞEYH SELAHADDİN EFENDİ SÜRGÜN, TUTUKLAMA VE YARGILANAMLARI

- Şeyh Selahaddin 1925 hareketi içinde Xınıs ve çevresinde aktif yer almıştır. Hareket bastırıldıktan sonra babası yakalanıp, İstiklal Mahkemesi tarafından idam edilir.
- Hareketin öncü kadroları içinde yer alan amcaları, ağabeyi Şeyh Ali Rıza yaklaşık 300 kişilik bir grupla birlikte Doğu Kürdistan'a giderler.
- O dönemde İran yönetimin başında olan Şah Rıza Pehlevi'nin babasıdır.
- İran yöneticileri Kürd sürgün direnişçilerinin silahını almak isterler. Şeyh
  Said'in çocukları ve kardeşleri teslim olmayı redderek tepki gösterirler. Burada çıkan çatışmada 36 kişi şehadete ulaşır.
- Bu çatışmada Şeyh Selahaddin'in amcası Şeyh Diyadin de şehit düşer.
- Kürd grupları bu çatışmadan sonra 3-4 ay tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakılırlar.
- Şeyh Selahaddin ve ailesi daha sonra Doğu Kürdistan liderlerinden Simko Ağa'ya sığınırlar.
- Simko Ağa ile Şeyh Selahaddin'in abisi Ali Rıza efendi arasında sorunlar çıkar ve anlaşamazlar.
- Şeyh Selahaddin ve kendisine bağlı gruplar Güney Kurdistan'ın şimdiki başkenti Hewler'e Nehrî Şeyhlerinin yanına giderler.
- Şeyh Selahaddin 4 yıllık sürgün döneminde Bağdat Harp Akademisinde öğrenim görür ve mezun olur.
- Şeyh Selahaddin Efendi akademide okurken velisi Kürd kökenli Nuri Said Paşa olur.
- Nuri Said Paşa Irak'ta genel kurmay başkanlığı ve bir kaç defa da başbakanlık yapmıştır.
- 1958 yılında General Kasım'ın yaptığı kanlı bir darbe sonucunda yakalanarak linç edilir.
- Musa Anter, hatıratında Kürd aydını ve Xoybun cemiyetinin ilk başkanı M. Şükrü Sekban'ı analtırken Nuri Said Paşa hakkında da detaylı bilgiler aktarmaktadır.
-Şeyh Selahaddin Efendi çıkarılan af sonucu 1930 yılında ülkeye dönüş yapar.
- Dönüş sonrasında Cibranlı Xalid Bey'in oğlu Ahmed Bey'le beraber yakalanırlar. Ahmet Bey'in torunu araştırmacı yazar Tahsin Sever bakın bu olayı nasıl aktarıyor;

Babam Ahmet Bey anlatıyor: “1930 baharında ben, Şeyh Selahattin (Ş. Sait Efendinin oğlu), Erzurum merkez köylerinden Hılbaşılı Menduh Bey ve Laz Mühürcü Mustafa tutuklanarak, Ankara İstiklal Mahkemesine götürüldük. Mühürcü’de üzerinde Arapça harfleriyle ŞKC (Şimali Kürdistan Cemiyeti) yazan mühür yakalanıyor. Bu mührün, Şeyh Ali Rıza Efendi tarafından yaptırıldığı, Cemiyet-i Akvam’a bazı başvurular için kullanılacağı iddia edildi. Ben bir süre sonra beraat ettim. Ş. Selahattin de önce idama, sonra yaşı 23’ ün altında olduğundan müebbete çevrildi, daha sonra da 1939 genel affıyla çıktı.

- Şeyh Selahaddin Efendi 7 yıl cezaevinde kaldıktan sonra oda Trakya/Sergen'e ailesinin yanına gönderilir.
  
Bu konuda Abdul Melik Fırat'a atfen aşağıdaki bilgileri aktarayım;

"Amcam Şeyh Selahaddin Irak harbiyesinde okuyordu. Oradan mezun olduktan sonra 1928 yılında bir af kanunu çıkarılmıştı; gelebilirsin dediler. O da 1930'da ailesinin yanına gelmeye çalışırken sınırda yakalanır. Kurdistan'ı kurmaya geldigi gerekçesiyle idam cezasına çarptırdılar. Sonra müebbede çevirerek 7 yıl cezaevinde kaldı. Af'la çıkıp oda sürgüne geldi.
- Şeyh Selahaddin Efendi'nin kaldığı sürgün yeri Ormanlık bir köydü; orada ne iş yapacağını düşündü; ağaç ve kömür işine girmeye karar verdi. Bir kamyon satın aldı; fakat devlet bırakmadı o iş yapsın, kamyonu da haciz ettiler."
- Şeyh Selahaddin Efendi'de ailesinin 13 yıl Trakya/Sergende yaşadığı sürgün hayatı 1947 yılında bitince memleketi Xınıs/Kolhisara gelip yerleşir.
- 1960 darbesinde de cuntacılar 485 Kürd ileri gelenlerini Sıvas'ta toplama kampında toplarlar.
- Bu rakamdan 55 Kürd ileri geleninin tarihte de "55 Ağa" olarak anılan önemli şahsiyetleri tutarak, Anadolu'nun farklı şehirlerine sürgüne yollarlar.
- 55 kişilik ekibin içinde Şeyh Selahaddin Efendi yine ön saflardadır.  Tutuklama ve sürgün dönemi toplam 2 yıl 4 ay olarak devam eder.
- Şeyh Selahaddin, 1950 lerde "Fırat" soyadı yerine "Saidoğlu" soyadını alıyorsa da bu soyadı, 1960 ihtilalinden sonra Savcılığın başvurusu üzerine mahkeme kararı ile iptal ediliyor.''

- Şeyh Selahaddin Fırat  tekrar memleketi Xınıs'a döner. 1979 yılında vefatına kadar bölgede siyasi ve dini temelde faaliyetlerini aralıksız sürdürür.

SONUÇ;

- Kurdistan'da bazı çevreler Şeyh Selahaddin Efendi'nin siyasi ve ulusal kimliğinden ziyade onun islami kimliğini bilinçli ve saptırmaca olarak ön plana çıkarırlar.
-  Oysaki Şeyh Selahaddin Efendi "felsefesi" duruşu; Kürd ulusal kimliği ile İslami kimliğini birbirine indirgemeyen, her ikisini de olması gerektiği noktada tutan Kuran'ın ruhuna uygun bir formülasyonu öngörür.
- Bunun yanında, dönemindeki siyasi, fikri ve kültürel gelişmelere hakim bir insandı.
- Örnegin Abdul Melik Fırat yeğeni olmasına rağmen Kırdki/Zazaca dilini tam bilmezken Şeyh Selahaddin Efendi Zazacayı edebi olarak mükemmel kullanan ve yazılı eser bırakan bir şahsiyettir.
- Şeyh Selahaddin Efendi Xınıstan başlayarak,
 * Doğu Kurdistan, Güney Kurdistan, Irak, Bağdat, Ankara Cezaevi,
 * Trakya'da sürgünlük dönemi, tekrar memleketi Xınıs'a dönüş,
 * Sivas kampı ve beraberinde sürgün,
 * Kurdistan'da irşad, kültürel ve siyasi faliyetler,
 * Nihayetinde bağrından çıktığı "Aile kökü" dedesi Şeyh Ali Septi (Palevî) nin eski Palu beldesinin hemen yanı başında noktalanan trajik bir yaşamdı,

Ruhu şad olsun, selam ve saygılarımla,

   ORHAN ZUEXPAYIJ

5 yorum:

  1. Cezaevinde yanlız kendisi varmış Şeyh Ali RIZA yoktur.Xınus Kolhisarda vefat etmemiştir. Tekman Eyriçayır da vefat etmiştir.
    Torunu Ali Said FIRAT

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Keke ,düzeltmelerin icin tesekkür ederim. Gecenlerde konustugumuzda bana dedemle ilgili kisa bir yorum yaptiginida söylemistin. selamlarimal

      Sil
  2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  3. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  4. Hey maşaallah bu dünyada bir araya gelmek nasip olmadı inşaallah şeyh selahaddin efendiyle cennette hep beraber oluruz

    YanıtlaSil

@templatesyard