KORUCULUK SÎSTEMÎNÎN GETÎRÎ VE GÖTÜRÜLERÎ ?

KORUCULUK SÎSTEMÎNÎN GETÎRÎ VE GÖTÜRÜLERÎ ?

korucu10Orhan Zuaxpayıc / "Getirisi hiç yoktur götürüsü ise çoktur"
" Feleğin devranı kin tutuyor bize.
Herkes kekliğe düşman, keklik'se kendi kendine unutma! "
Koruculuk sistemi tarihte Hamidiye alaylarının devamı olarak ,Turgut Özal tarafından Kürd coğrafyasında 1984 yılında başlayan silahlı mücadelenin önünü kesmek,zayıflatmak ve Kürdleri böl-yönet politikası ile karşı karşıya getirmekten başka bir şey değildir.
Koruculuk sistemi coğrafyamızda farklı isimlerle özdeşleşmiştir. Bu isimler Osmanlı döneminde Hamidiye alayları veya aşiret süvarileri, Şeyh Said hareketinde Çete huqmat, yeni Kürd literatüründe Jerdevan u ser-jerdevan (korucu ve korucu başı) ,devlet tarafından kibarlaştırılmış ismi ise koruculuk olarak adlandırılmaktadır.

Güney Kürdleri tarafindan Cahş (eşek sıpası),yine Kürdler tarafından Sosyolojik bir benzetmeyle soyuna ihanet eden,soyunu tuzağa düşürenler için kullanilan bir terimdir.Keklik cinsi tabiride sıkça kullanılan terimlerdendir.
Cahş'ın(Eşek sıpası) Sosyolojik tanımlaması koruculuk için geçmiş tarihimizde ve günümüzde kullanılan terimlerden en belirgin ve halk tarafındanda en çok kullanılan terimdir.
Eşek hiçbir zaman kendi familyası ile hareket etmez. Eşek ya At,ya Katır ve diğer hayvan sürüleriyle beraber gezer. Eşek At ve Katır sürüleri içinde de sürekli tekmelenir,aşağılanır ve dışlanır. Hangi Kürd Arap,Türk ve Farslarla geçmişte ve günümüzde ortak hareket ederek kendini soyuna karşı red,inkar ve ihanet politikalarına hizmet etmiş veya devam etmeyi sürdürüyorsa,yakıştırılan sıfat ağır olmakla beraber maalesef budur.
*********************************************************************************************
Hamidiye alayları modern tabirle Koruculuk sisteminin kısaca amaçları,
Osmanlı, Kürtleri Ermenilerden uzaklaştırmak için Hamidiye alayları'nı kurdu.
Hamidiye alayları, Kürtleşme bilincinin gelişmesini biraz daha gerilere itmiştir.
Kürtleri Osmanlı'ya biraz daha yakınlaştırmıştır.
Sultan II.Abdulhamid,
Kürdistan’da coğrafi koşullar ve başına buyruk aşiret yapısı yüzünden zayıflayan merkezi otoriteyi güçlendirmek, milliyetçilik fikirleriyle tanışmamış Kürtleri Pan İslamizm şemsiyesi altında Osmanlı Devleti’ne bağlamak, Kürtlerin potansiyelini devlet lehine kullanmaktır.
Bunun yanında, yeni filizlenen Ermeni milliyetçiliğinin önüne set çekmek yine Yavuz Sultan Selim’den beri düşman görülen, başta Şii-Alevi-Kızılbaş kesimler olmak üzere tüm heterodoks (farklı) akımları ezme amaçlarını da ekleyebiliriz.
Pratik yaşamda Hamidiye alayları Sunni Kürdler içinden seçildi. Alevi-Yezidi kesimi başta olmak üzere Sünni Zazalardanda aşiret alayları oluşturulmadı.
Örneğin: Cibran aşireti bu alayları kurarken, komşu Xormek alevi aşireti kurma girişimleri, Abdulhamidin kayınbiraderi Müşir Zeki Paşa tarafından kabul edilmedi. Bu duruma isyan eden aşiretin reisi Ibrahim Talo öldürülür.
Şeyh Said hareketinde Xormek aşireti ile Cibran aşiret alayları arasındaki tarihe dayalı arazi meselesi yüzünden oluşturulan düşmanlıklar sonucu devletin yanında yer almıştır. Bu tarihi çeliskiler Kürd kaynaklarında sıkça dile getirilir.
DTP eski Başkanı Ahmet Türk'ün dedesi Hüseyin Kanco ,1900'lü yılların başında Yezidi inancına sahipti.
Kayıtlarda vilayet kâtibi olarak geçen Hüseyin Ağa, Müslümanlığa döndükten sonra Hamidiye alayları’na kabul edilmiştir. Cumhuriyetin kuruluş dönemlerinde alayların fiili bir etkinligi kalmamıştır.
**********************************************************************************************************
Koruculuk (Bırakuji) kardeş kavgası,kısaca Kürdü Kürde kırdırma politikasıdır.
Bunun sosyal,siyasal ve ekonomik boyutunuda unutmamak lazım.
Sosyal yönden bakıldığında,Kürd toplumu kendi içinde farklı sosyal tabakalara ayrılır.Aga,Mir,Şeyh,maraba ve Köylülük olmak üzere.Bu farklılıklar Kürd toplumunu kendi içinde farklılıkları ve imtiyazları açısından zaten bölmüştür.Gerek Osmanlı döneminde gerek bugün olsun, merkezi otoritelerin bu farklılıkları sürekli kaşıyarak, güçlü olanı saflarına çekip Kürdleri kendi güçleriyle sisteme tabi kılmayı sürekli denemiştir.
Siyasal yönünü geçmişte ümmet içinde,cumhuriyet tarihinin başlangıcından günümüze red ve inkar politikaları ile yok sayarak sisteme kanalize etmeye çalışmıştır. Oysa Kürd sorunu siyasi ve devletlerarası bir sorundur yadsınamaz.Her halk gibi Kürdlerinde (KKTH)kendi kaderini tayin hakkı vardır.
Ekonomik boyutuna gelince, koruculaştırılan kesimler üzerinde en etkili olanıdır.Bu kesimlere dayatılan ya korucu olursunuz yada topraklarınızı terkedersiniz şeklinde olmuştur.Yoksul Kürd köylüsü daha çok ekonomik güçlükleri dikkate alarak tercihini toprağında kalmaktan yana kullanmıştır,Bu büyük çoğunluğun zorunlu bir tercihi olmakla beraber,buna karşın ulusal ruh taşımayan çevrelerdede gönüllülük esasına dayanmaktadır.Ikincisi en tehlikeli olanıdır.Bu ikinci kesim daha çok asimilasyona açık olan çevrelerdir.
Bu belirlemelerden yola çıkarak sorunu irdelemeye çalışacağım.
1984 PKK hareketi silahlı mücadeleye başlayınca, devlet OHAL uygulamasını devreye sokarak Koruculuk sistemini, Hamidiye alaylarından esinlenerek tekrar devreye koydu. Koruculuk sistemi sayesinde devlet Kürd aşiretlerini hain ve yurtsever diye ikiye ayırdı. Devletin savcı ve askerini öldüren Jirki aşiret reisi Tahir Adıyaman ve benzerleri af edilerek koruculaştırıldı.Kendi hukukunu çiğneme pahasına yetmezmiş gibi en yüksek makamlara çağrılarak taltif edildiler.
Yine Siverekteki Bucak aşireti yıllarca devletin gazabına uğrayan,
Aşiretin illeri gelenleri 55 Kürd ağasının Sivas sürgün kampına gönderilmesi yakın Kürd tarihinde önemli tarihi olgulardır. Faik Bucak'ın T-KDP'nin kurucusu ve ilk başkanı olması,Diyarbakır mebusu Remzi Bucak'ın TBMM onurlu duruşu ve sürgün yaşamı Kürd tarih sayfalarında onurluca yerini almışlardır.
PKK nın1984 silahlı mücadelesinin Siverekteki yanlış politika ve uygulamaları sonucunda Bucak aşiretini koruculaştırdı.PKK koruculuk sisteminin büyümesinide savaş stratejisini korucular üzerinden yaparak, bizatihi buna katkıda bulunmuştur.
Yıllarca Türk devleti tarafından güvenilmez ve hainler listesinde yer alan (Bucak) aşireti büyük bir bölümü ,devlet bu firsatı iyi değerlendirilerek tıpkı Jirki aşireti gibi Bucaklarıda devletin saflarına katmayı başarmıştır.
Aşiretin büyük bir kesimi bununla yetinmeyip çeteleşerek,Türk mafyası içinde önemli bir güç halinede gelmiştir. Ülkücü Çatlı,Dırej Ali,Mehmet Ağar ve Sedat Bucak aynı ittifak içinde bulunarak Kürdlerin kanını akıtmıştır.
*************************************************************************************************
Bingölde koruculuk sistemi hakkındaki tesbitlerim gelince,
Çolig'de koruculuk sistemi ençok Genç ve Solhan ilçelerinde hayat bulmuştur. Şehir merkezi diger ilçelerde çok sınırlı sadece bazı köylerde koruculuk vardır. Tabi koruculuk irdelenirken özellikle Zıkte,Tavz ve Sivan aşiretlerinin bir kısımı ilk akla gelenlerdir.
Örnegin Murtezan,Botiyan,Mıstan,Kavar aşiretleri daha dağlık olmasına rağmen koruculuk sistemini kabul etmemişlerdir.
Yine koruculuk sistemini kabul eden bu aşiretlerden özellikle Zıkte aşireti, Şeyh Said hareketinden sonra Peçar tenkil harekâtınde adeta katliamdan geçirilir. Yine aşiretin ileri gelenlerinden Sadık beg Valeri,Modan'li Feqi Hesen ve stranlarda (deyirlerde) yerini alan Hacı Kolos ,Kürd tarihinde çoktan yerlerini aldılar.
Günümüzde bu aşiretin ileri gelenlerinin çocuk ve torunlarının korku psikolojisimi,devlet güçleri tarafindan teslim alınmami,sistem tarafından sunulan imtiyazlarmı ,ben yetim yaşadım çocuklarım ve torunlarım yetim yasamasın psikolojisimi,veya bazıları işi o kadar azdırarak yıllarca ülkücü ırkçı-şoven ve kafatasçı kendi karşıtı düşüncelere hizmet etmeye kadar vardırarak sürdürdüler.
Tüm bu olayların tarihsel,psikolojik ve sosyolojik boyutları irdelenmelidir.
*********************************************************************************
Bir anekdot sunmadan gecmeyecegim.
Yakın dönemde (1971) Çolig'de merhum Said Elçi Güney Kurdistanda şehit edilir.
Said Elçi Kürd politik çevrelerinde mütevazi, inançli ve kararlı kişilerin başında gelir.
Merhum Said Elçi şehid düşmeden çok önce, Bingöl'de örğütledigi birçok aydın,yurtsever ve kanaat öderleri olarakta bilinen çok kimsenin varlığı bilinmekteydi.
Said Elçi (bırakuji) kardeş kavgası sonucu şehid edildikten sonra örgütledigi bu çevrelerde hızlı bir dönüşüm yaşandi. Kürdlük davasından uzaklaşan bu insanlar sonraki yıllarda çocuklarını, Türk Milliyetçiligi yapan,islamcı örgüt ve partileri içinde yer almasını sağladılar.
Said Elçi'nin candost ve yoldaşlarını kim tehdit ve ikna etti, veya kim korkuttu halen bir sır olarak ortadadır.
Rivayetler, Devletin istihbarat ve emniyet güçleri Said Elçi'nin arkadaşlarına gözdağı vererek ,Kürdler arasındaki bu kardeş kavgasıyla korku psikolojisini kanalize ederek uzaklaştırır.
*********************************************************************************************
Koruculuk sisteminin gazabına uğrayan, baskı ve şiddetini bilen biri olarak anekdotlarımı aktarmak istiyorum.
1- Yıl 1995 Bingöl merkez onbir evler olarak bilinen korucu Zıkte aşiretine mensup korucu köyünden PKK gerillalarınca kadınlar dağa kaçırılır. Devlet bu kadınlar için hiç bir fiilyatta bulunmazken,askeri söz konusu olunca oreasyonlarini aralıksız sürdürebiliyor.onun çıkarlarına hizmet eden korucu ve ailesinin hiçbir değeri yoktur.
Korucu aileleri bu vesileyle Bingöl Valisi Abdulkadir Sarı'nın makamına çıkarlar.
Vali onlara kendince illegal gayri nizami yöntemler gösterir.
Sizin eşleriniz(namusunuz) PKK nin elindedir. Sizde gidin PKK da çocukları olan ailelerin reislerini basta babam ( Keko Kaya) olmak üzere Korkutata ve Kıtay ailesinden birilerini kaçırıp,köyünüze götürün. PKK liler sizin bu eyleminizi duyar ve kadınlarınıızı serbest bırakırlar.
Bu tavsiyelere uyan korucular,babam ve adı geçen ailelerden iki kisiyi gündüz şehir merkezinden askeri araçlarla alıp onbir evler köyüne götürürler. Bingöldeki yakın çevremiz başta olmak üzere ,Govdere aşiretinin ileri gelenleri ve demokratik kurumlar bu olaya reaksiyon gösterirler. Durumu kısa sürede fark eden korucular ve çevresi ,yaptıkları işin yüz karası ve illerde altından kalkamayacakları sonuçları tahmin ederler. Bu utanctan dolayı, babam ve arkadaşlarını iyi ağırlarlar. Köyün illeri geleni müdahale ederek yapılan bir cahiliktir diyerek ertesi gün serbest bırakılırlar.
***************************************************************************
2-1989 yılında yeni kurulan Sivan Belediyesinde bir ay geçici görevle muhasebe kayıtlarını tutum. Belediye meclis üyeside olan Vahdet isminde aslen (Tınık) Doludere köyünden tıknaz biri de Belediye meclis üyesiydi. Vahdet ve dört kardeşı beraber aynı zamanda korucuydular. Vahdet Sivanda Bakkal dükkani işletiyordu.
PKK gerillaları bir defasinda (1991) köy baskınında bir kardeşini öldürürler.
Aradan iki yıl geçmez PKK yine köye baskın yapar, mevzide olan iki uzman çavuş ve Vahdettin kalan iki kardeşinide öldürür. Vahdet üç gelini ve onlarca yetimle baş başa kalır.
Sabah olay yerine Vali ve Jandarma Alay komutanı gider.
Sivan nahiyesinden bir dostum ,Vahdet ile Jandarma Alay komutanı arasında geçen olayı bana şöyle anlattı.
Helikopter köye inince Vahdet çok sert bakışlarıyla devlet erkanına metanetli ve güçlü görünmeye çalışıyordu. Jandarma Alay komutanı Vahdet'e başınız sağolsun dedi!, Vahdet ise emret komutanım vatan millet sağolsun cevabını verdi.
Vahdet'in ise komutana söyledigi,komutanım yarın karargaha kardeşlerimin maaş ve ikramiyelerini almak için makamınıza saat kaçta geleyim?
Jandarma komutanı daha defn edilmemiş ,Vahdettin yerde yatan kardeşlerinin cesetlerine bakarak,mütevazice ,yarın gelme dedi!
Korucularin icine düstügü ruh halini görüyormusunuz?

Sonuç olarak ,konumuz olan koruculuğun getirisi yoktur,götürüsü ise ihanet,kişiliksizleştirme,kendini inkar etme,Kürdü kürde kırdırtma polıtıkasıdır.
Hatta korucular vurulduğunda devlet şehid bile demiyor.Bu sıfatı Kürd işbirlikçilerine yakıştırmıyor bile,Ne şehid ne gazi bo.... yoluna gitti Niyazi gibi,
Şeyh Said hareketi başta olmak üzere Dersim, Ağrı hareketlerinde devletin yanında insanlarına kurşun sıkan,ihbar eden, kişilerin aileleri yıllarca bunun utancıyla yaşadılar.
Bingölde tanıdığım bazı aileler, Şeyh Said hareketinde karşı karşıya getirildi. Onların çocukları hala konuşmadıkları gibi birbirine karşıda hiç güven duymadılar.
Bu tarihi yara'ya kısada olsa bir neşter vurdum. Selam ve saygılarımla,

Orhan Zuexpayıj

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

@templatesyard