Mahmut Yıldırım "yeşil"

Mahmut Yıldırım "Yeşil" 


Orhan Zuexpayıc / 

Türk -derin devletinin tarihi genlerinde tetikçilik, komplo ve sonunda mümkün olursa iz bırakmadan imha hastalıği vardır.

Bu hastalığın kurumlarınıda oluşturdukları gibi, bu kurumlarda ırkçı-şoven, bilimsel değerleri olmayan tezlerinide yıllarca halkına yuturmaya çalışltılar. Bu kurumlar Teşkilat-ı mahsusa,Hamidiye alayları,Özel Harp Dairesi, Jitem, Ergenekon ilk akla gelen yapılanmalrıdır. Bu kurumları yaratırken kullandıkları insanları özellikle farklı milliyetlerden "Kürd, Çerkez, Laz, Arnavut v.s" seçerler.

Bu kurumlarda yarattığı kişiler tıpkı Yeşil gibi, bazen kontrolden çıkıp canavarlaştığını sonradan fark ederler. Şimdi de bunun utancıyla bugüne kadar yapılan tüm bu pisliklerin kokusu toplumu sarmalamış bir virüs gibidir. Yeşil olgusu bana Frankenştein'ı; o bütün zamanların en ünlü korku filmini anımsatıyor.Hani şu kendi yarattığı canavarı dizginleyemeyen adamın hikayesi gibi;
Atilla Dorsay, sinema severlerin başucu kitabı haline gelen "100 yılın 100 Filmi"nde 1931 yapımı Frankenştein'ı son yüzyılın en önemli filmlerinden biri sayıyor ve filmin bugün için bile ürkütücü olduğunu söylüyor.180 yıl önce yazılmış bir romandan uyarlanan film, Frankenştein adlı bir doktorun, kendisine benzer bir insan yaratma çabasını anlatır. Baron Frankenştein bu amaçla, mezardan topladığı ceset parçalarından bir beden oluşturur. Projesini (filmde bir "baba" figürü durumunda olan) hocasına açtığında tepki görür: "Yanlış yapıyorsunuz. Yeteneklerini kötüye kullanıyorsun" der hoca... "ölü bir bedene can verebileceğini mi sanıyorsun" diye sorar. Baron'un yanıtı,"O ölü değil. Çünkü hiç yaşamadı. O'nu ben yarattım. Çukurdan, mezardan kendi ellerimle çıkarıp yarattım."
Sonra fırtınalı bir gecede doktor, doğada saklı olan enerjinin gücüyle yaratığına hayat verir. Değişik cesetlerden parça parça yarattığı canavar, önce masum bir bebektir. Yüzünde bir maske vardır adetta... Sesi, madeni ve monotondur. Gözleri bazen sevgi, bazen kin dolar.
Aslında suni bir yaratıktır, ama insancıl görünür. Yaratıcısına karşı hem hayranlık ve minnet, hem de gizli bir nefret duyar. Ama film ilerledikçe bu nefret duygusu öne çıkar ve "yaratık" denetimden çıkar. Kafasına bir katilin beyni yerleştirildiğinden canavarlaşır. Etrafa insafsızca ölüm saçmaya başlar. Baron Frankenştein, yarattığı facianın farkına varınca panikler. Zaten film üzerine daha sonra yapılan psikanaliz çalışmalarına göre "Baron'un herşeyi yalnız başarma tutkusunun altında güçlü bir utanma duygusu vardır."
Sonunda toplum, Dr. Frankenştein'ı yargılar. Baron'un yapttığı özeleştiri de kendisini kurtarmaya yetmez. Artık "vahşi bir katil" olarak damgalanmıştır. Filmin sonunda canavar, yaratıcısıyla birlikte yakılır. İşte korku filmine konu olan bu roman'da Yeşil tipi insanlar daha iyi anlaşılır.


****************************


Nam-ı değer "Yeşil" asıl ismi Mahmut Yıldırım,Kurdistanda 1990 yıllarının başında ismini sık sık duyardık. Kürd halkı'nın özellikle'de Kürd siyasetçisi,aydın ve yurtseverlerin korkulu rüyasıydi. Mübalağa olmasın Yeşil ülkemde öyle anlatılırdi ki bölgedeki subay, paşa hele, hele sivil bürokrasideki Vali ve Emniyet teşkilatının da korkulu rüyasıydı. Devlet içinde devletti, adetta. Son günlerde kamuoyuna yansıyan bilgilerde Özel Harekatçı İbrahim Şahin Yeşil'den nasıl korkttuğu yönünde bilgiler bulunmaktadır. Jitem'in kurucusu Cem Ersever'de Yeşil tarafından infaz edildiği bir gerçektir. Çünkü Susurluk başta olmak üzere Ergernekon süreci bize Yeşil'in önemini birkez daha hatırlattı. Yeşil olayı bana Ittihati Terraki'nin tetikçileri Yakup Cemil, Resneli Niyazi ve sonraki dönemlerde de Laz Topal Osman ve Çerkez Ethem'in olaylarını hatırlattır.
--- Osmanlıdan  Cumhuriyeti kuran bu meşhur silahşörlerin ortak bir özelliği vardır. Hiçbiri Türk kökenli değildir. Topal Osman Laz kökenli,Yakup Cemil ve Çerkez Ethem Çerkez kökenli, Resneli Niyazi ise Arnavut kökenlidir. Mahmut Yıldırım nam ı değer Yeşil Bingöl / Solhan ilçesinden Kürd kökenli fakir bir ailenin çocuğudur.
--- Yukarıda saydığım bu tetikçilerin yaşam öykülerinin detaylarına girmeyeceğim. Atatürk ve Enver Paşa bu tetikçileri başta siyasi muahlifleri olmak üzere Kürd ve Rum halklarına karşı nasıl kullanıp, sonradan nasıl tasfiye etti?  Yakup Cemil,Topal Osman, Resneli Niyazi hakkında yakın dönem tarihimiz tanıktır. Çerkez Ethem'in  nasıl kullanıldığı'nın sonradan bilincine vararak, canını zor kurtarıp kaçmış, yaşamının son döneminde Ürdün Amman'da sefalet içinde ölmüştür.
--- Argo deyimle Türkçe'de bir söz var "ne şehittir ne gazi bok yoluna gitti Niyazi" sözü'nün öyküsü Resneli Niyazi için kullanılmıştır. Şimdi gelelim Yeşil Mahmut ıldırım hakkında yapılan spekülasyonlar başta olmak üzere Mahmut Yıldırım hakkında yaşanmış bir anekdotu da sizinle paylaşmaya çalışacağım.


*********************************


Mahmut Yıldırım ismi Kurdistanda başta Musa Anter,Vedat Aydın cinayeti olmak üzere bir çok olayda geçmektedir. Yeşil internet kaynaklarından edindiğim bilgilerin birinde Asmakaya Kürdçe "Perho,Perxo", bir diğerinde Düzağaç "Dijenik" köyündendir. Bu iki kaynaktaki doğum tarihi 1951,1953 yılları olarak farklı yazılmıştır. Babası'nın adı Salih,annesinin adı Derdiye'dir.
--- Çok küçük yaşlarda ailece Elaziğ'a göç etmişlerdir. Mahmut Yıldırım MHP'nin Elazığ'da en güçlü olduğu dönemlerde Ülkü Ocakları çevresinde yetişmiş,Kürd kökenli bir Türk Milliyetçisidir. Elazığ'da o dönemlerde bir başka meşhur ülkücü daha vardı, komando Recep Alyamac ismi hala hafızamdadır. MISK sendika yöneticisiydi, Bingöl Belediyesinde sendikal faaliyet yürütmek için gelmişti. Bingölde'ki Kürd siyasi guruplar MISK'e müdahele edince, Idris Ekinci adlı Kürd yurtseveri şehit edilmiştti.
--- Yeşil her nekdar Elazığ'da ikamet ediyosa da MIT ve JITEM çalışmalarının ana sahası öncelikle Bingöl, Dersim ve Diyarbakır bulunmaktadır. Mit'le olan ilk ilişkisininde Bingöl /Genç ilçesinde başladığı söylenmektedir. Yeşil hakkında ilk detaylı bilgileri Soner Yalçın'ın Ahmet Cem Ersever'in itirafları kitabında duydum. Bu kitapta enaz Yeşil kadar etkili olan Mehmet Yazıcıoğlu hakkında da çok önemli bilgiler verilmiştir. Ama bu şahısın üzerine kimse gitmediği gibi kimse hakkında  konuşmadı da.
---Mehmet Yazıcıoğlu'da Yeşil'in adamı öğretmen kökenli olup,Solhan'da birgün okula gitmeden maaşı nı yıllarca aldığı gibi çevreyi haraca bağlayıp, uyuşturucu işiyle uğraşmaktaydı. Mehmet Yazıcıoğlu 1991 seçimlerinde DYP'den Bingöl Milletvekili adayı oldu. Yeşil'in bu legal adamı şu anda menşei belli olan "uyuşturucu, haraç" sayesinde sermaye oluşturarak akaryakıt istasyonu ve dinlenme tesisleri sahibidir.
--- Mehmet Yazıcıoğlu 27 mayıs 1992 de Muş'ta Jandarma tarafından gözaltına alınan 5 PKK'linin kurşuna dizilmesinde de adı geçen kişidir. Hafızam beni yanıltmıyorsa Cem Ersever'in itiraflar kitabında bu konuda ayrıntılı bilgiler sunmaktadır. Bu konu kamuoyunu çok meşgul ettiğinden Varto'lu avukat Selhattin Kaya bu dava'ya müdahil olmuştu. Mehmet Yazıcıoğlu Bingöl şehir merkezine geldiğinde enaz bir kaç korumasıyla silahlı gelirdi. O dönemi yaşayan Solhan ve Bingöl halkı çok iyi biliyor.
--- 24 Temmuz 1999 tarihinde PKK gerillaları Yazıcıoğlu'nun dinlenme tesisilerini basıp, oğlu Irfan Yazıcıoğlu başta olmak üzere amcası oğlu Yakup ve şöför Hidayet Bozkurtu öldürdüler. Olay mahallinde Mehmet Yazıcıoğlu yoktu. Solhan ve Bingöl'de ikinci Yeşil olarak adlandırılan Mehmet Yazıcıoğlu'ndan dolayı hiçbir gazeteci ve basın mensubunu Solhan ilçesine giremiyordu

Bir defasında Ankara dan ulusal basından gelen gazeteciler Yeşil hakkında haber yapmak için Solhan ilçesine gidip, öğretmen evinde halktan bazı insanlarla röportaj yapmak isterler. Mehmet Yazıcıoğlu ve yakın adamları korucular haber alıp,gelen basın mensuplarını rehin alırlar. Devreye Vali ve demokratik kitle kurumları girerek bu şahısları zor bela kurtarırlar.
#############################
Bir anekdotumu anlatarak istiyorum. 1996-1999 yilları arasında Bingöl Belediye Başkanlığı yapan Bedri Tuğ aslen Solhan kökenlidir. Makamına ulusal basından bir gün telefon gelir. Randevu alınıp, kendisiyle Mahmut Yıldırim hakkında röportaj talep edilir, kendiside kabul eder.
-- Bedri Tuğ'dan jeton düşmez. Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım aklından bile geçmez. Bedri Tuğ'un kendi kendine düşündüğü Mahmut Yıldırım Bingöl de mütaahitlik yapan Solhan kökenli Mahmut Yıldırımdır. Mütaahit Mahmut Yıldırım'da sürekli problemli olduğu,bir defasında Belediye iş hanında alacak verecek meselesi yüzünden silahlı saldırıya uğramışttı.
--- Randevu günü basın mensupları Bingöl Belediyesine gelirler. Bedri Tuğ misafirlerini ağırlar ve röportaj yapmaya başlarken, basın mensubu sorar? Mahmut Yıldırım hemşerin nasıl bir insandır. Bedri Tuğ basın mensuplarına o mütevazi kişiliğiyle objektif bir şekilde başlar anlatmaya? Mahmut Yıldırım çok gariban bir kişidir. Belediye iş hanında bürosu vardır. Inşaat işleriyle uğraşmaktadır.
--- Tabi ! gazeteci devreye girerek ; Biz Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'ı sana soruyoruz. Bedri Tuğ,evet ! bende sizin gibi duymuşum bir başka Solhan kökenli Yeşil lakaplı Mahmut Yıldırım vardır. Ama ben bu şahısı tanımıyorum. Tabi basın mensupları Yeşil'in köyü ve Solhanda ki akrabaları hakıinda başlarlar soru sıralamaya? Bedri Tuğ bakar ki bu gazeteciler rahat durmuyorlar,oldukça ısrarlıdırlar. Daynamaz ve der ki? arkadaşlar siz belamısınız ? başımı belayamı koyacaksınız, banamı kalmış ? gidin akrabaları orada asker,emniyet orada gidin onlardan sorun.
---Gazeteciler tıpkı Solhan'dan haber alamadıkları gibi Bedri Tuğ'dan da haber alamazlar. Emniyet ve askeriye'ye gidip bu soruları sormakta bu kurumları zan altında bırakmak gibi geliyordu. Basin mensupları görevlerini yapamamanın üzüntüsüyle ayrılırlar. Yeşil'in adını vermek ateşten gömlektti.
--- Bedri Tuğ bu olayı bana anlatırken bir başka bilgi daha verdi. Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım ile mütahhit Mahmut Yıldırım ikisi de Solhanlı olup, tesadüfe bakın iki Mahmut Yıldırımın'da doğum tarihleri ve annelerinin isimleri aynı olduğu, bilgisi hala hafızamdadır. Yanlız babalarının isimleri birbirini tutmadığını söyledi.

Sonuç olarak
 "Yeşil"Mahmut Yıldırım hakkında oğlu Murat Yıldırım'ın kaleme aldığı kitap çok tartışılacaktır. Yeşil'in bu kitabı birden bire piyasaya çıkması Kürd ve Türk aydınları tarafından hayra alamet gösterilmiyor. Hatta, Yeşil'in sağ olduğu Ergenekon davasına gizli tanık olarak dinleneceği spekülasyonları yapılıyor. Ne olursa olsun Osmanlı ve Türkiye devlet geleneği ve tarihi bana şunu öğretmiştir. Tetikçiler genelde Türk olmayanlardan seçilir.Devletin bekası için kullanılan bu tetikçiler görevleri bittiğinde veya deşifre olduklarında hallaç pamuğu gibi atılırlar, Selamlar,



Orhan Zuexpayıj

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

@templatesyard