Yilmaz Güney Ahmet Kaya mezarlari hakkinda yazilanlar, alintidir

Yilmaz Güney Ahmet Kaya mezarlari hakkinda yazilanlar, alintidir

Yılmaz Güney'e kabadayı, Dostoyevski'ye kumarbaz, Nazım'a çapkın demek
onları sanatlarından ne kadar uzaklaştırır ki? Kaldı ki, Yılmaz Güney ölür ne
hayatı kalır ne de hayatının özel oluşu. Kalan onun filmleri ve yarattıklarıdır.”13
Mazlumların Kral’ı, “Çirkin Kral” Yılmaz Güney, şimdi 1871 Paris
Komüncülerini kurşuna dizildiği yerden alan Kahramanlar Mezarlığı Pere
Lachez’de arkasında bıraktıklarının onuruyla Oskar Wilde’lar, Yves
Montand'lar, Simone Signoret’lerle beraber yatıyor. Ahmet Kaya’yı da yanına
alarak…

Paris'te derin sessizlik "Pere Lachaise Mezarlığı"
Fransa > Paris
Kategorisi: Genel | Gezi Tarihi: 03 Ekim 2008 Cuma | Yazı Tarihi: 06 Ekim 2008 Pazartesi

İnsan Paris’e gider de orada mezarlık mı gezer diye düşünebilirsiniz.

Size Père lachaise hakkında biraz bilgi vermek isterim, eminim o zaman siz de bana hak vereceksiniz...

Bayramda bir grubu Paris ve Amsterdam’a götürecektim, gitmeden evvel Paris hakkında internette bir araştırma yaptım, çıkan sonuç şuydu : Paris’te turistler tarafından en çok gezilen on yerden biri Père Lachaise mezarlığıymış. Liste şöyle:

Eiffel kulesi, Louvre müzesi, Notre Damme kilisesi, : Arc de truimph (zafer takı), Orsay müzesi ,Montmarte ve Sacre Coeur ,Georges Pompediou merkezi, Sorbon ve Latin mahallesi, Père Lachaise mezarlığı ve son olarak Sen nehrinde gezinti…

Bu listede daha önce görmediğim tek yer Père Lachaise mezarlığıydı, üstelik Père Lachaise mezarlığını ilk olarak üniversitede okurken hayranı olduğum Doors grubunun vokalisti Jim Morrison’un hayatını araştırırken duymuş ve merak etmiştim. Ben de, madem bu kadar insan burayı görmeye gidiyor, ben de bu sefer ziyaret etmeliyim diye düşündüm.

Önce size internetten toparladığım kadarıyla kısaca mezarlığın tarihçesinden bahsedeyim :

Bu mezarlık, 1. Napoleon tarafından 1804 senesinde kurulmuş, o zamanlar şehrin çok dışarısında olduğu için pek tercih edilmeyen bu mezarlığın yöneticileri, çareyi ünlü Fransız şair La Fontaine ve ünlü oyun yazarı Moliere’in mezarlarını burayı taşımakta bulmuşlar. Bu işlemi yaptıktan sonra insanlar cenazelerini bu mezarlığa defnetmeye başlamışlar.

Şu anda 300,000 den fazla mezarlık, bu rakamdan daha fazla kişinin de küllerinin burada bulunduğu söyleniyor.

Père Lachaise Mezarlığı, şu anda senede bir buçuk milyon insanın ziyaret ettiği ve bazı idollerine saygılarını gösterdikleri bir yer durumunu almış.

Père Lacahise’de birçok ünlünün mezarı bulunuyor. Türklerden Yılmaz Güney ve Ahmet Kaya da orada defnedilmiş durumda. Diğer bazı ünlüler de şöyle:

Camille Pissaro, , Chopin, Auguste Comte, Jim Morrison, Moliere, La Fontaine, , Balzac, , Bizet, , Edith Piaf, Oscar ,Maria Callas ,Balzac ….

Benim en merak ettiğim Jim Morrison’un mezarıydı 6. bölümde bulunan mezarı bulmak aslında oldukça zor oldu . Nerede diye gezinirken bir güvenlik görevlisi gördüm ve ona Jim Morrison’un mezarını sordum. Meğer zaten o da, onun mezarının görevlisiymiş. Jim Morrison fanatikleri mezarın etrafına o kadar çok grafitti yapmışlar ve içkili, uyuşturuculu ayinler düzenleyip etrafı o kadar çok pisletmişler ki, etrafta bulunun mezarların ailelerinden şikâyet gelmiş ve hatta mezarın oradan kaldırılması için imza toplamışlar ama Jim Morisson’un ailesi bunu reddedince mezarlık yetkilileri de mezarın etrafını temizleyip başına bekçi dikmişler.

Jim Morrisson’un temizlenmiş mezarı (kata ton diamona eaytoy : eski yunanca içindeki şeytana doğru demekmiş .Yakınlarının bu yazıyı yazma sebebi ;toplumun kurallarına değil de kendi tanrısına uygun yaşadığı içinmiş )

Beni etkileyen bir diğer mezar da Oscar Wilde‘ın mezarıydı, daha doğrusu mezar taşı görevini gören heykeldi. Maalesef mezarı temizlediklerinden dolayı etrafında demir iskele vardı ama ben gene de fotoğrafını çektim .

Oscar Wilde’ın mezartaşı

Maalesef Yılmaz Güney’in ve Ahmet Kaya’nın mezarlarını bulamadım. Aslında çok da merak ediyordum ama ünlüler haritasında olmayan birini bu mezarlıkta bulmak imkansız.

Aşağıdaki linkten, Yılmaz Güney’in mezarının David England tarafından çekilmiş resimlerini buldum:

http://www.findagrave.com/cgi-bin/fg.cgi?page=...;

foto: David England

Benim için asıl etkileyici olansa , (belki başka memleketlerde bu böyledir ama bizde olmadığı için ) hangi dinden olursanız olun, bu mezarlıkta gömülebiliyor olmaktı…

Buraya nasıl gidildiğine gelince… Ana kapısı 2 no’lu metro hattında “Philippe Auguste” istasyonu. Fakat benim tavsiyem 3 no’lu metro hattında bulunun Gembetta istasyonunu kullanmak, çünkü buradan girince hafif bir meyille aşağı doğru yürüyorsunuz. 120 dönüm olan bu mezarlıkta, bu sayede daha az yorulursunuz. Hem bu kapıda hem de ana girişte, mezarlıkta yatan ünlüleri belirten mezarlık haritasını ücretsiz alabilirsiniz. Havanın güzel olduğu bir zamana denk getirebilirseniz harika olur. Ayrıca yanınıza muhakkak bir şişe su alın. Paris’e gelmişken bu ilginç mezarlığı görmenizi şiddetle tavsiye ediyorum.

Gembetta istasyonunun çıkışında bulunun giriş kapısı

Virtual bir tur için :

http://www.pere-lachaise.com/

YNI BAYRAK ALTINDA AHMET KAYA YOLDAŞLA KÜRT LİDERİ Dr. KASIMLO’YU UĞURLAMIŞTIK

(Anarken Anımsamak)

O muzun günde, bir Kürt liderinin katledilmesinin hüznünü yaşıyorduk. Paris’te MK toplantımızı yapmış, yeni kararların eşiğindeydik. Dr. Kasımlo'nun cenazesine yüzlerce yoldaşla birlikte omuz omuza katıldık. Avrupa’da yükselerek süre giden örgütsel çalışmalarımızın ihmal etmediği bu duruşlardan birini sergiliyorduk. Örgüt amblemimiz altında Ahmet Kaya yoldaşla omuz omuza kortejdeki yerimizi aldık. Kürt halkının özgürlük tutkusuna burada da omuz verdik. Temmuz 1989 Paris.

Mihrac Ural

13 Kasım 2009

Dr. Kasımlo, 22 Aralık 1930 Urmiye doğumlu. Kürt halkının en önemli liderlerinden biri. Döneminin ileri entelektüellerinden olduğu kadar, özgürlük mücadelesinin siyasal, askeri liderlerindendi. Anadili dahil, 8 dili konuşup, yazan bu büyük aydın 13 Temmuz 1989'da Avusturya'nın başkenti Viyana'da iki yoldaşıyla oturduğu bir Cafe'de hunharca katledildi. İran derin devleti bu katliamın adresiydi.

Gericiliğin kanlı eli, diktatörlüğün hak tanımaz insanlık dışı abesi Dr. Kasımlo'yu katletmişti. Haber anında tüm Avrupa’yı ve dünyayı kapsadı. O kesitte Ahmet kaya yoldaşımla Paris’teydim. Örgüt Merkez komite toplantısını yapmış önemli kararlar almıştık. Ahmet kaya MK şeref konuğuydu.

Dr. Kasımlo'nun cenaze törenine aktif biçimde katılma kararı aldık. Kortejimizde yüzlerce yoldaş, sempatizan ve dost vardı. Görevimizi yaptık. Ünlü Pêre Lachaise mezarlığında son bulan seremoni, tanık olduğum en ciddi ve en vakur cenaze töreniydi.

Kortejde yürüdüğümüz sırada Fatoş Güney'i gördüm. Hüzün doluydu. Bir iki gün önce evimde misafirimdi. Ahmet Kaya ve diğer yoldaşlarımla uzun bir sohbet oturumu yapmıştık. Fatoş, Yılmaz Güney'in hüznü ile Dr. Kasımlo'nun cenaze töreni atmosferi içinde sessiz, sitemsiz, gözü dolu, başı öne eğik yürüyordu. Ahmet kaya yoldaşı elinden tutum ve “Fatoş'la birlikte yürüyelim” dedim. Kendi kortejimizden ayrılarak Fatoş Güneyin yanına geldik, "sizinle birlikte yürüyeceğiz" dedik. Mutlu oldu.

Dr. Kasımlo'nun o vakur ortamdaki cenazesi, izleri bu güne kadar süren dayanışma ruhlarımıza bir kez daha dinamik katıyordu. O hüznün derin etkisi altında, devletlerin derin güçlerine hedef tahtası olarak hepimizin karşı karşıya kaldığı tehlike, bizi daha sıkı bir dayanışmaya yöneltiyordu.

Bu günün anısı mucibince Kürt halkının başı sağ olsun diyorum. Kürt lider Dr.Kasımlo'nun anısı, Kürdün özgürlük aşkında ve Orta-doğu halklarının mücadelesinde dalgalanacaktır.

17.07.2009 / Gomanweb

Pere Lachaise Mezarlığında İki Dost

Yılmaz Güney ve Ahmet Kaya. Her iki yoldaşımın mezarı başında gururluydum, onurluydum. Çünkü çok yakın olduk yaşamlarının bir döneminde. Hüzünlüydüm, zira genç yaşta aramızdan ayrıldılar. Öfkeliydim, onları göçettiren zalimlerin hükmü, bugün de devam ediyordu.
Yavuz ÖNEN
yavuzonen@yahoo.com
Paris - BİA Haber Merkezi
30 Aralık 2009, Çarşamba

Asturias, Balzac, Gilbert Bécaux, George Bizet, Auguste Blanqui, Maria Callas, Chopin, Auguste Compte, Delacroix, La Fontaine, Molière, Edith Piaf, Rossini, Simone Signoret, Maurice Thorez, Oscar Wilde ve pek çok dünyaca ünlü yazar, ses sanatçısı, müzisyen, politikacı, opera sanatçısı, filozof, ressam, aktrisin mezarları var Père Lachaise'de.

Özel izinle ancak mezar yeri tahsis ediliyor. Burada evrensel değer haline gelmiş insanlar yatıyor. İki insanımıza da burada yer verildi. Paris'te bulunmam nedeniyle bu iki mezarı ziyaret ettim. Bu yazıya, Türkiye'nin de muhalif yurttaşlarının değerini bilecek bir düzeye gelmesi dileğiyle başlamak istiyorum.

Paris'te soğuk, güneşli güzel bir havada, mezarlıktayız. Yılmaz Güney'in mezarına doğru yürüyoruz. Vardığımızda her zamanki manzarayı gördük. Mezarın etrafında, memleketli bir grup insan ve mezarın üstüne bırakılmış çiçekler. Gelenler bir akraba mezarına gelmiyorlar. Bir arkadaş, bir dost, bir büyük sinema ustasıyla, sevgiyle saygıyla onurla buluşuyorlar. Fotograflar çekiliyor, sanki bir mezarın değil de güler yüzüyle Yılmaz Güney'in yanında duruyor herkes. Her şey canlı, herkes mutlu bu buluşmadan. Bir şenlik yerindeyiz sanki. Mezarın çelik ayaklarının yüzlerine ziyaretçiler tarafından kazınmış çok sayıda adlar ve mesajlar.

Hafızamda yıllar öncesi canlandı. 1972-74 yıllarında birlikte tutuklu olduğumuz Selimiye kışlasında, avluya bakan pencerede durduğumuz sıralarda eğitime çıkan binlerce er yürürken, komut verilmişçesine, pencereye doğru gülerek sevgiyle bakarlardı. Hareketlenirdi yürüyüş kolu, düzen bozulurdu. 20 mayıs 1974'te birlikte tahliye olduğumuz gün kışlanın önünde binlerce insan birikmişti, onu görmek için. Ana baba günü gibi bir şey. Simitçiler kokoreççiler tezgahı kurmuşlardı. Semt pazarı gibi. Yılmaz Güney şenliği vardı o gün de.

Kışlanın koridorlarında, voltada bir gün 'dışarıya çıksak da bunlar beni rahat bırakmazlar, peşimde olurlar' demişti. Tahliyeden dört ay kadar sonra Adana'da pamuk işçilerinin yaşamını anlatan, başrolü oynadığı Endişe filmini çektiği sırada dediği oldu. Yedi yıl kadar süren cezaevi ve Fransa'ya kaçış serüveni. 1984'te de hastalığa yenik düştü, Paris'te yaşamını yitirdi.

Yılmaz Güney, Objektifini, halkın yüzüne- sorunlarına tuttu. Romanında da benzer bir işi yaptı. Onlardan biri olarak kaldı hep. Sistemi eleştirdi, kurulu düzenle çatıştı. Bu nedenle halkı ona bir sinema ustası olmasından öte bir efsane kahramanı gibi baktı. İnce Memet'ti o. Ve aynı nedenle içinden geldiği halkı onu hiçbir koşulda yalnız bırakmadı. Paris'teki yaşamı süresince işine devam etti. Cezaevleri cehennemini anlatmak üzere Duvar filmini yaptı. Kürt Enstitüsü ortamıyla birlikte oldu. Enstitüye destek verdi.

Ahmet Kaya'yla 1989 yılında Paris'te karşılaştım ilk kez. Yılmaz Güney'in mezarını yapmak üzere bazı Avrupa ülkelerinde etkinlikler düzenleniyordu. Paris'te Zenit Salonunda Avrupa'nın diğer ülkelerinde sürgünde yaşayan yedi bin kişi bir araya gelmişti. Ahmet Kaya programda yer alan sanatçılar arasındaydı. Türkiye'den yurt dışına çıktıktan sonra Paris Kürt Enstitüsü ortamında da çok kez buluştuk. Bir gece yarısı elime bir pasaport verildi ve özel bir uçakla Paris'e gönderildim, demişti bir sohbetimizde. Yani zorla sürgün edilmişti.

Mezarı başında memleketliler vardı onun da. Onun mezarı da bırakılmış taze çiçeklerle doluydu. Ahmet Kaya'yla fotograf çektiriyordu ziyaretçiler. Yalnız değildi. Mezarının zemin mermerinin üstüne şu dizeler kazılı:

Tarifi imkansız

Acılar içindeyim

Gurbette

Akşam oldu yine

Rüzgar peşindeyim

Yurdumdan uzak

Yağmurlar içindeyim

Akşam oldu

Sürgün Susuyor.

Taşın sağ alt köşesinde de Hoşçakal sevgili ülkem yazılı.

Hasreti öfkeyi ve isyanı görürdüm yüzünde. Fırtınalıydı hep. Bir lavın akışını anımsatırdı konuşurken. Böylesi coşkulu bir savaşçıyla tanışık olmak, birlikte olmak, dost olmak bana hep mutluluk ve onur verdi.

Bahtiyar ezgisinde; Diyarbakır'lıydı suçu saz çalmaktı Bahtiyar'ın diyordu ya. Ahmet Kaya'nın da suçu muhalif olmaktı. Ödül verilmek üzere davet edildiği bir törende bundan böyle şarkılarımı Kürtçe olarak da okuyacağım demişti. Ve affedilemez bir suç işlemişti. Linç edilmekten bazı onurlu sanatçılar kurtarmıştı o gece Ahmet Kaya'yı. Esas suçu da sesini; halkı için yükseltmesi -halkın sesine katmasıydı. Sürgünde Yurdundan uzak olmanın acısını yaşadı tüm akşamlarda. Doğumu 28 Eylül 1957 ölümü 16 Ekim 2000.

Her iki yoldaşımın mezarı başında gururluydum, onurluydum. Çünkü çok yakın olduk yaşamlarının bir döneminde. Hüzünlüydüm, zira genç yaşta aramızdan ayrıldılar. Öfkeliydim, onları göçettiren zalimlerin hükmü, bugün de devam ediyordu.

Barış, demokrasi, insan haklarına dayalı, eşit koşullarda kardeşliği sağlayacak yeni bir dönemin özlemi içindeyiz. Böylesi bir rüyayı gerçek kılacak bir siyasi gücü yaratmadan 'kilab-ı zulme kalacak gezindiğimiz bu nazende sahralar'. Memleketimin manzaraları daha da kötüleyecek. Yeni yılda, sisteme teslim olmamış tüm muhaliflere sağlıklar kolaylıklar ve etkin bir mücadele diliyorum.(YÖ/EÜ)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

@templatesyard