Nureddin zaza'nin hayat hikayesi ve mezari (alinti bir yazidir)


   Nureddin Zaza'nın hayat hikayesi ve mezarı ?


  1917 yılında "yüksek ülkenin deli bir şubat gecesinde" Maden’de doğdu. Maden nüfus dairesinde Mehmet Nureddin Ergene ismiyle Cilt: 001/01, Aile: 01, Sıra: 01 kütükte kayıtlıdır. Babası Hoca Yusuf Efendi, annesi Mömine Hanım’dır.


İlköğrenimini Maden’de tamamladı.  Diyarbakır’da orta öğrenimine devam ederken 1930 yılında ağabeyi Dr. Nafiz Bey ile birlikte Suriye’ye göç etmek zorunda bırakıldı. Bu zorunlu göç sonrası Suriye’de prens torunları, paşalar, geleneksel Kürt yüksek burjuva ve feodal aile çocukları ile aynı kaderi paylaştı. Ağabeyinin etkisiyle de genç yaşında Kürt ulusalcılığının bilincine vardı ve hayatı boyunca da bu uğurda yaşadı…

Halep’te Terre Sainte’ye kaydedildi ancak, okulun katı ve ilkel şartlarına başkaldırarak öğrenimine Şam’daki Fransız Lisesi’nde devam etti.

1937’de Dersim olayları ile ilgili yazdığı muhtırayı Şam’daki Fransız Lisesi öğrencileri ile Kürt Mahallesi’ndeki birkaç üniversite öğrencisini de arkasına alarak elçiliklere iletti. Oluşturduğu delegasyonla daha sonra Kürt Öğrenci Derneği Hevi’nin kurulmasını sağladı. Bu arada yine Hevi üzerinden yazdığı yazılarla da Kürt dramı ile ilgili olarak elçiliklere ve Birleşmiş Milletler’e bildiriler gönderdi ve Suriye’deki Kürt gençliğinin örgütlenmesi gerekliliğini savundu.

Suriye’deki Kürt örgütleri içerisinde aktif olarak görev aldı. Kültür ve spor derneklerinin kurulmasında öncülük yaptı. Bu derneklerde Kürt dili ve edebiyatının öğrenilmesini ve 1939’da kurulan Kürdistan adlı spor takımında ulusal bilincin yaygınlaşmasını amaçladı. Aynı zamanda Hawar’da da birçok yazısı yayımlandı.

Temmuz 1944’te Molla Mustafa Barzani ve Hiwa yetkilileri ile görüşmek üzere gittiği Irak’ta tutuklandı. Musul ve Bağdat hapishaneleri ile Amara Toplama Kampı’nda on iki ay esir kaldı.

Yükseköğrenimini Beyrut’ta Fransız Üniversitesi’nin Siyaset ve Ekonomik Bilimler Enstitüsü’nde tamamladı. Üniversitedeki öğrenimine paralel olarak Beyrut’taki Kürtlere kendi dillerinde okuma-yazma öğretmek üzere bir gece okulu açtı. Beyrut Radyosu’nda Kürtçe yayınlar bölümde haber spikerliği yaptı. Spikerliği haberleri sunmakla kalmadı. Genel olarak Kürt sorunundan da açıkça söz ederek coşkuyla okuduğu yurtsever ve devrimci şiirlerle Kürtleri uyanmaya ve hakları için çarpışmaya davet etti.

1947’de doktora yapmak üzere Beyrut limanından bir gemiye binerek İtalya üzerinden İsviçre’ye gitti. Lozan Üniversitesi Sosyal ve Siyasal Bilimler Okulu’nda "Etude critique de la notion d’engagement chez Emmanuel Mounier" (Emmanuel Mounier’de Bağlanma Kavramının Eleştirel İncelemesi) başlıklı teziyle Eğitim Bilimleri Doktorası aldı.

Avrupa’da bulunduğu dönemde Kürt sorununu dünyaya duyurma çabalarının yanı sıra 1949’da Lozan’da Kürt Öğrencileri Derneği’ni kurdu ve bu derneğin başkanlığını üstlendi. Ayrıca Dengê Kürdistan adında Kürtçe, İngilizce ve Fransızca olarak aylık bir yayın organı çıkarttı.

Budapeşte’de Dünya Demokratik Gençlik Kongresi ve Festivali’ne ulusal giysilerle katılarak burada beş bin kişilik bir kalabalık önünde Molla Mustafa Barzani için yazdığı şiiri Kürtçe olarak okudu. Okuduğu şiir ertesi gün Macar basınında yer aldı. Solcu örgütlerin ve Suriyeli komünistlerin engellemelerine rağmen kongreye katılmayı başardı ve hazırladığı raporu sunarak Kürtler adına bir konuşma yaptı.

Sofya’ya giderek Uluslararası Öğrenciler Birliği’ne başvurdu ve burada Kürdistan temsilcisi olarak kabul edildi.

Şubat 1950’de, Rumen asıllı Fransız şair ve yazar Tristan Tzara’nın, on üç yıldır hapiste bulunan Nazım Hikmet’in serbest bırakılması için Avrupa’da komite kurmasından sonra, üyesi olduğu Lozan Üniversitesi’nin Sosyal Araştırmalar Grubu kendisini büyük Türk şairiyle dayanışma gecesinde bir konuşma yapmakla görevlendirdi. Katıldığı gecede bu çok sevdiği şairden bahsederek onun şiirlerini okudu ve sonrasında da sert bir konuşma yaptı. Bunun üzerine Türk elçiliği İsviçre hükümetine başvurarak kendisinin sınır dışı edilmesini istedi. Yapılan soruşturma sonucu oturma izni iptal edildi ve öğrenimini bitirene kadar her üç ayda bir uzatmak şartıyla İsviçre’de kalmasına izin verildi.

Lozan’da kurduğu öğrenci derneğinin kapanması üzerine ise 1956 yılında, Suriye’ye dönmeden önce, böyle bir derneğin zorunluluğu inancıyla Wiesbaden’de Avrupa’daki Kürt Öğrencileri Derneği (KSSE) adında ikinci bir dernek daha kurdu.

Haziran 1956’da Suriye’ye dönerek Şam Üniversitesi’nde pedagoji ve sosyoloji öğretmenliği yaptı.

1957’de Suriye’deki Kürtlerin ulusal kimliğini savunmak ve onlar için demokratik bir rejim çerçevesinde kültürel ve yönetsel haklar istemek amacıyla Suriye Kürt Demokrat Partisi’ni (SKDP) kurdu ve bu partinin ilk genel başkanlığına seçildi. SKDP’nin kuruluşu ile birlikte Suriye rejimi tarafından "hain", "yabancıların hizmetindeki sabotajcı", "Suriye’nin bir bölümünü yabancı bir devletin egemenliğine katmayı hedefleyen bölücü" ilan edildi. 8 Ağustos 1960’da tutuklanarak Şam ve Halep zindanları ile Mezze Askeri Hapishanesi’nde on iki ay boyunca ağır işkencelere maruz kaldı.

Serbest bırakıldıktan sonra SKDP üyelerinin ısrarı ile 11 Aralık 1961’de yapılacak seçimlere katılmak üzere 20 Kasım 1961’de milletvekili adayı oldu. 
Seçimlerden üç gün önce 8 Aralık 1961’de Amude’de yaptığı bir konuşma ile seçim yasaklarını çiğnediği gerekçesiyle tutuklandı. Tutuklu bulunduğu sırada kendisine oy vermek isteyen insanlara eziyet edildi, yaşlılar dövüldü ve seçim bürolarına baskınlar düzenlenerek bütün temsilcileri gözaltına alındı. Bu olayları protesto etmek isteyenlere ise şiddet uygulandı ve seçimlerde oy sandıkları hükümet yanlısı adayların oy pusulalarıyla doldurularak seçilmesi engellendi.

8 Mart 1963’te darbe ile yönetimi ele geçiren Baas Partisi tarafından adı "kara liste"ye alındı. Tutuklanma emrinin 20 Mart’ta radyoda anons edilmesi üzerine Şam’daki Kürt Mahallesi’ne sığındı. Bu mahallede Memduh Selim, Sofi, Ebu Adil ve İzzet Ağa’nın asil konukseverliği ve sevenlerinin himayesi ile üç ay boyunca güvenlik içinde yaşadı.

14 Haziran 1963’te gizlice Lübnan’a geçti. Burada Emir Bedir Han’ın torununun kızı vefalı Zehra Hala tarafından içtenlikle karşılandı. Beyrut’ta yazdığı yazılar ve yayınladığı kitapların yanında El–Hayat, El-Nehar, Lisan-el-Hal, L’Orient du Jour ve Soir gazetelerinin yazı işleri müdürlerini ikna ederek bu gazeteler üzerinden Kürt sorunu ile ilgili nitelikli makaleler yazılmasını sağladı. Avrupa ve Amerika’daki radyo, televizyon muhabirleri ve uluslararası haber ajansları ile ilişkiler kurarak kamuoyunu sürekli olarak bilgilendirdi. Yazılarından ve çalışmalarından rahatsız olan Beyrut’taki Irak büyük elçisinin kurduğu komplo sonucu 15 Şubat 1966’da Lübnan emniyetince tutuklandı. 21 Nisan 1966’da sınır dışı edilerek Ürdün’e gönderildi. Ürdün’ün kendisini kabul etmemesi üzerine de bir gün sonra tutuklu olarak tekrar Lübnan’a geri döndü. 23 Nisan 1966’da ise Lübnan emniyeti tarafından Suriye’ye teslim edilerek Şam’da Şeyh Hasan Hapishanesi’ne konuldu. Beş ay tutuklu kaldıktan sonra da Eylül 1966’da Sueda’ya ve Nisan 1967’de de Şam’a gönderilerek gözetim altında zorunlu ikamete tabi tutuldu.

Suriye’de gözetim altında bitkisel bir yaşam sürmek veya zindanlarda çürümek yerine Türkiye’deki rejimin demokratikleştiği düşüncesi ile 9 Ağustos 1967’de umutla ve gizlice doğduğu ülkeye geri döndü. 
Türkiye’ye dönüşü ile birlikte bitmek bilmeyen baskı, taciz ve amansız takiplerle karşılaştı. Tehdit altında ifadesi alındı. Sıkıştırılmış bir durumda iken 1968 yılının yaz mevsimini kuzeninin himayesinde Bermaz Ovası’nda geçirdi.

Tutuklanması için aranan yasal gerekçe bulunamayınca bu kez de hükümetten izinsiz Suriye vatandaşlığına geçtiği bahane edilerek vatandaşlıktan çıkarılması ve Suriye’ye teslim edilmesi planlandı. Küçük yaşta ve kendi iradesi dışında Suriye vatandaşı olmasına rağmen gizlice başlatılan bir adi soruşturma sonucunda İçişleri Bakanlığı’nın 17/3/1970 tarih ve 7311100/3-1752 sayılı yazısı ve Bakanlar Kurulu’nun 11/4/1970 gün ve 7/470 sayılı kararnamesi ile vatandaşlıktan çıkartıldı. Yasal olmayan bu kararın 5 Mayıs 1970’te Resmi Gazete’de yayınlanması sonucu Danıştay’a yaptığı itiraz ise orada kendisini savunacak kimsenin olmayışı gibi basit bir gerekçeyle reddedildi ve sonuçta tutuklanarak sınır dışı edilmesi kararlaştırıldı. 
Dostlarının yardımıyla bu kirli planı paramparça etti.

Suriye zindanlarına geri dönmemek için doğduğu ve çok sevdiği memleketini bir kez daha istemeden terk ederek 25 Temmuz 1970’te hüzünle ve gizlice Avrupa’ya geçti. 
Gidişinden bir hafta sonra ise bir kundaklama sonucu Maden’deki kuzeninin ev ve iş yerlerinin üzerine ateş yağdırıldı ve 31 Temmuz 1970’te Maden cayır cayır yandı…

İsviçre’ye yerleşerek burada siyasi mülteci statüsü elde etti. 
1972’de Kürt sorununu bilen bir İsviçreliyle evlendi. 1973 yılı baharında, Newroz’dan iki gün önce bir oğlu oldu.1978’de İsviçre vatandaşlığına geçti. Gençliğinden başlayarak yaşama gözlerini yumduğu ana kadar sarsılmaz iradesi ile Kürt dili ve kültürünün gelişmesi ve Kürt halkının kurtuluşu için çalıştı. 7 Ekim 1988 tarihinde Lozan’da öldü.
 
 
 
 
 
Alıntı bir yazıdır.

 Madenliyiz sitesinden alınmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

@templatesyard