Kürd direnişçisi ve alimi HÊNÎ'Lİ (HANİ) SALİH BEG



Bugün erkeklerin yiğitlik günüdür. 

Ölüme nasıl gittiğimizi dostlarımıza ve düşmanlarımıza gösterelim.

Mert olun !

Size yaraşır biçimde dik durun. 

Tutun gözyaşlarınızı.”


                                              Hênili Salih Beg / Kürd aydını (Alim)


ARASTIRMA VE ÎNCELEME 

                                      

ŞEYH SAÎD HAREKETİNDEN BİR PORTRE: 


Kürd direnişçisi ve alimi "HÊNÎ'Lİ" (HANİ) SALÎH BEG



- Şeyh Said ve 47 arkadaşı 28 Haziran 1925 Pazar sabahı idam     edildikleri meydana getirilirler.
 - İstiklal mahkemesinin üyeleri hukukçu demeyelim ! cellatları   kararlarını çoktan vermişlerdir.
- Diyarbekir'in Kırdki/zazaca "Ber Kue" Türkçesi Dağkapı meydanında 47 idam sehpası 
  hummalı bir çalışmayla hazırlanmış ve  şehadet şerbetini içmeye   gelecek misafirlerini bekliyorlardı.







Önde oturanlar sag basta " Silvanlı Şeyh Şemseddin Bukarki " sol başta oturan Hani li Salih Bey. Ayakta duranlar Sag basta beyaz sarikli Seyh Ibrahim Canevi , yaninda Abdi Erebun (Coligli) ,Mustafa bey Hanili , Darehenili Jandarma komutani Üstegmen Mihri, Kogili Haci Hüseyin.



- Diyarbekir o gün kan ağlıyordu, Kürdlerin feryadı Diyarbakır surlarında yankılanıyordu.
- Necip Fazıl Kısakürek'in yıllar önce okuduğum "Din mazlumları" kitabındaki “Kürt Feryadı”  yazısında, İstiklal Mahkemeleri’nin dehşetini, “Beraber mahkûm olmuşsa, önce oğlu idam edip babaya seyrettiriyor, sonra babayı asıyorlardı” diye anlatıyordu. İşte o sahneler yaşanıyordu.
- Diyarbekir'de,  aynı zamanda Salih Beg'in yeğeni olan Henili Mustafa Beg'e mahkemede
"son arzusu" sorulduğunda; “önce beni asın, oğlumu ipte görmeyeyim” diyordu.
- Ama Türk hakimi yada paşası demeyelim, cellatlarında nerede o vicdan, o merhamet, o ahlak. Kürdün isteği kabul görmez.
- Mustafa Beg, oğlu Mahmud'un (19) darağacına yürüyüşünü, boynuna sicimin geçirilişini, taburenin çekilmesini seyrediyor,
- Mustafa Beg bu sahneleri yaşarken başını öne eğer, ve derin bir dalgınlığa kapılır. O an hangi duyguları yaşadığı bilinmez. O  esnada Salih Beg'in haykırışına kulak verir .
- Salih Beg yegenine iki defa üst üste; Mustafa, Mustafa başını kaldır, dik dur, bugün Kürdün imtihan günüdür, der.
-Mustafa Beg ani bir irkilmeyle kendine gelir ve oğlunun son haykırışını dinledikten sonra, ipin ucunda sallanmasını izler, sonra, yaralı yüreğiyle sehpaya kendisi yürür.
- Yeni cumhuriyetin bu barbar ve kan emici yöneticileri bu uygulamalarının aynısını Seyyid Rıza ve oğluna da Elazığ'da yapmadılarmı ? Seyyid Rıza'nın o tarihi sözü "Evlâdı Kerbelayıh. Bi hatayıh. Ayıptır. Zulümdür. Cinayettir" sözleri ile Henili Salih Beg'in Zazaki/Kırdki, "embazenê xo şîret kerdo, ke camêrd bîn, mêtersin." Tüm arkadaşlarını tembihlemiş, yiğit olun, korkmayın, ölüme nasıl gittiğinizi dost ve düşman bilsin.
-Bu iki söz de gelecek kuşak Kürd halkına "torunlarına" birer mesajdır.
- Büyüklerimizden bu yiğit önderlerin ve fedakar kahramanların acı ve hüzün dolu sonlarını dinleyerek büyüdük.
- Bizim tarihi değerlerimizin çoğu sömürgeci devletler tarafından hala yere "mezara" gömülüdür.
- İşgalcilerin bu yiğit önder ve kahramanların mezarlarından bile ne kadar korktuklarını dost, düşman herkes bilir.
- Bizim bu insanları yazmamızın, anlatmamızın altında yatan sebep onların ruhlarının yaşatılması, önder mücadeleci kişilikleri gibi mezarlarını da kürtlerin kutsiyeti olarak yüceltme sevdasıdır.
 - Kürdün vicdani ve insani direnmesi Diyarbekir- Ber Kue (Dağkapı) daki Şeyh Sait Efendi ve 47 Kürd kahramanının mozoleleri yapılana, heykelleri dikilene kadar devam edecektir.
- Çok iyi biliyorum Diyarbekir Ber-Kue'ye giden her duyarlı Kürd insanı Şeyh Said ve  arkadaşlarının metfun oldukları yerde dua etmeden, hüzünlenmeden, göz yaşı dökmeden rahat etmezler.
- Şeyh Said'in asıldığı alanın yanı başında ordu evi  ve Atatürk'ün heykeli Kürdlere nisbet yaparcasına dikilmişti. Şimdi varmı, yokmu sürgünde olduğum için bilmiyorum.
- Kürdler bu heykele nefretle bakardılar. Nenelerimizin, dedelerimizin o heykelin güzergahından geçerken suratlarını çevirerek, sırf görmemek, karşılaşmamak için mırıldanarak beddualar ettiklerinin tanığıyım.



SALÎH BEG'LE İLGİLİ KAYNAKLARIM



- Hêni'li Kürd alimi, şairi, direnişçisi Salih Beg'e dair araştırma ve inceleme yazımın kaynakları öncellikle ailesinden elde ettiğim bilgilerdir.
- Ayrıca Kürd yazılı kaynaklarını, çeşitli kitaplarda yayınlanmış Diyarbakır İstiklal Mahkemesi duruşmalarına ilişkin bilgileri titizlikle incelemeye gayret ettim.
- Mehmet Bayrak, İsmail Aras, Mehmet Aydar, Hesen Hişyar Serdi'nin kitapları ile Malmisanıj'ın Vate dergisindeki Salih Beg'in biyografisine dair çalışmasından ve Kürd Teavün Cemiyeti adlı kitabında Salih Beg hakkında yazılan bilgilerden de yararlandım.
- Salih Beg'in ailesine ulaşmak için sağolsun Hêni'li hemşerilerimizin yardımıyla torunu Ferit Bora'ya ulaştım.
- Ferit Bora Heni Belediye Başkanlığı ve iki dönem de Diyarbekir milletvekilliği yapmıştır.
- Kendisiyle iletişime ilk geçtiğimde, haklı olarak önce kendimi tanıştırdım. Çünkü bundan 15 yıl evvel Ankara/Ulus'da bir otel lobisinde Kürd dengbejlerinden Mahmud Kızıl ve Diyarbekirli  hemşerilerini ziyarete geldiğinde tesadüfen tanışmıştım.
- Salih Beg'in torunu olduğunu bildiğim için kendisiyle kısa da olsa tarihe bir yolculuk yapmıştık.
- Değerli Ferit Bora Bey'e 15 yıl evvel tanıştığımız ortamda, dedesiyle ilgili yapmış olduğumuz sohbeti yapan kişi olduğumu hatırlattım.
- Hiç tereddüt etmeden seni tanıdım, dedi ! Benden ne gibi bir isteğim olduğunu sorunca, kendisine Şeyh Said hareketinde Kürd tarihine mal olmuş tarihi şahsiyetlerin öyküleriyle ilgili bir çalışmamın olduğunu anlattım.
- Bugüne kadar yaptığım çalısmalar hakkında kendisine isimler saydım, hepsi dedesinin dava arkadaşlarıydı. Şimdi sıra dedeniz Salih Beg'e gelmiş, dedim ! Bana bu konuda yardımcı olunuz lütfen, tarihe yanlış not düşülmesin, diyerek destek istedim.
- Ferit Bey konuya vakıf biri olarak, kürd değerlerine bağlı mire (beg), dolayısıyla kürd aristokrak değerini taşıyan inceliğiyle, ailesinin asaletine yakışır bir tevazu göstererek elinden geleni esirgemeyeceğini söyledi.
- Ferit Bey'le ilk görüşmemizde kısa da olsa bir kaç soru sordum ? Bunun yanında dedesinin şehadetinden sonra babasının Adana sürgününde Kürd şair Osman Sabri'yle olan hatıratından haberi olup olmadığını sordum ! Bundan haberim yok dedi . Tabi bu hatırat Ferit Bey'i çok duygulandırdı.
- Ferit Bey, kitap yayınlamam halinde kendisine ne gibi bir yardım düşerse hazır olduğunu belirtti.  Kitap çıktığında ilk kendisine haber vermem isteğinde bulundu.
- Tabi bu ilişkilerde yaşanan duygular çok önemli, hem bilmediğim ve bu sayede aileden edindiğim bilgiler  hem de Osman Sabri anekdotu gibi bugüne kadar aileye ulaşmamış bilgiler yaptığım işi azami derecede önemsememe sebep olmakla kalmıyor, ayrıca bana tarifsiz bir ruh bahtiyarlığı ve heyecan veriyordu.






                          Not: Fotoğraf  3 Ağustos 1341/1925 Tarihli Vakit Gazetesinden Alınmıştır.



SALÎH BEG'İN TORUNU İLE BİR ANEKDOT



- 1997 yılının Mayıs ayında, Ankara'da, Türkiye'deki belediyelerin kendi yörelerine ait sanat ve kültür sergisi vardı. Bu sergiye Diyarbekir ve Çolig Belediyeleri de katılmıştı. Çolig Belediyesini temsil eden ekibin içinde ben ve Çolig belediye reisi de vardık. Diyarbekirli hemşehrilerimizle aynı oteli paylaşıyorduk.
- Otelde kaldığımız gecelerde çok duygulu anlar yaşadık. Diyarbekir belediyesinin o dönemki  başkan vekili hemşerimiz çıkmıştı.
- Bana Çolig'de Halil Timur'u tanıyormusun, dedi ! Tanımaz olurmuyum ? Halil Timur'un babasını  tarihe olan ilgimden dolayı biliyordum. Duraksamadan, 1925 hareketinde idam edilen 47 kişilik listenin içinde Abdi Erebun olarak ismi geçen Kürd şehidinin oğludur, dedim.
- İsmi, hafızam beni  yanıltmıyorsa Şeref'ti;  Bana dönerek Halil Timur amcamdır, dedi !
- Sohbetimiz esnasında kalabalık bir Diyarbekirli grup otel lobisine hemşehrilerini ziyarete geldi.
- Grubun başındaki önemli şahsiyetin Diyarbekir mebusu Ferit Bora olduğunu söylediler.
- Daha evvel Ferit Bey'in Hênili Salih Beg'in torunu olduğunu duymuştum.
- Ferit Bey'le tanıştıktan sonra tesaddüfi yan yana oturuyorduk. Çoligli olduğumu duyunca aynı dil (Kırdki-Zazaca) ve kültür birliğimizden dolayı çok sevinmişti.
- Çolig'den bir kaç dostunun o anda nerede olduğunu, ne yaptığını bana sormuştu ?
- O gece dedesi Salih Beg'in yaşamı ve mücadelesi üzerine biraz sohbet ettik.
- Diyarbakır Belediyesi'nin onur konuklarından biri de Dengbej Mahmut Kızıl'dı.
- Ferit Bora o gece çok iyi hatırlıyorum, Dengbej Mahmut Kızıl'ın kendi bestesi olan "Lidero" stranını söylemesini istedi.
- Bu stranı Farqin'li Diyarbekir mebusu Dr. Yusuf Azizoğlu üzerine bestelemişti.
- Ferit Bora bir ara Mahmud Kızıl'a espiri yaparak, keke benim üzerime de bir stran bestelesen iyi olur, dedi.
- Mahmud Kızıl; Ferit Bey zaten siz mireler üzerine stranım var, dedi.
- Mahmud Kızıl'a bir soru da ben sormuştum ? Stranlarında ülke özlemi var, ağa, bey ve şeyhlere karşı yapılan haksızlıklara muhalefet var ? Ama yakın dönem yaşanan savaş için hiç besteni duymadım.
- Bana dediki bu mücadeleyi çok iyi anlatan fabıl türünde bir beste çalışmam vardır, bestemin adı da "Embargoya Heywanan" (hayvanların ambargosu) olacaktır.  Hayvanların Kürd coğrafyasında yaşadıkları trajedi, katliam ve zorlukları dile getireceğim. Örneğin son Uludere/Roboski'de katledilen 35 Kürd köylüsü ve bir o kadar da geçim kaynakları olan katırlar..
- Sonradan basından takip ettim, Mahmut Kızıl bu bestesini tamamlamış.
- Mahmud Kızıl, bana Diyarbekir'de işlettiği otelin adının "Bingöl Oteli" olduğunu yazan bir kartvizit de  vermişti.
- Diyarbekir'e gelirsen ziyaretime gel, ayrıca bestemin akıbetini de öğrenirsin, dedi.

Ferit Bora, Mahmud Kızıl, ve hemşerim Şeref'le Ankara'nın kalbinde Kürd mutfağına girerek tarih, siyaset ve sanat üzerine o gece hoş bir ziyafet yaşadığımızı anlatan bu anekdotu da sizinle paylaşmak istedim.



SALÎH BEG'İN YAŞAMI VE AİLESİ HAKKINDA BİLGİLER



- Hênili Salih Beg'in 1868-1869 yıllarında dünya'ya geldiği tahmin edilmektedir.
- Salih Beg'in babasının adı Said Beg olup, daha 6-7 yaşlarındayken babasını kaybeder.
- Anne tarafından dedesi olan Şeyh Ahmed onun yetişmesi ve eğitimiyle ilgilenir.
- Salih Beg'in, babasının naaşı üzerinde ağladığını gören dedesi Şeyh Ahmed Efendi torununa "ağlama Salih ağlama, eger Allah dilerse nasıl ki Mısır kılıçlar arasında meşhurdur, benim Salih'im de mahşer gününde mirler arasında meşhur olacaktır." der.
- Salih Bey ilk medrese eğitimini dayısı Şeyh Maruf'un yanında alır. Saygın din adamı olur.
- Salih Beg'in Hasan, Said ve Ömer isminde üç çocuğu vardır.
- Salih Beg Osmanlı döneminde Ergani ve Maden'de uzun yıllar müftülük "kadılık" görevi yapar.
- Cumhuriyetin ilanıyla bu görevinden istifa eder. İstifa nedenini soranlara şu tarihi cevabı verir. "Ben bu yönetime müftülük yapamam, eğer müftülük yaparsam günahkar olur, Allah indinde mesul olurum."
- Salih Beg, Osmanlı'nın son döneminde kurulan Kürd Teavün ve Terraki cemiyeti (1909) Diyarbekir Şubesi faaliyetlerinde yer alır. İstanbul'da o dönemlerde ikamet eden Kürd asıllı molla, şeyh ve aydınlarla ilişki içindedir.
- Bu cemiyetin çıkardığı yayınlarda Kürdçe (Kırdki-Zazaki) şiirler yazmış, Kürd dili üzerine de çalışmalar yapmıştır.
- Henili Salih Beg ve Ziya Gökalp iki dost olurlar. İsmail Beşikçi Hoca, Salih Beg'e atfen 1905-1906 yıllarında Ziya Gökalp'in "Lisanı ve edebiyatı olan bir millettin neden istiklali olmasın." dediğini vurguluyor. 1908 den sonra Ziya Gökalp'ın Diyarbekir'den ayrılıp İstanbul'a gittiğini, Kürdi fikirlerini bıraktığını söylüyor.
- Ziya Gökalp'ı Salih Beg'in torununa sordum. Salih Beg Ergani/Maden müftülüğü dönemi ve Kürd Teavün ve Terraki Cemiyeti üyesiyken Ziya Gökalp bazen babası Çermikli Zaza Tevfik ile Salih Beg'in yanına giderler. Babası der ki: "Salih Beg benim bu oğlum dinden ve imandan çıkmış, kendini inkar ediyor. Buna yardımcı ol ki menfaat ve mevkii için kendini bu hallere düşürmesin." Ziya Gökalp 1909 sonrası İstanbul'a gider ve Salih Beg'le ilişkisi kesilir.
- Ziya Gökalp İstanbuldayken de Motkili Halil e Hayali ile Kürdçe gramer çalışmalarına bir süre devam etmiştir.
- Tarihin acı cilvesi Salih Beg ve Ziya Gökalp'ın yolları ayrılır. Biri kendini red ve inkar ederek Türkçülüğe terfi eder ve Türk ırkının fikir babası olur. Hênili Salih Beg ise Kürd davasına sonuna kadar inançlı ve bağlı kalır.



ŞEYH SAÎD HAREKETİNDE SALÎH BEG'İN ROLÜ



-Şeyh Said Efendi Piran'a gitmeden evvel, o dönem nahiye statüsünde olan Diyarbekir/Heni'ye gelir.
- Salih Beg, mahkeme tutanaklarında yazdığına göre oğluyla beraber Liceye kadar gider. Şeyh Said Efendi'yi Heni'ye getirip, misafir ederler.
- Tarihi kayıtlarda, Şeyh Said'in o dönemde araları açık olan Hênili Hamdi Beg'le uzaktan akraba olan Salih Beg'i barıştırmak için geldiği bilgisi vardır. Oysa Ferit Bora'nın ifadesiyle; "Şeyh Said Efendi'nin Hani'ye geldiği gün, Hamdi Bey Hazro'ya Hatip Bey'in ziyaretine gider, harekete destek vermez."
- Hatip Bey de devlete yaptığı ihbarlar sonucu mükafat olarak sürgünden kurtulamaz. Melik Fırat'ın kitabında anlattığına göre; Hatip Bey Atatürk'ten af dilemek ve sürgün kararını kaldırmak için Ankara'da ziyarete gider. Atatürk Diyarbekir'de görevliyken Hatip Bey'i yakinen tanımıştır. Bu ziyaret esanasında Hatip Bey Atatürk'e kendisinin bizzat kendi halkına yaptığı ihaneti ve itiraflarını anlatır. Atatürk ise "Hatip, kendi halkına dost olmayan bana nasıl dost olur?" cevabını verir.
- Şeyh Said Heni'de Şeyh Adem ve kardeşi Şeyh Fetullah'la ilk görüşmesini yapar. Şeyh Adem köken olarak Dareheni/Mıstan aşiretine mensuptur.
- Hareket bastırıldıktan sonra Şeyh Adem Silvan-Lice arasındaki çatışmada ele geçirilir.
  Diyarbakır İstiklal mahkemesinde 47 kişilik şehidler kervanına katılır.
- Şeyh Said bu görüşmeden sonra Hênili Salih Beg'le beraber diğer şeyh ve akil insanlarla istişarelerini devam ettirir.
- Salih Beg, istişareler sonrası bir toplantı da düzenler.  Bu toplantıda Osmanlı dönemindeki kadılık görevi dolayısıyla dünya meselelerine vakıf olduğundan konuşmasında Hêni'deki eşraf kesimine telkinde bulunur.
- Bu konuşmasında kısaca; Hükümetinin uygulamalarına karşı çıkmasak, ne için öleceğimiz belli olmaz. Hem tarih önünde hem de dinen bu uygulamalara ortak oluruz. Bundan dolayı Şeyh Said Efendi'yi desteklemeliyiz, der.
- Salih Beg ve komuta ettiği kürtler, Piran'da ilk kurşunun patlamasıyla beraber Cabaxcur mıntıkasından gelen Garipli İzzet Beg  birlikleriyle birleşirler, beraberce Diyarbekir istikametine doğru yönelirler. Lice hattı üzerinde Botiyanlı Ömer'e Faro ve Siwerek hattındaki gruplarla birleştikten sonra Diyarbekir'i kuşatma altına alırlar.
- Şeyh Said hareketinin tüm cephelerinde yer alan savaşçıların içinde Cabaxcur'dan gelen grupların desteğini ve ağırlığını görebiliyoruz. Xarpet-Diyarbekir-Muş, Varto ve Keği cephelerindeki güçleri analiz edersek rahatlıkla görebiliriz.
 Cabaxcur bu hareketin adeta sigortası ve merkezi durumundadır.



SALÎH BEG'İN YAKALANIŞ ÖYKÜSÜ



- Hareket bastırıldıktan sonra Şeyh Said Efendi Diyarbekir'den geri çekilen grupla birlikte  (Bin xete) gitme düşüncesindedir. Salih Beg kendi mıntıkasında silahlı mücadele vermek için dağa çıkar.
- Salih Beg Lice-Hani ve Dareheni üçgeninde yer alan Hamedan mıntıkasında Tawus aşireti sınırları içinde bulunan Xıraba-Speni mıntıkasında oğlu Hasan'la beraber direniş gösterir. Türk ordusuyla çıkan çatışmada ayağından yaralanması sonucu 14 yaşındaki oğluyla beraber sağ ele geçirilir.
-İlginç olanı; İstiklal mahkemesinde Salih Beg'in oğlu için de idam kararı verilir. Salih Beg mahkeme heyetine; "Ben oğlumun da komutanıyım. Oğlum kendi iradesiyle birşey yapamaz ve hala o olgunluğa da erişmemiştir. Benim talimatlarıma uymuş, ben ne söylemişsem onu yapmıştır. Dünyadaki savaş kurallarında da bu gibi durumlarda sorumlu komutanlardır." Ne hikmetse İstiklal mahkemesinin cellatları bu mesaja uyarak, idam hükmünden vazgeçerler. O yüzden hem yaşının küçüklüğü, hem de Salih Beg'in vermiş olduğu ifade dikate alınır. Oğlu Hasan 15 yıl kürek cezasıyla Adana'ya sürgüne gönderilir.
- Salih Beg'in diğer iki oğlu Ömer ve Said de Amasya ve Denizli illerine sürgün edilirler.
- Salih Beg'in ailesi de tıpkı Şeyh Said ailesi gibi tesbih taneleri misali Anatoli'nin dört bir tarafına dağıtılırlar.
Bu vesileyle kısa süreli de olsa Kürd şairi Osman Sabri ile Henili Salih Beg'in oğlu Hasan Beg (Ferit Bora'nın babası) karşılaşıyorlar.

*****
- Kürd şairi Osman Sabri  Adana zindanında 73 gün kalıyor. Osman Sabri burada harekete karşı çıkmayan dönemin Cabaxcur Kaymakamı Hüseyin Hilmi Atik'i tanıyor. Hüseyin Hilmi ve Şeyh Said direniş döneminde arkadaşlık düzeyinde samimi olurlar. İstiklal mahkemesi Şeyh Said'i idam ederken Hilmi Bey'e önce idam sonrada 15 yıl ceza verir. Hilmi Bey köken olarak Çerkezmiş, Osman Sabri'ye göre; "Bir Kürdden daha fazla kürdçülük yapıyordu. Ben ülkemi sevme derslerinin ilkini ondan aldım." diyor. Osman Sabri bu arada Henili Salih Beg'in oğlu Hasan'la da sürgünde tanışıp, dost olur. Hasan Beg 15 yıl sürgün cezası almıştı ve o dönemde Adana'da kalıyordu.
- Salih Beg'in torunu ve Hasan Beg'in oğlu Ferit Bora babasının Adana sürgününden kaçarak (Bin-xet) Güneybatı Kurdistan'a gittiğini belirtmektedir. Çıkarılan af yasasıyla beraber zaten yaşı da küçük olduğundan memleketine geri döner. Bir dönem Hêni Belediye Başkanlığı da yapar.
- Salih Beg ile Şeyh Said efendi Diyarbekiri kuşatmadan evvel istişare ederler. Salih Beg o direniş esanasında kürt kuvvetlerine şehirden destek verecek olan Dr. Fuad Berxo (Ekmen) ve Cemilpaşalardan bir kaç isim de sunar. Salih Bey Ve Şeyh Said'in istişaresinde belli ailelerin isimlerini konuşulması daha sonra İstiklal mahkemesinde kendilerine karşı kullanılacaktır.

*****
Ferit Bora ilginç bir anısını daha bana anlattı:
- Merhum Abdulmelik Fırat ile çok samimi iki dostuk. 1988 yılında o dönem Cumhuriyet gazetesinde Uğur Mumcu Şeyh Said hareketi üzerine araştıma yapıyordu.Yazıları Cumhuriyet Gazetesi'nde yayınlanıyordu.
- Melik Fırat'ın önerisiyle Şeyh Said hareketinin mağduru ve tarafı olarakta o dönem Cumhuriyet Gazetesi'ne biz de araştırma ve inceleme şeklinde yazılar  yolladık, ama yazılarımız bazı güçler tarafından engellendi. Biz de Türk devletinin Kürdlere bakış açısını, o dönemki konjonkturel durumu iyi bildiğimiz için işin üzerine fazla gidemedik.
- Bu davanın hem sahibi hem de tarafı olarak dedelerimizin dava yoldaşı ve dostluklarından dolayı Melik Fırat'la aramızda  ağabey kardeş ilişkimiz vardı. Melik Fırat, dedem Salih Beg'den dolayı beni çok severdi. Bir sözü vardı; "Eğer Şeyh Said Kürd halkı içinde bu seviyeye gelmiş, halkın takdirini kazanmışsa, Ferit Bey bilki bu Salih Beg gibi fedakar, kahraman ve alim insanlarla olan dostluk ve arkadaşlıkları, sayesindedir." derdi.



SALÎH BEG'İN ŞEHADETİ, AİLESİNİN YAŞADIKLARI VE EDEBİ KİŞİLİĞİ



- Şeyh Said ve arkadaşları yakalandıktan sonra, Salih Beg ve amcazadesi Mustafa Beg silahlı çatışma sonucu yakalanıp, İstiklal mahkemesine çıkarılırlar. Salih Beg'in ailesinden aşağıdaki kişiler mahkemenin sanıkları arasında yer alır:
1) Salih Beg (55, 56) ve oğlu Hasan Beg (14) (Ferit Bora'nın babası) ,
2) Salih Beg'in kardeşi Hacı Ali, oğlu Mustafa Beg (53) ve oğlu Mahmud Beg (19),
3) Mustafa Beg'in eşi Kadriye hanım, kızı Hamide Hanım, hizmetçisi Hatice ve hademeleri Yusuf  oğlu Hasan (13) yaşında.
Salih Beg, yeğeni Mustafa Beg ve Mahmud Beg 47 kisilik gurubun içinde idam edilenlerdendir. Yazının başında dediğim gibi Mahmud Beg'i babasının gözleri önünde adeta yüreğini dağlayarak idam ederler.
- Salih Beg'in oğlu Hasan Beg yaşının küçüklüğünden dolayı 15 yıl kürek cezası ile Adana'ya sürgüne gönderilir.
- Mustafa Beg'in eşi Kadriye Hanım, kızı Hamide Hanım, hizmetçi Hatice ve Yusuf beraat ederler.
- İstiklal mahkemesinin idam kararında Salih Beg için özetle şöyle denilmiştir.
- Hênili Said oğlu, 55 yaşında, Salih Beg, Şeyh Said'in kurmaylarından. Diyarbekir işgalini planlamış ve müsadereyle yakalanmıştır.
-  Bazı Kürd kaynaklarında Salih Beg hareketin içinde etkinliği olan ikinci kişi olarak da anılır.
- Mustafa Beg, Hacı Ali oğlu olup, isyanda aktif rol almış aşiret reislerindendir. Müsadereyle sağ ele geçirilmiş (53) yaşındadır.
- Salih Beg ve yegeni Mustafa Beg, idam sehpasına yüreklice gitmişlerdir. Salih Beg'in 46 arkadaşına metanet telkin eden o yürekli ve tarihi sözleri liderlik ve yiğitlik meziyetlerinin tezahürüdür. Medrese tahsili görmüş bir alim olmakla beraber islam hukukunu çok iyi bilen cok cesaretli, pervasız ve alicenap biriydi.
- Kürd tarih araştırmaları ve incelemeleriyle bilinen Mamoste Malmısanıj'ın Vate dergisinde yayınlamış olduğu Hênili Salih Beg'in Kürdçe bir şiirinden bir beyiti kısaca size hatırlatayım;


Bi çâvê îbretê mêze ke hîvê
Ku daîm piştî bedrê ew hîlal e


Türkçesi,


 "Aya ibret gözüyle bak ki, dolunaydan sonra hep hilaldir."


Salih Bey idama gittiği sırada da şu beyitini Türkçe (Osmanlıca) okuduğu söylenir.


Gerçi enzar-ı ehibbadan dahi dûr olmuşuz
Rahmet-i Rahman'a yaklaşmakla mesrur olmuşuz.


Türkçesi,

 "Gerçi sevgililerin(dostların) bakışlarından uzaklaşmışız ama Rahman'ın rahmetine yaklaşmakla sevinçliyiz."


- Hanili Salih Beg'in Kürdçe şiiri de vardır. Bu şiirden kısa da olsa bir beyit aktarmak istiyorum.

Eğer çêki ji bo cehşe kerê ra
Ji zêr afir, li nêv eywane kesra


Türkçesi,


"Şayet eşek sıpasına, altından saray "yemlikte" yapsanda fark etmez, yani eşek eşektir, gezse de görse de eşektir."



SONUÇ



Hênili Salih Beg'in yaşam öyküsü irdelendiğinde,  gerek hareket içinde, gerekse istiklal mahkemesindeki duruşuyla adeta tüm arkadaşlarına sesli ve pervasıszca verdiği mesajlarla büyük bir tarihi şahsiyet olduğu kuşkusuzdur.
- Mahkemede ortaya koyduğu bilgi ve birikimiyle, muhakeme yetenekleriyle tüm arkadaşlarının savunmasında cesaret kaynağı olmuştur. Hani bir söz vardır ya: "Kahramanca direnenlerle gururlanır, teslim olana kızar, ihanet edene nefretle bakarız." diye. Salih Beg, kahramanlığı ve cesaretiyle gururlandığımız bir Kürd aydını ve ilim adamıdır.
- Biz geçmişimizden dersler ve ibretler almalıyız, ve hiç unutmamalıyız ki  tarih tekerrürden ibarettir.
- Kürdlerde uluslaşma bilinci ve düşüncesi egemen olmadığı sürece bir hedefe ulaşmamız hayalden ibaret kalır. "Senin derini, tırnağından daha iyi kaşıyan yoktur." noktasından başlıyarak ulusal, kültürel, kimliksel ve inanç sorunlarımızı Arab, Acem ve Türkün insafına bırakmayalım.
- Salih Begî Hêni'nin cesaretini iyi anlarsak bu çaresizlikten, bu esareten, bu ittifaksızlıktan kurtuluruz.
Ruhun şad olsun Salih Begî Hêni!
Dava arkadaşları  Kürd şehidlerinin tümü, ruhlarınız şad olsun!
Selam ve saygılarımla.


                                                                                               

 Orhan (Kaya) Zuexpayıj






****************************





YORUMLAR  VE EK BILGILER


 

 

Ahmet Yalinkaya
Zaf spas kena. Ezo tı ma yow binun diyo ya nê? Mı vir nê yeno. Mı Çolig dı nê wend. Ez 1979 dı Darêyeni dı kota sınavı ortaokul, cu ra pêy ez hame ya Diarbek mı Lise wend. Yo vıstorê name yi M Ali yo, tera vatin Kınoş, ika İstanbul do. Ali Hayder laj Xal mıno, bay yi o day ê mı deza o dedkênê yowbinunê. Ez Serla ra ya, tera vuni Serla yê Siwun. Ez 1978 ra nat ha Diarbek da. Ez şıma ra yo rica kena bınê Kırdki sero zi bı xowtin. Zunê ma yo Zune ko zaf weşo, ama ma sero xewat nê keni, ho beno vin. Ez ayê ra Tırki nê wazena bınıs. Wexte gı ma yo qalê Tırki nê zunên, ero zi ma vuni manê eşken zunê xwı qali bıker. Esasê ra ina niya. Ma cehıd nê keni, xwı ver nê şuni. Zaf çikê ko zor niya. Tı Husen Xocê (Husên Begtaş) şınasnên. Wı her serr yeno etiya ma yobinu vineni. Imserr 7-9 Hezrun dı Kongre Tıbbê Mezopotamia 4ın Diarbek dı yena vıraştış, wı hina yeno. Şıma nê eşkeni biyeri etiya. Sürgün nê qediyawo. Ez hina qê niştışê tu zaf zaf spas kena. Bı munin weşiye dı.


Duderya Medresesi,
Salih Beg icin derledigi bilgiler
Kürdistanın onuru ALİMLERİMİZ..
Şeyh Said Hadisesi Akabinde, Şeyh Said Efendi ile beraber salben idâm edilenlerden, Diyarbekir ulemâsından Hanili Salih Bey ve bir şiiri:
23 Cemaziyelevvel 1290/19 Temmuz 1873 tarihinde Diyarbekir-Hani'nin Derikam mahallesinde dünyaya gelmiştir. Aynı kasabada müderris ve Nakşibendi-Hâlidî meşayihinden olan dayısı şeyh Mâruf Efendi'den ve başka müderrislerden mebâdi-yi ulûmu bi't-tahsil ikmâl-i nüsah ederek, Balıklı Camii imamı Molla M. Zeki Efendi'den icâzetnâme almıştır. Evvelâ analisanları olan Kürtçe ve Zazaca dışında Arapça, Türkçe ve Farsça öğrenmiş, sonradan iyi derecede Fransızca öğrenmiştir. Diyarbekir'de, Ergani'de muallimlik ve müderrislik yapmıştır. İttihat-Terakki idaresini eleştiren 'Mevlid-i Hürriyet' adlı bir risâlesi vardır. Bir ara okuyup diploma aldığı Hani Rüşdiye mektebinde Ziya Gökalp'in devre arkadaşı olmuş, Ziya Gökalp'in daha sonraki dönemlerde geçirdiği fikri/akidevi değişikliklerde onunla tartışmalara da girmiştir. Şeyh Said hadisesi akabinde tevkif edilmiş ve Şeyh Said ile birlikte idâm edilmiştir. Diyarbekirde hapishanede iken arkadaşlarına yazdığı bir mektupta şu şiir yer almıştır:


گرچه انظار احبّادن داخی دور اولمشز
رحمت مولی يه ياقلاشمقله مسرور اولمشز
بو دنياده مفلس و خراب خانه اولدقسه ده
بو خرابات ايله بز معنيده معمور اولمشز
قول بزی ظلماً مجازات ايتسه پروا ايتميز
شبهه مز يوقدر كه عند الله ده مأجور اولمشز
اهل حقّز قورقمايزاعداميدن بر داريدن
چونكه تأييد الهی ايله منصور اولمشز
صالحم اهل صلاحم دينه جان قيلدم فدا
لطف حقّله تشنگانه آب كوثر اولمشز

Gerçi enzâr-ı ahibbâdan dahi dûr olmuşuz
Rahmet-i Mevla’ya yaklaşmakla mesrur olmuşuz
Bu dünyada müflis u harâb-hâne olduksa da
Bu harâbât ile biz, ma’nada ma’mûr olmuşuz
Kul bizi zulmen mücâzât etse pervâ etmeyiz
Şüphemiz yoktur ki, İndellah’da me’cûr olmuşuz
Ehl-i Hakk’ız korkmayız i’dâmîden berdârîden
Çünki, te’yîd-i İlâhî ile mansûr olmuşuz
Sâlihim, ehl-i salâhım Dîn’e cân kıldım fedâ
Lutf-i Hâkk’la teşnegâna âb-ı Kevser olmuşuz.

(Kaynak: Şefik Korkusuz, Arşiv Belgelerinde Diyarbekir Uleması, İstanbul, 1996)



 ******************************


Salih Begê Hênî, Şeyh Said Efendi ve diğer mücahidlerle idam sehpasına giderken şu meşhur şiirini dile getirmiştir;

Gerçi Enzarı Ahibba dan Dahi Dûr Olmuşuz
Rahmeti Mevlaya Yaklaşmakla Mesrur Olmuşuz
Bu Dünyada Müflis u Hane Harab Olduksa

Bu Harabat ile Manada Mamûr Olmuşuz
Kul Bizi Mücazet Etse Perva Etmeyiz
Şüphemiz yoktur ki İndallah ta Mecur Olmuşuz

Ehli Hakkız Korkmayız İdamiden Her Dariden
Çünkü Teyidi İlahi İle Mensur Olmuşuz
Salihim Ehli Salahım Dine Can Kıldım Feda
Lütfi Hakla Teşnegane Abı Kevser Olmuşuz

Şehid Muhammed Salih Hani (29.06.1925)

*Enzar: Göz Bakışları
Ahibba:Dostlar
Mücazet:Ceza
Mecur:Mükâfat
Mesrur:Muraffah
Teşnegan:Susamış,İstekli—Hanili Salih Beg ve Şeyh Said Palevi ile birlikte.

********************

 

Kürt direnişçisi ve alimi Hani'li Salih beg ile ilgili 16 şubat 2012 tarihli ile ilgili yazınız ve Salih begin torunu Ferit BORA ile yaptığınız sohbette dedem HAMDİ beg ile ilgili eksik ve yanlış bilgi

Posteingang
x

MURAT YAKA <murat-yaka@hotmail.com>

 

    Konu ile ilgili yazınızı dikkatle okudum. TC Cumhuriyetinin ilk yıllarında ve ilk Kürt isyanı olan, Şeyh Sait isyan ile ilgili araştırmalarınız ve bunları daha sonra bir kitap halinde Kürt milletine, özellikle Kürt gençliğine ulaştırma düşüncenizi yürekten destekliyorum. Kürt önderlerinin vermiş olduğu özgürlük mücadelesinin, gizli kalmış,bilinçli olarak saklanmış tarafların açığa çıkartmak, Kürdistan’a, için Kürtlere verilebilecek en değerli hediyeye olacaktır düşüncesindeyim.  Ancak bu çok önemli ve çok değerli bilgileri Kürt halkına aktarırken,araştırmayı çok yönlü yapmak gerektiği düşüncesindeyim. Zaten siz yazınızda, isimlerini verdiğiniz, her biri çok değerli olan kaynaklardan anlaşılıyor ki bu araştırmayı yapmışsınız. Ayın şekilde konu hakkında ilgili kişilerle görüşürken,aynı şekilde çok yönlü araştırmıyor (bu eksikliği bir çok araştırmacımız görmüyor) bu nedenle ilgili kişilerin size verdikleri, bilinçli veya yetersiz belki de taraflı olan yanlış bilgi hem ilgili olan kişilerde üzüntülere vesile olurken, Kürt halkının’da yanlış bilgilenmelerine sebep oluyor.   Bu uzun girişten sonra asıl konuya geçiyorum. Adım Murat(Hidayet) Yaka.Hanili Mir Hamdi-Bey'in Torunu Hilmi beyin oğluyum.Büyüklerimden duyduklarım gerek sizin ’tarihi kayıtlarda, şeyh Said’in o dönemde araları açık olan Salih Bey ile Hamdi beyi barıştırmak için Hani’ye geldiği,gerekse Ferit beyin,’Şeyh Said Efendi'nin Hani’ye geldiği gün Hamdi bey Hazro’ya,Hatip Bey’in ziyaretine gider,konudaki bilgiler yanlış. 

    Size anlatacağım bu olayı Rahmetli babamdan birçok kez dinledi. Aynen aktarıyorum.      ‘Şeyh Said’in Haniye geleceği haberiyle Hani halkının büyük çoğunluğu karşılamak üzere Serde’ köyü yakınlarına kadar gittik. Annemin ısrarı üzerine dedem Hamdi bey beni ’de beraber, Şeyhi karşılamaya götürdü. Atlarla gidiyorduk. Ben hizmetlimin ile birlikte ata binmiştim. Şeyh Efendi gelince, hizmetlim beni kucağında Şeyh'e götürdü. ve uzatarak bu Hazro’ lu Mehmet Bey’in yeğeni, Hamdi Bey'in  torunu dur dedi. Şeyh elleriyle başımı okşadı ve hayır duasını aldım. Zaten annem beni şeyhimin hayır duasını almak için göndermişti. 8-9 yaşları civarındaydım.Haniye hep beraber döndük.’ Babam bundan sonrasını Dedesi Hamdi beyden bize aktardı.’Hanide dedem,amca Salih bey, Salih Bey'in yeğeni Mustafa Bey (Mustafa bey Hamdi bey ile akraba olduğu gibi, aynı zamanda kayınbiraderidir.) Hanide Şeyh ile birlikte Hanili Şeyh Fettah'ın hücresinde bir araya geliyorlar. Bu hücrede hem hareket ile ilgili görüşmeler yapılıyor, hem de Salih bey ile değil kayınbiraderi olan Mustafa Bey ile dedemi barıştırıyor. O toplantıda harekete katılma kararı alınıyor. Ve şeyh Efendi dedemi akraba olmamız nedeniyle ,harekete katılmaları, destek vermeleri için Hazro’ya Hatip beyle görüşmeye gönderiyor.’ Evet Hamdi Beyin Hazro'ya bu amaçla gidiyor. Dedemin Hatip Beye ziyareti bu amaçla oluyor. Hazro beylerini ikna edemeyen (ki bununda bazı nedenleri var) dedem, Hani’ye geri dönmek üzere yola çıkıyor. Zoğbirim köyü civarında Hani’den gelen hizmetlisi ile karşılaşıyor. Ondan aldığı bilgi(Bu bilgiyi burada açıklamayacağım şimdilik) sonucu harekete katılmıyor ve Hazro'ya geri dönüyor.        Evet Orhan Bey.  şimdilik size bu konuda söyleyeceklerim bunlardan ibaret.Söylediklerime inanır veya inanmaz, sitenizde yayınlar veya yayınlamazsınız sizin taktiriniz. Son söz olarak şunu söylemek istiyorum. Dedem Hamdi Bey o yıllarda o mıntıkada birçok kişiden çok daha sözüne itibar edilen güçlü bir kişilikti. Ancak Kürtlerin arasındaki çekememezlik, ve tabi ki ihanet Kürt halkının bugün ki durumda olmasına nedendir. Ayrıca şunu da açıklamakta fayda görüyorum,kendi açımdan. Bizim en büyük dedemiz Temir beydir.Tarih olarak emin olmamakla birlikte sanırım 1800’ li yılların başında Osmanlı tarafından Edirne’ye sürgün gönderilmiş,kendisi orada vefat etmiş, çocukları yine osmanlı dönemindeki bir af sonucu Haniye geri dönmüşler.        Yukarıda değinmeyi unuttuğum bir cümleyi de aktarmak istiyorum. Benim dedem Menduh bey ile amcazademiz Bekir bey (ikisi de Hamdi beyin yeğenleri, yani brazi leri) Amca Salih bey ile birlikte harekete katılıyor, anlatılanlara göre bazı çatışmalarda da bulunuyorlar. ancak daha sonra amca Salih Bey tarafından hareketin dışına çıkartılıyorlar. Sebep yine bizde saklı.      Çok uzun oldu. umarım bu aktardıklarımın size yararı olur. Vaktinizi boşuna aldımsa özür diliyorum. Saygılar sunuyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 








  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

@templatesyard