Orhan Zuaxpayıj / Zazaca VE Zazalar Vede Zazaistan Üzerine
Tarih: Per Ara 30, 2010 2:03 pm
Konu: Makale
"Büyük balıkların karnında birbirini yiyen küçük balıklara lanet olsun!"
Kürt Babek Xurremidin. Yukarıdaki sözler böl-yönet politikasının en iyi ifade eden sözlerdir.Başkaları bizi devlet devlet böldü. Bu yetmezmiş gibi bizlerde kendimizi aşiret aşiret, bölge bölge, örgüt örgüt böldük. Buda yetmedi demek az geldi .
Zaza, Kırmanç, Dımıli, Soran, Kurmanç ve Hevramani olarakta bölmeye çalışıyorlar.
Tavz net sitesinde Zazalar ve Zazaca üzerine açılan 7.dosyadaki yazım üzerine eleştiri ve tepkilere kısaca cevap verme gereği duydum.
Veysel Çeliker arkadaşın bana eleştirilerini biraz haksız olduğunu belirtmek isterim. Çünkü ben yazımda anlatmaya çalıştığım ana tema Çolig’de Zazaca ve Zazacılık davasını yapan kesimlerin , eski ve yeni MHP’ler olduğuna vurgu yapmak istedim.
Numune olarakta Fahri Alimoğlu’nun döneme denk gelen bir yazısını alıntı yaparak konuya açıklık getirmek istedim.
Fahri Alimoğlu STK örgütlerini tahakküm kuruluşu olarak göstermesi çok düşündürücüdür. Fahri Alimoğlu bu kurumların görevlerini hatırlatması,ders vermesine gerek yoktur. Ders verceğine bu kurumların yıllarca Çolig de anti- demokratik uygulamalara karşı eylemlerini, protesto ve basın açıklamalarına ,bugüne kadar yaptıkları çalışmalara değer vermek gerekir.
Bırak değer vermeyi, bu sivil toplum örgütlerini küçük düşürmek ,değersiz kılmak için adeta alay etmeye çalışıyor.
Fahri nin STK hakkındaki açıklamları ve hedefe koyduğu yazısında , ancak Polis ve Askerden bir aferim alabilir. Çolig de 70 e yakin avukat vardir, Fahri gibi pervasızca hreket eden ve saldiran bir baska avukata rastlamak mümkün değildir.
Fahri’ye önerim Gandi’yi örnek alsın. Gandi halkıyla STK örgütleriyle Gandi oldu,Polis ve Askerlerle yani efendileriyle değil,inşallah bu mesajımdan bir ders çıkarır.
Fahri STK örgütlerine acımasız şekilde yöneleceğine,Asker ve Polislerin yıllardır Çolig’de yaptıklarına neden tepki vermiyor?."Biwe"vardır, Zazacada çocukları korkutmak için büyüklerce sıkca kullanılır.
Dersimde’de Zazacılık yapan kesimlerde ağırlıklı olarak geçmişte ve halen Türk-sol hareketleri içinde yer alan bazı kesimleri görebiliyoruz. Bunun yanında alevi (Kızılbaş) inancını öne süren kesimlerde vardır.
Siverek,Çermik ve Diyarbakır çevresindeki Zazacı gurubun içinde de ağırlıklı olarak Kürd siyasi hareketleri içinde geçmişte yer almış,kesimleri görüyoruz. Dikkat edilirse bu üç gurubun arasında bir konsensüs yoktur. Hepsi ayrı dünyanın insanlarıdır.
Bunların ortak noktaları Kürd sorununa ve Kürdlere karşı tavır ve fikirleridir.Çünkü taşıdıkları eski aidiyet kimlikleri onlara ait olmadığı için,Kürd aidiyetine karşı olduklarınıda hesaba katarsak,yeni bir aidiyet oluşturma ihtiyacı ile karşı karşıyadırlar.
"Eski köye yeni adet"
Bin yıllardır Dil,toplum ve sosyal bilimciler tarafından Kürd ad edilen Zaza Kürdlerinin Kürd olmadığı şaiyasini dillendirerek taban bulmaya çalışmalarıdır.
Veysel Çeliker arkadaş Zülfi Selcanı örnek vererek Zazaca çalışmalarını taktir ederek,tanıma imkanı olursa mutlu olacağıını söylüyor. Veysel arkadaşın bu tercihini saygıyla karşılıyorum. Zülfi Selcan dışında Zazaca dili üzerinde daha organizeli,kapsamlı ve siyasetin dışında çalışması olan, Vate çalısma gurubundaki arkadaşlardan bahsetmemesi büyük bir eksikliktir.
Eğer, Vate gurubundan haberi varsa tercihini Zülfi Selcandan dolayı ortaya koymuşsa bence tarafını,safınıda belirlemiştir. Vate gurubu Isveç,Erbil,Diyarbakır,Dersim ve Bingöl’de gurupsal faaliyet yürüten bir ekiptir. Gurubun çalışması içinde Çolig,Piran,Palu,Dersim,Gumgum kısaca Zazacanın konuşulduğu tüm coğrafyalardan kişileri bulmak mümkündür.
2002 yılında Isveçteki 10 günlük bir toplantısına bende katıldım. Vate gurubu 10 gün boyunca adeta bir kampa girerek Zazaca’nın standartize edilmesi için yoğun çabasına tanık oldum. Sonraki dönemlerde de yapılan davetiyelere katılma imkanım olmadı.Bu gurup dilimize beş Zazaki Ferheng, onlarca kitap ve dergi kazandırmıştır.
Zülfi Selcan Zazaca nın ve Zazaların ayrı bir dil ve etniste olduğu tezini savunan biridir. Zazaca çalışmaları bireysel olmakla beraber siyasi düşüncelerine girmeyeceğim.
Kürd sorununa bakış açısi bellidir.Hayri Başbuğ ile ilişkileri ortadadır. Zülfi Selcan bir kitabınıda Hayri Başbuş’a ait olan yayınevinde basıma vermıştır.
Hayri Başbuğ ortada olmayan Vartağıj,Şelıc ve başka mahlaslarla Zazalar ve Kurmancların Türk olduğu tezini yıllarca savundu.Ortada olmayan kime hizmet ettiği belli olan bu zat ,şimdi vazgeçmiş Zazacılık yapıyor.Hayri Başbuğ Ergenekon iddianamesinin 867,81,83,84.ncü sayfalarında ismi geçen derin devletin adamıdır.
Zülfi Selcan gibi insanların bu gibi kontaklarını Veysel Çeliker acaba normal mı karşılıyor ?
Örneğin Prof.Orhan Türkdoğan gibi zazacılık yapan Malatyalı zat, Erzurumda öğretim görevlisiyken Ismail Beşikçi’nin görevden atılması için muhbir olarak yer almış biridir.
Yine M.Şerif Fırat dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel tarafından Varto tarihi kitabı sipariş verilerek Kültür bakanliğınca bastırılması,kitapta Zazacılık yapılmasıda tesaddüfı değildir.Bütün bunlar devletin bir polirtikasıdır.
İsmet İnönü ve Cemal Gürsel Kürddür; Kürdlere en büyük darbeyi bu ikilinin vurduğunu tarih söylüyor. Cemal Gürsel hem de Alevidir; iki tane suçlu kimliği olduğu halde.
Cemal Gürsel: Kürdlere hitaben , "Kim ki size, siz Kürdsünüz derse onun yüzüne tükürün deyin "diyordu.Iste bu iki Kürd kendini red ve inkar etmeseydiler Cumhurbaskani olabilirmiydiler?
Osman Özer yine Zazacayı götürüp, orta asyadaki Altay-cuvaşca benzetmesi ayrı bir faciadır.
Veysel arkadaş , „Güneş balçıkla sıvanmaz" ama sıvamak çabası içinde balçığa bulaşmış olanlar güneşi göremezler.
Size bir numune daha vereyim. Güneş Dil Teorisi, Türkçe‘nin dünya tarihindeki ilk dillerden biri olduğunu ortaya koyan dil bilim teorisidir. Teori, 1930'lu yıllarda Atatürk tarafından desteklendi ve bizzat geliştirildi, ancak dilbilimciler tarafından kabul görmedi ve kısa sürede önemini yitirdi.
Atatürk'ün 1938 yılında vefatının ardından İbrahim Necmi Dilmen Ankara Üniversitesindeki Güneş-Dil Teorisi ile ilgili derslerine son verdi. Öğrencileri bunun sebebini sorduklarında ,Güneş (Atatürk) öldükten sonra onun teorisi nasıl hayatta kalabilirdi diye cevap vermişti.
Veysel arkadas,Newruz Bayramı Orta-doğudaki halkların bayramıdır. Türk devleti yıllarca inkar etti. Bu uğurda binlerce Kürd şehid edildi. Şimdi ne oldu? Kültür bakanı Newruzu resmi bayram kabul ettikten sonra, yakılan ateşlerin üzerinden General ve Valiler bizden daha fazla atlıyorlar.
Dünyada 1.Mayıs işçi bayramıyken Türkiyede bahar bayramı değilmiydi ? Ne oldu,tüm bu uyduruk ve bilim dışı teoriler hepsi teddavülden kalkmadımı ?
Veysel arkadaş Zeki Alimoğlu’nun yazdığı iki makaleden dolayı övdüğümü (Kürdçü olduğu için ) söylemişsiniz. Zeki Alimoğlunu belkide tanıyorsunuz,Fahri Alimoğlunun amcasıdır. Benim Zeki Hoca’yı övmem düşünceleriden ziyade yazısını iyi bir araştırma,inceleme yaparak kaynaklarıyla ortaya koymasındandır. Zeki hoca afaki bir yazı yazmamıştır.
Fahri Alimoğlu zaten filolog ve antrapolog olmadığını söylemektedir. Ilk yazıda ben hatta etmişim,ama STK kurumlarıda hatta etmiş,bu durum bizleri eşit kıldı demiştir.
Veysel arkadaş bir anekdotumu daha sana hatırlatayım ki zazacılık yapan güruhun Çolig’de MHP lilerin ağırlıkta olduğuna inanansın. Yıl hafızam beni yanıltmıyorsa 1994-95 olsa gerek.
Çolig’de o dönem Belediye’de muhasebeciydim. Fen Müdürlüğünde 3 veya 4 arkadaş oturuyorduk. Kapı çalındı içeriye MHP il başkanı Ali Köse girdi. Beni görünce PKK kurmanc hareketi,Zaza düşmanı hatta biraz daha azıtarak Ermeniler olduğunu ,bana sende o fikirleri savunuyorsun iddiasinda bulundu.
Bende mütevazi bir şekilde evet ben Kürdüm, Kürdlerin kimliğini ulusal ve demokratik haklarını savunuyorum, PKK’li değilim olsaydım bende dağa çıkardım,ana dilimde Zazacadır dedim.
Ali Köse ısrarla yok ben Zazayım,başladı Kurmanclara küfür etmeye. Bende mütevazi ol küfür etmek hakkını kimse sana vermez,ahlaki davranmasını telkin etmeye çalştım.
Biz münakaşa ederken kapı çalındı , Ağrı (Agıri) kökenli Kurmanc bir siyasi polis içeri girdi. Kürd olduğunu bazen beni takip ettiğinide his ediyordum. Ayrıca oturduğum semtte oturuyordu.
Ben, Ali Köse’yi zayıf noktada yakaldım. Polise dedimki sen Kürd (Kurmanc) yoksa Türkmüsün ? Polis hiç tereddüt etmeden ben Kürd ve Kurmancım dedi. Bende kendisine senin arkadaşın olan ve şimdi birlikte dışarı çıkacağın Ali Köse, sen içeri girmeden evvel Kurmanclara çok ağır küfürler ve hakaretlerde bulundu.
Ben ısrarla etme dedim bak bizde Kürdüz, ama Zazaca ana dilimizdir. Bu sözlerim üzerine Ali Köse kızardı,bozuldu adetta dilini yuttu.Ben tekrar Polise dönerek şunu söyledim. Seni taktir ediyorum ki aslını inkar etmedin,bende senin gibi Kürd olduğumu kimliğimi, gerek emniyet,gerek mahkemelerde hiçbir zaman inkar etmedim ısrarlada kimliğimi her platformda savundum.
Veysel Arkadaş hafızam beni yanıltmıyorsa bu olayda,o dönemin Fen Müdürü Halil Taşkesen ile Fen Müdürlüğünde teknisyen olan bir dönemde Ilıcalar’da Belediye reisliği yapan Maruf Güneriğök’te şahidimdir.
************************************************
Bu Patlıcandır, Ama Sen Kabak Diyebilirsin.
Kürd tarihinde yaşanan bir anekdotu daha Musa anterin hatıratlarından size aktarayım.
Hoybun cemiyetinin kurucu başkanı Elazığ/Madenli Dr.Şükrü Sekban ve Celadet Bedirxan eskiye dayalı çok samimi iki Kürdçü arkadaştırlar.
Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda Türkiye'yi terk ederek Irak'a gider, orada Sağlık Bakanı olur. Yani tarihteki 150’likler listesinin sürgünüdür.
Şükrü Sekban sürgünde üzüntüden verem hastalığına yakalanır. O dönemde Almanya’ya tedavi'ye gider. Alman basınını takip ederken Türkiye Kürdleri üzerinde vahşi baskı ve zulümler yapıldığını, takip ediyordu.
Şükrü Sekban'nın Musa Anter'e anlatımıyla uyduruk kitabı'nı "La Question Kurde" Kürd meselesi kitabını çıkarır. Kitapta savunduğu tez Kürdler Türk'tür, tezidir. Bu tezi savunmasının espirisi şudur ? Bir Kürd aydını olarak bunu söylersem belki Kürdlere uygulanan baskılar azalır. Şükrü Sekban bu kitabı 1933 yılında çıkardıktan sonra eski arkadaşlarının çok üzüldüğünü söyler.
Bir gün Şam'a gider ve Celaddet Bedirxan'a misafir olur. Celaddet'le beraber yemek yerlerken, sofraya tanımadığı bir Arap yemeği gelir. Şükrü Sekban sorar ve der ki; Celaddet bu ne yemeğidir? Celadet derki "Doktor bu patlıcandır ama sen kabak diyebilirsin !...
"Bu sözden anladım ki Celaddet bey benim kitabımı kast ediyor.
Evet ! bu kitaptaki tezler yıllarca Türk Tarih tezini savunan kurum ve kişilerce Kürdlere karşı kullanildi. Kürdler üzerinde 80 yıldır savunulan Türk-Tarih tezlerine bakın hepsi çöp sepetine atıldı. Bu tezler bilim dışı tamamen ırkçı, şoven tezlerdi. Türk-Tarih Kurumu artık bu tezleri savunmuyor.
***********************************************
Bir anekdot daha sana hatırlatayım, Çermikli Zaza Ziya Gökalp ile Mutki Zazalarından (Modanlı)Xalile Hayali Istanbulda 1900’lu yılların başında iki samimi arkadaştırlar. Bu iki aydın Kürdçe’nin gramerini çıkarmaya karar verirler.Uzun bir çalışma yürüterek birçok yazılarını arşivlerler.
Özgürlükçü düşünceleri nedeniyle okulla ilişiği kesilen Ziya Gökalp, Diyarbakır’a geri dönünce, beraberinde bu çalışmaları da götürür.
Meşrutiyetin ilanında Xalil-e Hayali ve Ziya Gökalp ikilisi, Selanik’te toplanan ittihat ve terakki cemiyeti kongresinde buluşurlar. Ziya Gökalp’in, Diyarbakır delegesi olarak katıldığı kongre için Istanbul’da bulunduğu esnada, Xalil Hayali kendisinden beraber hazırladıkları Kürtçe gramer çalışmalarını ister.
Ancak Gökalp bunları yaktığını söyleyerek geri vermek istemeyince , Xalil Xayali bu eseri yeniden yazmaya başlar.Ziya Gökalp işte bu dönemde Türkçü olur.
Xalil Hayali Said-i Kurdiden etkilenen bir aydındır. Risale-i Nurda Bediüzaman kendisinden övgüyle bahseder.
****************************************
Sonuç olarak anlatmaya çalışttığım bu iki anekdot Kürd tarihi için çok önemlidir. Ziya Gökalp Zaza/Kürdüdür. Kürdler üzerine Sosyolojik analizleri çok bilimseldir. Zazalar üzerine çok rasyonel tezleri vardır. Tabi bu tezlerini Türkçü olmadan,yani dönek olmadan evel yazdı.Sonradan Türkçülerin fikir babası olup,kendi kimliğini ırkını red ve inkar ederek Türkleşti.
Bunun mükafatıda Milletvekili ile taltif edildi. Türklere göre „Kötüden iyiye dönen bir dönektir.Kürdler görede aslını inkar eden bir cahş’tır. Dr Şükrü Sekban’da sırf sürgünden ülkeye dönmek için bazılarına göre Çerkez kökenli eşinin baskısıyla ısmarlama yazdigi Kürdleri red ve inkar eden kitabini yazmistir. Bu kitabi Türk ırkçıları yıllarca Kürdlere karşı kullandı. Şimdi bu kitaplar tedavülden kalktı.
Yazarın dediği gibi, (Su gider kum kalır.)
Bugün bir kum daha kaldı.
Sel geldi ya da gelmedi.
Kum esasen,hep oradaydı.
Elime aldım,yalnızca biraz ıslanmıştı.
Selam ve saygilarımla,
Orhan Zuexpayıj
Kaynak; 26 Aralık 010-KürdistanAktuel
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder