Şakir Laj Cemal Fariso
Şı wend bı awukat Kırduno
Waşte yı xelasiye Welato
Bekfitne na qesas xue vera wo.
Şakir warze azıj'uno
Xâlun yî peye Şex Şerifo.
Werre tûı tı fıre şi baxce Şehiduno
Şı Şakir, Şı Şakır tı zerkot welat xuwo..!
Şakir Cemal Faris'in oğludur
Gidip okuyup avukat oldu
İsteği "arzusu" ülkesinin kurtuluşuydu
Fitne ve fesatlar "Şakiri" intikamının hedefine koydular.
Şakir Az aşiretinin yeğenidir.
Şakir'in dayıları Şeyh Şerif'in yoldaşlarıdır.
Ne mutlu sana Kürd şehidlerin bahçesine uçtun
Git Şakir, git Şakir sen ülkene aşık oldun..!
*****
Tarih 3 Mart 1980 Bingöl için kara bir gündü. Çolig'in yiğit, fedakar ve halkının savunucusu avukat Şakir Elçi kaleşce vurulmuştu. Bir söz var ! ateş düşttüğü yeri yakar. Şakir'in şehadeti hiç kuşkusuz ki en çok annesinin yüreğini dağlamıştı. Şakir'in annesi Hacı Mırcan zaten acıların annesiydi. Şeyh Said hareketinde daha evlenmemiş genç bir kızken çok yakın akrabaları Diyarbakır'da İstiklal Mahkemesi'nde idam edilmişti. Devletin hedefinde olan Az Aşireti içinde saygınlığı olan soylu bir ailenin kızıydı. Tarihten almış olduğu tecrübelerle donanımlı olan Hacı Mırcan, oğlu Şakir'in şehadetinde de çaresiz ve tevekkül içindeydi. "Derler ya ! ağlarsan sen ağlarsın gerisi yalan ağlar, anne." İşte Hacı Mırcan'ın yüreği de sınırsız tahammüle sahip bir yürektti. O herşeyden önce yakınlarının ve oğlunun şehadetini kendinden bile önce düşünebilen biriydi. O acıları taa.. çocuken tatmıştır. Evladı için tüm tehlikelere siper olabilecek yüreğiyle canlı bir kalkandı. Ana yüreği için ne söylenirse azdır. Şakir'in şehadeti üzerine zaten Rencber Eziz'in ağıdı "Adır kot zerrê daykuno, (ateş düştü annelerin yüreğine)" ülkemde hala söylenir.
Vakit öğlen olduğu için, Şakir babasıyla o gün lokantada yemek için sözleşirler. Babası oğlundan önce büroyu terk ederek lokantaya doğru ilerler. Şakir büroyu kapatıp, babasına yetişmeye çalışır. Bürosu şehirin en işlek caddesi ve hükümet konağı'nın tam karşısındadır. Şakir Elçi öldürülen eski MHP'li belediye reisinin öz yeğeni Darehenili Mithat Dopdoğru tarafından arkadan sıkılan kalleşçe beş kurşunla şehid edilir.
Şakir Elçi'nin şehadeti hala hafızamda tazeliğini koruyor. Şehadet yeri, ay ve gününü hiç unutmadım. 3 Mart günü bizim ailemizde de küçük kardeşimin doğum günü olduğu için benim için özel bir gündür. Bu gün, kardeşim dünyaya geldiği için ailemde sevince neden olurken, diğer taraftan savunmasız halkımın avukatı Şakir Elçi'nin şehadeti de aynı ölçüde hüzne neden olur. Şakir Elçi'nin şehadetiyle ilgili çok yakın okul arkadaşı ve dostu Avukat Ruşen Arslan ölümlerinden etkilendiği üç kişiden biri olan Şakir Elçi hakkında bakın ne söylüyor.
"Ölümünü öğrendiğim anı hiç unutamam. Sanki içimdeki bir damar kopmuştu. Yaşamım boyunca üç defa bu duyguyu tatmıştım. İlkini Edip Abi’den "Karahan"bir yıl önce ölen dayımın ölümünü öğrendiğimde yaşamıştım. Edip Abi ikincisiydi. Üçüncüsü ise Av.Şakir Elçi’nin ölümündeydi."
Şakir Elçi öğlene doğru vurulduğu saatlerde babam şehadet haberini eve ulaştırdı. Hemen olayın olduğu merkeze gittiğimde, o günkü insan kalabalığını "mahşeri" hiç unuturmuyum. Çünkü Çolig'in o yiğit ve kartal bakışlı, filinta gibi uzun boy ve endamlı evladı, Şakir Elçi'nin siması ve ruhunun temizliği bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçiyordu. Çolig'in topraklarındaki son dönemlerde tanıdığım Kürdlük vadisinde mücadele eden önemli şahsiyetlerden biriydi, Şakir Elçi. Çolig, Kürd meselesinde şehitler diyarıdır. Şeyh Said hareketinde Yado, Yıb Mehun, Hüs Wasmunu önde gelen şahsiyetlerdir. Yakın dönemde Kürd tarihine direnişleriyle damgasını vuran Said Elçi, Zeki Adsız, Şakir Elçi, Hayri Durmuş, Hasan Çürükkaya gibi birçok kahramanı sayabilirim.
İsviçreli araştirmacı yazar Dr. Heinz Gstrein'in Kürdler için "avukatsız halk" tesbiti Şakir Elçi'yi bana anımsattı. Çünkü halkının avukatı olmaya layık biri olan Şakir'e tahammül etmediler. Kürd ulusal mücadelesinde mayasını İstiklal mahkemesinde idam edilen dedesinden alan Şakir Elçi'yi size anlatmak istiyorum. Molla Mustafa Barzani için Güney Kurdistan'da, Seyda Cigerxun icin Qamışlo'da, Vedat Aydın için Amed'de nasıl görkemli bir cenaze töreni düzenlendiyse, Çolig halkı da aynı görkemde Şakir Elçi'ye layık olan bir cenaze töreni düzenledi. Cenaze kortejinin başlangıcı Şakir'in kültür mahallesindeki evinin önü, sonu ise mezarların bulunduğu şehitlik alanıydı. Bu mesafe rahat 5-6 km bir mesafedir. Elazığ-Bingöl yolu trafiğe kapanmış, Çolig halkı kepenklerini kapatıp, şehidini yolculamaya çıkmıştı. O gün kim yoktu ki cenaze töreninde, hangi bölgeden, hangi aşiretten, hangi köyden, hangi sınıftan ağa, beg, şeyh, işçi, hamal ne derseniz deyin, herkes oradaydı, adeta bir izdiham yaşanıyordu. Şakir'in şehadeti adeta sınıfları, inançları, aşiretleri ortak bir cephede birleştirmişti. Tüm bu kesimler Şakir için yas ilan etmişti. Tabi aslını inkar eden bozma ve kırma "melez" düşünceliler haricinde?
Şakir'in mezarını (o dönemlerde kazıcı makinalar yoktu) işçiler kazıyordu. Mezarın kazı çalışmalarının başında babası H. Cemal Elçi bulunuyordu. Çoligliler bilir ! Cemal Elçi yaz kış elinden düşürmediği uzun saplı bastonu andıran şemsiyesiyle işçileri adeta tecrübesiyle, mühendislik bilgisiyle yönlendirmeye çalışıyordu. Cemal Elçi'nin mezarın başındaki o ruh hali, metanetli duruşu hala hafizamda tazeliğini koruyor. Yine Şakir'in eşi Sema Elçi aynı zamanda öğretmenim, o çığlığı mezarının hemen karşısında Hêsar ve Kasman'da yankılanıyordu. Hafızam beni yanıltmıyorsa Şakir Elçi'nin dini telkini'ni Çan'lı bir Şeyh veriyordu. Cenaze telkinlerinde ölüler anneleriyle anıldığı için, Şakir'in annesinin ismi geçince derin düşünceye daldım. Hacı Mırcan dindar bir kadın olmakla beraber soylu ve cok yakını "amcası" İstiklal mahkemesinde Şeyh Said'le beraber idam edilen bir aileden gelmekteydi. Namaz ve niyazında olan bu dindar kadın belki günün yarısından fazlasını Kuran-ı Kerim, namaz ve ibadetle geçiren itikatlı ve dindar bir insandı. Bazı ırkçı-şoven, aslını inkar eden bekofitneler Şakir'in görkemli cenazesinden korktukları için Şakir için şu yalanı uydurmuşlardı. Şakir, annesi birgün Kuran-ı Kerim'i okurken zorla kitabı elinden alarak yırttığı propagandasını yapıyorlardı. Şakir'i o dönemde hedef gösteren o günkü derin devlet güçleri ve çeteler tetikçi MHP'li reisin yeğenini zavallı Mithat Dopdoğru'yu kullandılar.
Şakir Elçi Çolig'in yerli ailelerindendi. Babası, Cemal Elçi halk ararsında "Cemal Faris" olarak tanınır. Belediyeci olduğum için rahmetli Cemal Elçi'nin Çolig'in ilk reisi olduğunu, biyografisile ilgili kısa bilgilerini ta o dönemlerde bana anlatmıştı. Çolig vilayet olmadan evvel Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde Çapakcur ismiyle tanınırdı. Capakcur 1936'da vilayet olmuş, 1940'lı yılların başlarında da ismi türkçeleştirilerek Bingöl'e çevrilmişti. Cemal Elçi ile çok yakın bir dostluğumuz olduğu gibi aynı zamanda komşuyduk. H. Cemal Efendi 1898 doğumlu olup, Osmanlılar döneminde Çolig ilçesi, Bidlis vilayetine bağlı olduğu için Rüştiye'yi Bidlis'te bitirir. Osmanlıcayı arap alfabesiyle yazmada usta biriydi. Kendi döneminde Çolig'de okuma yazması olan sayılı kişilerden biridir. Bingöl'ün uzun dönem dava vekili ve tercümanıdır desek daha doğrudur. Cemal Efendi, Şeyh Said hareketini yakinen bilenlerdendi. Şeyh Said hareketi hakkında fazla konuşmamaya özen gösterirdi. Çünkü hareketin girdisini, çıkttısını bilen kara kutusuydu. Bana söylediği bir söz varki hala hafızamda tazeliğini koruyor ?
Şeyh Said hareketinde Bingöl ve çevresinde yaşanan direniş ve ihanetleri anlatsam birçok aile birbirine düşman olur. İşte Kürd ihanet ve direnişinin tümü bu sözde saklıdır.
Şakir Elçi 1946 yılında Bingöl'de domuştur. 1965 yılında Ankara Hukuk fakültesine kaydını yaptırır. Istanbul'da okurken o dönemlerde Kürd sorununa yakın duran TIP "Türk soluna" yakın bir çizgisi vardır. TIP Kürd sorunundan uzaklaşmasıyla 1969'lu yıllarda DDKO kurulurken Şakir Elçi Istanbuldaki kurucuların içinde yer alır. Ilk kongrede Necmeddin Büyükkaya'nın Başkanlığında yazman olarak yönetimde yerini alır. Şakir Elçi'le beraber DDKO Istanbul kurucuları arasında iki Bingöllü hemşerimiz daha vardı. Sait Buzgan ile Ömer Bakkal hatırımda olan kişilerdir. Said Buzgan Çolig'de avukatlık yapan aynı ismi taşıyan Said Buzgan'nin yeğenidir. Ömer Bakkal'da uzun süre Bingöl'de Orman mühendisi olarak çalışan ailesi Dareheni merkezde ikamet eden aslen Lice kökenliydi.
Şakir Elçi'le ilgili hatırımda kalan bir anekdotu hatırlatmak istiyorum. 1977-78 yıllı okul dönemi olsa gerek Bingöl lisesinde anti-sömürgeci Kürd örgütleri arasında ideolojik-politik bir kargaşa çıkmıştı. PKK ile diğer Kürd örgütleri arasında yumruklaşma, küfür ve hakaretlere varan bu kavgayı bertaraf etmek için Şakir'in eşi Sema Elçi öğrencileri ayırmaya çalışıyordu. Sema Elçi, o dönemde Çolig lisesinde müdür yardımcısı ve edebiyat öğretmeniydi. Tabii Sema kavgaya fiziki olarak güç getiremiyordu. Kavga esnasında iyi hatırlıyorum sonradan PKK'ye katılıp, şehid olan Züver'li Rıza Demirel elindeki sopayla yanlışlıkla Sema Elçi'nin kafasına vurunca düşüp, bayıldı. Sema'yı hastahaneye acilen kaldırdılar. Sema'ya vuran Rıza Demirel'in "Keleşkof Rıza"olduğunu herkes biliyordu. Polisler hemen hastahaneye gidip, Sema Elçi'nin ifadesini almaya çalışmışlardı, amaç birkaç kürd gencini cezalandırmakttı. Şakir Elçi yapıcı, uzlaştırıcı, bence partiler üstü bir kimliğe sahiptti. O savunmasız halkının avukatıydı. Hemen anında hastahaneye giderek müdahele edip, eşine sakın kimse üzerinde ifade vermeyesin diye ricada bulunmuştu. Okuldaki kavgayı öylece bertaraf etti. Bu olay vesilesiyle yürekli, cesur kürd savaşcısı şehid Rıza Demireli de rahmetle anıyorum.
*****
"Bir avukatın asıl görevinin taraflar arasındaki anlaşmazlıkları gidermek olduğunu kabul ediyorum. Avukat olarak çalıştığım yıllar boyunca, zamanımın büyük bir bölümü, sayısız davada özel uzlaşmalar sağlamakla geçtti. Bu yüzden hiçbir şey, hatta para bile yitirmediğim gibi, ruhumu da yitirmedim."
Avukat /Mahatama GANDHI
Yukarıdaki kısa sözü Şakir'in cenaze törenindeki o muhteşem kitleden esinlenerek hatırlatıyorum
Değerli dostlar Mahatama Gandhi benzetmesi Şakir Elçi'nin babası Cemal Elçi için 1953 yılı Şubat ayı Vatan gazetesinde çıkan bir haberde yazılmıştı. İşte o haberin kupürü "Çewlik kitabından" alıntı olarak aktarıyorum.
"Hacı Cemal Elçi Bingöl'ün çok sevilen bir tipidir. Esaslı bir tahsili olmamakla beraber derin malûmat ve bilgisi vardır. Herkese iyilik yapmaktan hoşlanır. Kimsenin birbirbiriyle dargın durmasına tahammül edemez. Daima arabulucu bir rol oynar. Rençberdir. Hiç bir partiye kayıtlı değildir. Bingöl'de onu tanımayan yoktur."
**********
Şakir'in analığı Telli Hanım da öz annesi Mırcan Hanım gibi 1925 yılında yakınlarını kaybetmiştir. Cemal Elçi'nin ikinci eşi'nin babası Şeyh Said hareketinde Karlıova'da dönemin çeteleri, günümüzdeki korucuları tarafından şehid edilmiştir. Telli Hanım Arif Faris'in kızı olup, Arif Faris Şeyh Said hareketinin efsanevi komutanı Yado'nun dayı tarafıdır.
Arif Faris'in ailesi zazaca "Kêy Sıddık Hele Faris veya Sıddık Faris" günümüzdeki soyadları Ayçiçek olarak tanınırlar.Yakın dönem Kürd ulusal mücadelesinde'de Arif Faris'in ailesinden önemli kahramanlar çıkmıştır. Arif Faris'in torunu Mustafa Ayçicek "Mıçe" Çolig'de gerillaya çıkan ilk guruptandır. Çolig halkı bu efsaneyi hala anlatırlar. Ben Mustafa Ayçiçeği yakın dönem'in çağdaş "YADO" su olarak görüyorum. Mustafa Ayçiçek bölgede gerillacılık yaparken birçok insanı etkilemiştir. Bu değerli kahramanın da yaşam öyküsünü yakında yazacağım. Değerli okuyucularımdan özür dileyerek bu konuya açıklık getirdim. Şakir Elçi'nin yaşam öyküsünden diğer kesitleri yazmaya çalışacağım.
Şakir Elçi ve Sıvas Madımak otelinde yakılan 37 aydından Şair ve felsefeci Metin Altıok çok samimi iki dostturlar. Metin Altıok Şakir'in şehadeti öncesinde Bingöl Lisesi'ne felsefe öğretmeni olarak atanır. Bu iki dost aynı zamanda komşudurlar. Şakir'in eşi Sema Hanım ile Metin Altıok aynı okulda görevlidirler. Metin Altıok Şakir'in şehit olduğu gün Ankara'dan otobüsle Bingöl'e gelir. Metin Altıok, Şakir'in şehit edildiğini duyduğu andan itibaren eşi Nebahat Altıok'a bir mektup yollar. Bakın, mektuptan Şakir Elçi'le ilgili bölümden duygularını nasıl ifade ediyor.
"Nebahat sevgilim, Bingöl'e gelir gelmez aldığım kötü haberi; Şakir Elçi'yi kent alanında beş kurşunla vurmuşlar,ölmüş. Şiir düşkünü güzelim Kürd,iki çocuk babası herkesin meccani avukattı Şakir kardeş öldürülmüş. Sana anlatmışttım beni yemeğe davet etmiştti evine. Rakılar içip şiirden,Cigerxun'dan Nazım'dan söz etmiştik.Müthiş sarsıldım. Ne kadar üzüldüm bilemezsin."
Evet ! Metin Hoca'nın mektubunda Şakir Elçi'nin şehadetiyle ilgili yaşanan olaylarla ilgili çok ayrıntı veriyor. Ben sadece Metin Hoca'nın Şakir hakkındaki kısa düşücesiyle yetineceğim. Metin Hoca Çolige 1979 yılında atandı ama yaklaşık 10 yıl adetta Bingöle özdeşleşti. Metin Hoca'nın eşi Nebahat Altıok Özgür Politika Gazetesi 'nin Avrupa basımı eski genel yönetmeni Ferda Çetin'in ablası olup, köken olarak Elazığlıdır.
*****
Şakir Elçi hakkında benden önce Seyidxan Kurıj'ın zazaca yazdığı makale başta olmak üzere Metin Altıok ve DDKO savunmalarında yazılı kaynaklar bulunmaktadır. Şakir Elçi DDKO davası başta olmak üzere T-KDP (Dr. Şivan'ın partisi) davalarından dolayı 8 yıl ceza verilir, ama yaklaşık 2,5 yıl Diyarbakır zindanlarında kalır. 1974 yılındaki Ecevit genel affından faydalanıp çıkar. Şakir Elçi 1974 yılında Bingöl'e gelip, yerleşir. Avukatlık bürosunu açarken aynı yıl Mehmet Bektaş'ın kızı Sema ile evlenir. Şakir'in bu evliliğinden bir kız, bir erkek iki çocuğu olur. Eşi Sema Elçi, Şakir'in şehadetinden sonra öğretmenliği bırakıp, Almanya'ya yerleştmiştir.
Sema ve çocukları hala Avrupa'da yaşıyorlar. Şakir'in şehadetinden sonra çocukları Almanya'ya gelince, dedeleri Hacı Cemal Efendi iyi hatırlıyorum 80 yaşın üstündeydi, pasaport alıp torunlarını görmek istiyordu. Cemal Elçi'nin bir sözü vardı; "torunlarımı görüp, ondan sonra ölmek istiyorum." Söylediği hala belleğimde tazeliğini koruyor. Çolig tarihinin girdisini, çıktısını bilen halkın her konuda fikir danışıp, çözüm aradığı, davaların mahkemeler değil, Cemal Elçi'nin evinde karara bağlandığı adeta bir halk mahkemesi işlevini bilmeyen yoktur memleketimde. Çolig halkı onun bu güveninden dolayı yakıştırdığı zazaca bir söz vardır. "Wekil mın tu Hec Cemal" (ikimizin de vekili H.Cemal) deyimi onun halk arasında ne kadar güvenilir olduğunun bir nişanesidir. Cemal Elçi için heyy.... gidi dünya demeden kendimi alamıyorum. O yaşlı çınar ağacı tevekkül içinde torunlarını görmeden bu dünyadan göçüp,gitti
Şakir Elçi'nin şehadettinde 82 yaşında olan babası çok bakımlı ve sağlığı yerindeydi. Şakir'in ölümü onu çok sarsmıştı. Çolig'in bir dönem tercümanı, avukatı, memuru kısaca akil adamı olan H.Cemal'in yüreği Şakir'in şehadetini kaldıramıyordu. Şakir o yüreğe çok ağır geldi. Şakir'in şehadetinden 2,5 yıl sonra 10 Ekim 1982'de vefat etti. Cemal Elçi'nin vefatı çok trajik olduğu gibi kafalarda bazı soru işaretleri bırakıp, sırlarıyla beraber rahmete gitti. Bu konu hakkında kısaca olsa da fikirlerimi yazmak istiyorum.
Cemal Elçi Palu/Gülüşkür mevkinde Ferro Krom tesislerinde çalışan eniştesi eski Belediye reisi Faik Ertuğrul'un evine ziyarete gider. Sabah abdest alıyorum diye, evden çıkan Cemal Elçi fabrikaya yakın olan Murad nehrine doğru gider. Eve dönmeyince ailesi aramaya çıkarlar, nehire doğru gidip bakınca, abdest almak için gömleğinin kollarını yukarı doğru çekmiş ve suyun içinde ölü vaziyete bulurlar.
******
Cemal Elçi'nin 1982'de ölü bulunduğu noktada 57 yıl önce "1925 hareketinde" kendisinin de bildiği ve yakinen tanıdığı başka bir trajedi daha aynı noktada yaşanır. 1925 Şeyh Said hareketinde Türk askerleri Palu/Xeylan köyüne gidip, direnişçi Kürd kadını sayılan "Sare Erebun" 'u yakalayıp, Elazığ'a götürmek isterler. Sare'yi tutuklamalarının gerekçesi eşi ve kardeşinin Şeyh Said hareketinde dağda direniş göstermeleridir. Asker'in mantığı Sare'yi tutuklarsak eşi ve kardeşi gelip, teslim olurlar. Sare'yi esir alıp askerler kelepçeliyerek Murad nehrinin o azgın ilkbahar sularının yankılandığı güzergahtan Elazığ'a götürmek isterler. Sare, Züwer ve Tanzut köylerinin arasında bulunduğu noktada halk arasında "Arye Wus" Yusuf'un değirmeninin bulunduğu nokta'ya gelirler. Sare askerlerin dalgınlığından faydalanarak Murad Nehri'nin ilkbahardaki o azgın ve heybetli sularına kendini bırakır.
Sare'nin cesedi 30-40 km sürüklenerek suların çekilmesiyle beraber Gülüşkür mevkiinde aylar sonra bulunur. Sare'nin cesedi'nin bulunduğu yer Cemal Elçi'nin suda ölü vaziyete bulunduğu yerdir.. Evet ! Cemal Efendi sohbetlerinde Sare'nin fedakarlığından bahsederken, şehadet yerini de bilenlerdendi. Ayrıca, Sare'nin Mendo köyündeki ailesiyle de çok samimi dostlukları vardı. Acaba, insanın hatırına çok şey gelebilir. Cemal Elçi'yi Gülüşkür mevkine götüren duygular neydi, yine Cemal Elçi öldüğü yeri kendisimi tercih etti? Yada öldüğü yer tarihe bir mesajmıydı? Vicadani bir hesaplaşmamıydı, kimbilir ? Acaba aynı mevkide Sare Erebun'un soylu çıkışına şifreli bir hatırlatmamıydı, bilinmez.
Bu soruların muhatabı H.Cemal Elçi'nin Şeyh Said hareketinde Çolig'de yaşanan bazı olaylardan dolayı söylediği , "doğruları söylersem herkes birbirine düşman olur." sözünde saklıdır. H. Cemal Elçi bilinmiyen sırlarıyla gitti. Kim ne derse desin, olayların olduğu mevkide bu iki olay da Kürdler için trajedi olarak anılacaktır.
Sonuç olarak, Şakir Elçi'nin anısına, yaşamı, mücadelesi ve yaşadığı ortamı detaylarıyla anlatmaya çalıştım. Tabi bu anlatımlarımda Şakir'in ailesine de çok değindim ki daha iyi tanınsın.
Kürd mücadelesinde aktif yeralan Şakir Elçi'nin ruhu şad olsun, selamlarımla,
5 Ağustos 2009
zuexpayic.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder