Zazaca Tartışmaları İçin Ne Dediler?

Zazaca Tartışmaları İçin Ne Dediler?
Tarih: 18.12.2010 Saat: 00:49 Gönderen: Murat-Bayar
Bingöl Haberleri Tavz.Net yazarları ile Orhan Kaya ve Fahri Alimoğlu, son süreçte yaşanan Zaza-Zazaca tartışmalarını değerlendirdi. Yapılan değerlendirmeler şu şekilde oldu.

SERVET BEKİ :“Bugün Kürtçe için konuştuğumuz konular, Kürt sorunu çözüldükten sonra Zazaca için konuşulacak.”
Zazaların ayrı bir ırk olduğu ve onların dili olan zazakinin ayrı bir dil olduğu tezi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti yetkilileri tarafından çeşitli dönemlerde öne sürülmüş olup, Kürtleri bölmek, parçalamak amacı taşımaktaydı. Bu tamamen inkar ve asimilasyon isteğinden kaynaklanmaktadır.

Kürtleri; zazalar, kırmançlar, soraniler, goraniler diye bölük-purçuk bölme arzuları bugün değil, tam 86 yıldır deva etmektedir. Bu çaba ve uğraşlar, iyi niyetten uzak, bir ırkı yok etme arzusu taşımaktadır. Peki, Türkiye’deki kem düşünceli insanlar bunu kullanıyor diye, biz zazaki diye bir  dili yok, zaza diye de bir ırkı yok mu sayacağız?

Türkiye Cumhuriyeti Devleti yetkilileri Kürt Irkının da olmadığını, Kürtlerin aslında Türklerin bir boyu olduğunu 80 yıl kullanmadılar mı?
Bunlar Kürtleri inkar ederek, Varlıklarını Türk varlığına armağan edip, yok saymadılar mı?
Kürtlerin siyah Türk olduğunu öne sürüp bir asır inkar politikası gütmediler mi?
Bu Türkiye Devleti yetkililerinin bir oyunudur diye Kürtlerin varlığını inkar mı edeceğiz?
Bunlar kafa karıştırmak için yapılıyor diye Allah’ın Kürt (Irk) ayetini inkar mı edeceğiz?

Dolayısıyla en bariz ve net ifadeyle;
Zaza realitesini Türkiye Devletinin Kürtleri bölmek için kullanılan bir oyun olarak gören zihniyet, Kürtlerin de Türklerle aynı boydan olduğu iddiası gibi yıllarca kullanılan, Saçma sapan inkar ve ret kokan zihniyetten farklı sayılabilir mi?
Türkiye, Kürtlerde de oyunlar oynamış, inkar etmiş, bugün zazaları yine Kürtlere karşı kullanmakta ve oyun oynamaktadır.
Ancak kim hangi oyunu oynarsa oynasın,
Kim kime ne kadar ali Cengiz oyunlarıyla yaklaşırsa yaklaşsın,
Bir ırk ne kadar kullanılırsa kullanılsın,
bir ırkın reddi, inkarı, asimilasyonu, ötekileştirilmesi asla kabul edilemez,
Zazalar dindar insanlardır…Dindar insan Allah’tan en çok korkan insandır.
Allah’tan korkan insan ne aldanır ne de aldatır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti yetkililerinin bir zamanlar attığı oltaya asla gelmeyip,
Kürt kardeşleriyle karşı karşıya gelmeyecektir.

Allah (cc) , biz Müslümanların anayasası olan Kuran-ı Kerimde,
“Ey insanlar, biz sizi ırk ırk, kabile kabile, millet millet yarattık ki bir birinizi tanıyasınız diye” buyururken zaten benim ırkımı belirleyip Anayasa maddesi haline getirmiştir.
İslam Anayasası olan Kur’an-ı Kerimde bir ayeti inkar etmek, onun aleyhine suç işlemek,
O ayeti yok saymanın hükmü bellidir.
Dolayısıyla İnsanın yaratılışı gibi ırkı da Allah’tan olup,
Onun tarafından belirlenmiştir.
Şimdi tam da bu noktada benim Türkiye Cumhuriyeti yetkililerine bir itirazım var..
Siz Zazları ve Kürtleri ayrı bir ırk ve ayrı dil olduğu gerçeğini ortalığı karıştırmak için kullanıyorsunuz ya,
Zazalar ve Kürtler et ve tırnak olmuş iki kardeş millettir.
Tıpkı Kürtlerle Türkler gibi..
Karşı karşıya getirip bölemeyeceksiniz..
İnkar ve red politikasına biz zazaları alet edemeyeceksiniz.
Zazalar, Kürtlerle bir ömür kardeştir.
Tıpkı siz Türklerle olduğu gibi….
Zazaki ve zazalar bence altın çağını yaşıyorlar,
Kürtlerle birlikte Kürt içinde temel hak ve hürriyet mücadelesi verirken,
Zazalara inanmış ve Zaza ırkından olan Devlet Bakanı Sayın Cevdet YILMAZ, ın,
Desteklemesini hakikaten önemsiyorum.
Kabine içindeki tek Zaza Bakan olması açısından böyle bir çıkışı bu gelişime,
Ve zazaların daha da gelişim sürecine katkı sunmuştur.
Zira sayın Bakan, demokratik açılımlar çerçevesinde zazaların adının olmayışına dikkat çekmiştir.Bu çıkışıyla sayın bakanın Kürtleri ve zazaları birbirine düşürme gayesini güdüyor iddialarını çok komik bulurum.
Sivil İnsiyatif ilimizde son dönemlerde çok gelişmiş ve cidden de duyarlı tavırlar sergilemektedir.Sayın Bakanın Zaza Irkıyla ilgili çıkışını protesto etmek amacıyla toplanan Bingöl Sivil Toplum Kuruluşlarından bazılarının ve Demokratik Kitle Örgütlerinden bazılarının açıklamaları da Zaza tartışmalarına yeni bir ivme kazandırmış,
Zaza ırkı biraz daha tartışır zeminler bulmuştur.
Sayın Bakanın Zaza açılımı kadar, sivil toplum kuruluşlarından bazılarının protestosunu da demokratik bulurum.
Zira Zazaki ve zaza tartışmaya açılmıştır.
Tarih bir şekliyle önümüze konulmalı ve zaza dosyası eksiğiyle gediğiyle tamamlanmalıdır.
Bu türden çıkışlar ve hatta protestolar ZAZA’ nın gelişimine katkılar sunacağı gibi,
Yok olmaya ramak kalmış diller arasından sıyrılıp,
Gelişen, büyüyen,
Bir dil olacaktır…
Zazakinin ayrı bir dil olduğu iddiamız Kürtlerden çok zazalarda acayip bir duygu fırtınası koparıyor nedense..
Ama unutulmasın ki,
Değerli Kürt Yazar Sayın Altan TAN ‘ın dediği gibi:
“Bugün Kürtçe için konuştuğumuz konular,
Kürt sorunu çözüldükten sonra Zazaca için konuşulacak.”

AZADİ AYDIN : Samimiyseniz, buradan çağrımı yapıyorum..
Bingöl"de günlük veya haftalık yayın yapacak Zazaca bir radyo/gazete/dergi
çıkaralım..

Bütün hafta gece sabaha kadar çalıştım, gündüzde uyuduğum için zamanım olmadı.
Daha yeni eve geldim, duş aldım kendime bir kahve yapıp yazımı yazmak  için bilgisayarın başına geçtim.
Doğrusu bu konuda zaten yazacaklarımızı yazmıştık, tekrar aynı konuda dosya açılması bana göre doğru olmamıştır.
Bu konu öyle dosyalarla internet ortamında yüzeysel tartışılacak bir konu değildir.
Tavzder Bingöl"de Zazaca dili ve kültürü paneli/konferansı/sempozyumu düzenleyebilir.
Vekil/Bakan/Belediye başkanı/ Sivil toplum örgütleri/ siyasi partiler/akademisyenler/akil adamlar/
toplumun benimsediği kişilerle konu tartışılır ve bir yol haritası hazırlanır..
İlk Zazaca seminer düzenlenme çağrısını ben tavznet aracılığıyla yapmıştım, çağrıma Bingöl
Üniversitesi cevap olup bu konuda seminer düzenliyecek olması sevindirici bir gelişmedir..
Doğru bir eylemi/söylemi kim yaparsa yapsın desteklerim.
İdeolojisi/ırkı/partisi/cinsiyeti/mezhebi belirleyici değildir.
Yanlış bir eylemin ve söylemin karşısındada hep cephe alırım.
Kimden gelirse gelsin fark etmez..
Tavukmu yumurtadan, yumurtamı tavuktan çıkar?
Tartışmasına konumuz dönmesin..
Samimi ve pozitif yaklaşıp proje ve somut şeylerle tartışalım..
Bakan ne dedi?
Alimoğlu ne dedi?
Sivil toplum örgütleri ne dedi?
Lokal siyasetçiler ne dedi?
Hiçbiri belirleyici değildir..
Pratikleriyle hepsine not verecek olursam hepsi sınıfta kalırlar..
Zazacaya, Zaza kültürüne hiç biri sahip çıkmamıştır..
Yalan mı?
Samimiyseniz, buradan çağrımı yapıyorum..
Bingöl"de günlük veya haftalık yayın yapacak Zazaca bir radyo/gazete/dergi çıkaralım..
Ben kendi adıma her ay 100 Euro katkımı yapacam..
100 kişi 50 Euro ayda verse, 500 kişi 10 Euro verse, 1000 kişi 5 Euro verse ne yapar? Devlete, bürokrat ve siyasetçilere ağız bükmeyede gerek yok..
Ve Bingöl"de Rençber Eziz Zaza Kültür Merkezini açalım..
Varmısınız?
Zazaca konuşma, öğrenme seferberliği başlatalım..
İster kendinize Kürt, ister Zaza ırkı değin, fark etmez..
Var mısınız?
İster AKP, ister BDP, ister MHP, ister CHP sempatizanı olun..
Var mısınız?...
Boş konuşup, şov yapmanın, duygu/ırk/dil/din/mezhep sömürüsünün anlamı varmı?
Türkiye"de zaten tartışma/konuşma hastalığı var ama icraat/pratik/üretim/fedakarlık yok..
Sorun ortada...
Çözümü de ortada...
İdeolojik mastürbasyonun, politik kamplaşmanın anlamı, faydası yok..
Hepimiz aynı gemideyiz..
Din/iman/ırk/dil/mezhep/cinsiyet/ideolojik tartışma, kamplaşmalar karın doyurmaz ve
tadınada doyum olmaz...
Irak,  Afganistan, Pakistan, Filistin örneklerini görüyoruz..
Kardeş, kardeşi kesiyor..
İktidar, ırk, mezhep, ideoloji argüman edilerek oluk oluk insan kanı akıtılıyor..
Bunumu istiyoruz?
Bize demokrasi lazım..
Tolerans, üretim, sanayi, alt yapı, özgürlükler lazım..
Kimseyi dilinden, dininden, mezhebinden, cinsiyetinden, ideolojisinden dolayı yargılayıp, mağdur etmiyelim..
Çalıştığım yerde kimsenin dini/dili/mezhebi/ırkı/cinsiyeti sorulup, polemik yapılmaz..
Sorulan şey, herkesin işini iyi yapmasıdır..
Gerisi fasa fisodur..
Bizde bu seviyeyi yakalamalıyız..
Ama 50 sene gerideyiz, daha çok yolumuz var..
Ama ümit var..
İnşallah iyi olacak ve olmak zorunda..
Başka yolu yok...
Irk/din/mezhep/ideoloji yenip içiliyormu?
Niye bu kadar fanatizm var?
Anlamıyorum..
Azadi Aydin..




FAHRİ ALİMOĞLU: Bu STK’ların yayınladığı “Zaza’ların Kürt olduğuna dair deklerasyona” karşı açıklama yaparak, “kimsenin hele ki bir sivil toplum örgütünün, bir başkasına ne olduğunu söylemeye ve ona bir kimlik dayatmaya hakkı yoktur ve bu yaptığınız açık bir insan hakları ihlalidir” demesi gereken “İnsan Hakları Derneğinin” bu bildirinin altına imza koyması, sivilleşmedeki mantalite eksikliği ile dahi izahı edilemez.



Aslında bu tartışmanın içinde olmaktan rahatsızım. Çünkü kimin ne olduğu ya da hangi dilin ne olması gerektiği konusunda irade beyan edebilmem için ya antropolog ya da iranoloji alanında dil bilimci olmam gerekirdi. İkisi de değilim. Bu yüzden sözlerim olaya dışarıdan bakan birinin gözlemlerinden öte değildir.
Hemen şu soru gelecektir akıllara. Madem antropolog ya da dilbilimci değilsin neden “Bütün Elmalar Armuttur” yazısı ile daldın bu tartışmanın içine?
Bunun da iki nedeni var;
İlki tartışmanın tarafları arasında zaten antropolog ya da dilbilimci olan yok. Bu bizleri eşit kılar. (Ama eşitte olsak ehliyetsiz olduğumuz gerçeğini değiştirmez.)
İkincisi, o yazının konusu Zazacılık filan değil, linç kültürü veya linç kudretiydi.  Sevan Nişanyan “Zazaca ayrı bir dildir ama bunu söylerseniz linç edilebilirsiniz” demişti. Ardından Bakanımız Cevdet YILMAZ,  “Zazacanın ayrı bir dil olduğunu söylediği için” Bingöl’deki Sivil Toplum Kuruluşları tarafından içerik ve üslup açısından hiç de şık olmayan bir biçim de eleştirilmişti.
STK temsilcilerinin kişisel görüş olarak istediklerini söyleme ve düşüncelerini beyan etme haklarına saygı duyarım elbette. Ancak kendileri adına değil, kurumları adına konuşarak STK’nın açılımını değiştirmiş ve “Sivil Tahakküm Kuruluşuna” dönüşmesini sağlamışlardı.  Tartışmaya dalma nedenimdi bu. Toplumu otoritenin baskılarından korumak, bireyi otorite karşısında güçlü kılmak amacı ile kurulan STK’ların otoriterleşmesinin ya da kendisini başka bir otoriteye tabi kılmasının tipik örneğiydi bu tavır.
Bu noktada, “Militarizmin bandosu eşliğinde yürüyenle, ideolojilerin marşları eşliğinde yürüyen” arasında benim açımdan bir fark olmadığını belirtmek zorundayım. Herhangi bir otoritenin talimatları doğrultusunda hareket edenlerin adlarındaki sivil kavramı, onları en fazla başında muhtemelen bir general olan Mehmetçik Vakfı kadar sivil yapar.
Bu STK’ların yayınladığı “Zaza’ların Kürt olduğuna dair deklerasyona” karşı açıklama yaparak, “kimsenin hele ki bir sivil toplum örgütünün, bir başkasına ne olduğunu söylemeye ve ona bir kimlik dayatmaya hakkı yoktur ve bu yaptığınız açık bir insan hakları ihlalidir” demesi gereken “İnsan Hakları Derneğinin” bu bildirinin altına imza koyması, sivilleşmedeki mantalite eksikliği ile dahi izahı edilemez.
Zaza’ların aslında Kürt olduğu tezinin altına kurumsal imzaları atan bu STK’ların temsil ettiklerinin içinde “kendilerini Zaza olarak gören ve dillerinin ayrı ve özgül olduğunu düşünen, buna inanan” insanlar da var. Mesela böyle olan inşaat mühendisleri memurlar, işçiler ve öğretmenler tanıyorum. Bir parça da olsa saygıyı hak etmiyorlar mı bu insanlar?
Sap ile samanı kimse karıştırmasın birbirine. Zazaların Kürt olup olmaması meselesi değil bu. Ya da Zazaca’nın ayrı bir dil veya lehçe olması hadisesi de değil. Sivil toplum örgütlerinin, topluma kimlik ya da aidiyet dayatma haklarının olup olmaması sorunudur. Topluma vatan sevgisi dayatan emekli askerlerle dolu sivil toplum örgütlerinden ne farkı kalır insana aidiyet dayatan sivil toplum örgütlerinin. Bir meslek odası ya da meslek sendikası ya da yardımlaşma derneğinin hele ki insan hakları derneğinin bireylere aidiyet dayatmaya asla ve kat’a hakkı yoktur.  “Doğru da olsa, yanlış da olsa dayatma dayatmadır.”
Öte yandan son zamanlarda Zazacılığın artma nedenlerinden biridir bu dayatmalar.
Herkes bilir ki; İnsanlar en fazla saldırıya uğrayan, hakir görülen aidiyetleri üzerinden ifade ederler kendilerini. Yok sayılan, ezilmek istenen bu aidiyet, diğer bütün unsurlardan daha baskın çıkarak kişinin benliğini adeta istila eder. Kişi o olur. Kürdü yok sayan tavır nasıl Kürdün varlık gerekçesi haline gelip bireyin kendisini tanımlarken kullandığı tek aidiyete dönüştüyse, aynı şey bu gün Zaza’lar için olagelmektedir.
Ancak Zazaları Zazacıya dönüştüren devlet değil, onu Kürt sayan zihniyettir. Çünkü ayrı bir devlet, ya da demokratik özerklik isteyen yeni bir gurubun veya ulusun varlığı devletin işine gelmez. Kürtlerin talepleri arasında eriyip gidecek bir Zaza varlığını, kendisinden yeni ve karşılanması güç isteklerde bulunan bir gurup haline neden dönüştürsün ki devlet?  Aklıselim düşünen ve demagojik sözde izahlara prim vermeyen herkes, Zazacılık hareketinin devlete fayda getirmeyeceğini rahatlıkla görebilir.
Zazaların Kürt olduğu tezinin Kürtlerden çok Zazalar tarafından dillendirildiği de realitedir ve bu durum akıllara “Neden” sorusunu getirir. Neden bir Zaza, Kürt olduğuna dair bir tezi sürekli dillendirir.
İlk cevap elbette buna samimi olarak inandığı içindir.
Ama olay bu kadar basit değildir aslında.  Bunan inanmak zorundadır da. Yoksa başka türlü Kürt hareketinin içinde yer almasını, ne kendisine ne de başkasına izah edemez.
Öte yandan böyle olmasını yani Zazanın Kürt olmasını ister de. Çünkü böyle olursa kendisi ile çelişmemiş olur. İçinde bir yerlerde “acaba”ların ülser gibi yerleşmesini engellemiş olur. Aynı gerekçeler Kürt hareketine emek vermiş Zazanın yakın çevresini de etkiler. Bu yüzden Zazaların Kürt olduğu tezi Kürtlerden çok Zazalar tarafından, ama çoğunlukla eylemsel bazda hareketin içinde ya kendisi ya da yakınları yer almış Zazalar tarafından dillendirilir.
Bakanımızın açıklamalarının nasıl okunması gerektiğine gelince;
Özel bir okumayı gerekli kılan bir durum yok ortada. Cevdet Bey, Bakan olduktan sonra Zaza olmamıştır. Zaza olması nasıl Bakan olmasına engel değilse, Bakan olması da Zaza kalmasına engel değildir. Kendisini nasıl hissettiğini açık yüreklilikle ifade etmiştir. Zazayı Kürt’ten ayrı görme ve Zazacayı da kendi başına bir dil olarak belirtme hakkına hiç şüphesiz sahiptir. Bu onun ve kendisini böyle hisseden herkesin hakkıdır ve bu düşünce açıklamasına saygı duyulması elzemdir.
Unutulmamalıdır ki Sayın Bakan Zazacayı ve Kürtçeyi birbirinden ayırırken, birini yok saymak ya da diğerinin içine dahil etmek sureti ile değersizleştirmemiş ya da birini diğerinden üstün tutmak gibi bir tavır sergilememiş, tam tersine iki dile de ayrı ayrı önem vermiş, her iki dilin de gelişmesi için açılımın devam etmesi gerektiğini söylemiştir.
Kurduğu cümlelerin satır aralarında başka anlamlar aramak art niyetli bir bakış ve arayış olduğu gibi bu şehrin menfaatine olan bir yaklaşım da değildir.
Sever veya sevmezsiniz Bakanımızı. Bu sizin bileceğiniz şey. Ama bu şehir için ifade ettiği önemin farkına varmak zorundasınız. Bakanlık filan bizi ilgilendirmez demekle, bu şehir bizi ilgilendirmez demek aynı kapıya çıkar. Bingöl’ü kısır tartışmalarınıza feda etme tavrınız şehri önemsemediğiniz anlamına gelir. Öyleyse Bingöl’de sizi önemsemez.
Geçen yazımın en çok eleştirilen ve AKP’li olmakla itham edilmeme neden olan bölümünü, altını çizerek tekrar ediyorum:
Bu şehir kendisini önemsemeyenlere değer vermeyeceğini ilk fırsatta bir kez daha gösterecektir. 


MAHMUT USLU: ZAZALARA SAHIP CIKMAK ISTIYORSAK VE DE SAMIMI ISEK, ISTE ÖNERI

Sayin bakan ve tenkit edenlerin ortak önerisi Zazalara sahip cikma temelli ise, size herkesin kabul edecegi,köklü bir öneri sunmak istiyorum.Ancak daha önce de, sayin bakanin aciklamalarini bir mizah ile biraz acmak istiyorum.
Mardin`li bir dostum enteresan bir olay anlatmisti.Ben de bu yazima, bana anlatilani paylasarak girmek istiyorum.Malum Mardin cok dilli, cok kültürlü ve cok dinli kpltürel zenginligi olan bir bölgedir.Mardin de Kürtler,Araplar,Asuriler,Ermeniler icice yasarlar.Kürtler genelde müslüman olmakla beraber, az sayida da olsa Yezidi dinine mensup bir kitleyi de barindirirlar.Araplar mülüman.Asuri ve Ermeniler ise Hiristiyan Ortodoksturlar.
Mardinin Midyat bölgesinde bu inanc grubu ve etnisiteyi barindiran bir köyde,biri müslüman Arap, digeri Yezidi Kürt ve bir digeri de Otodoks Ermeni, kurnaz  ve müslüman bir aganin bagina girerler. Bagdan birseyler calarlarken,aga tarafindan suc üstü yakalanirlar.Aga kurnaz oldugu icin önce Yezidiye dönerek;müslüman olan Arap icin „bu benim din kardesim“ der.Hiristiyan Ermeniye dönerek „bu ise bizim de peygamberimiz olan Isa(a.s)`a inanan, Ehli Kitab bir kardesimizdir.Bir sey aldilarsa kardeslerimdirler, aldilar.Ulan Yezidi (Yezidi kardeslerimin affina siginarak söylüyeyim,seytanperest)senin benim bagimda ne isin var“ der ve iyice döver.Bu esnada müsüman Arap ve Hiristiyan Ermeni kendilerine dokunulmadigi icin sevinc icindeler ve aganin Yezidiye yaptigi da, bir bakima onlarin onaylamasi ile olur.Aga Yezidinin isini bitirdikten sonra Ermeniye dönerek, müslüman Arap icin söyle der.“Bunun dini benim dinim,bunun Kitabi benim kitabim,bunun Peygamberi benim peygamberim, sen  kim oluyursun ulan Kafir“ der Ermeninin de isini bitirip, müslüman Araba döner, „sen müslümansan niye hirsizlik yapiyorsun, ulan hirsiz“ der ve onun da isini halleder.Böl,parcala ve hakla.
Bizim mevzumuz da yukaridaki hikayeye benziyor.Kürtlere verilmek isteneni, Zaza engeli ile iskalama,Zazalara verilecek bir talepte de, zaten bulunulmuyor.Oh ne güzel acilim.
Sayin bakanin „Zazaların ana dilde eğitim gibi farklı talepleri yok, ama Zazaca’nın da kültürel bir değer olarak kullanılması, korunması gerekir“ ifadesi, Zazalara birsey vermek icin degil, Zazaligi ve Zazalari yukaridaki aga mantigi ile Kürtlügün önüne engel kilmanin disinda bir anlam ifade etmemektedir. Sayet sayin bakan Zazalara da egitim icin hak talebinde bulunsaydi veya Zazalarin kültürel gelismeleri icin ekstra istemlerde bulunsaydi anlasilirdi. Mesela; Kurmanci cok gelismis, Zazacaya özel ayirimcilik gerekli talebinde bulunsaydi, söyledikleri bir anlam ifade ederdi.Dikkat ediniz bu istem hic bir sey vermiyor, faturayi yine Kurmanc ve Zazalara ödetiyor.Yani alavere dalavere,Kürt Memet nöbete mantigi.
Sayin bakan;“Açılım dar anlaşıldı. Bu bölgenin homojen bir yapısı olduğu düşünülüyor. Oysa farklı etnik ve inanç gruplarından insanlar yaşıyor. Zazalar mesela daha farklı bir etnik grup. Dilleri, yaşadıkları alan farklı. Daha çok Tunceli ve Bingöl’deler.” diyerek, Zazalari ayri bir etnik unsur olarak vurgulamaktadir.Ancak ayri etnik unsur olarak vurguladigi bu guruba da, hic bir hak talebinde de bulunmamaktadir.Bu ikircilik niye.Madem Zazalar ayri bir etnik unsurdur,o halde nicin mensubu ve mümessili olduğunuz Zaza toplumunun hukukunu savunarak, eğitim,öğretim ve özerklik gibi talepleri dillendirmiyorsunuz ?
Şayet samimi iseniz; Zazaları Kürtlükten ayırma yerine,ben ayrı bir öneri dillendireyim.
KURTULUS ÖNERIM :
Kürdistanin bütünlüğünü ve özerkliğini savunalım. Ancak Kürdistan otonom bölgesinde de, Kurmanc ve Zaza diyalektlerinin yerel düzeyde gelişmesi icin, bölgesel olarak kullanılması imkanına olanak sağlayalım. Zaten muhayyel Kürdistanin da Soran,Kurmanc ve Zaza eyaletlerinden oluşacak, federal bir yapıda gelişmesi de en uygun olanıdır.
Bu öneri ise;hem Kurmanc,hem de Zazalarin hukukunu savunma temelinde, bir birlik ve bütünlük projesi oluşturacaktır.Türk kardeşlerimizin de önünde engel değildir.Çünkü hukukta birlikteliği esas almaktadir.Bir birlik ve bütünlük projesidir.Bu temeldeki projeler de, hem Kürtlerin,hem de muhayyel ümmetin  birlesme sembolü olur insaallah.Cünkü her grup kendi dili,kimligi ve kültürü ile bir bütünün parcasi konumunda olacaktir.Bu kesrette (coklukta) vahdet(birliktelik)`i olustusacaktir.Hukuk cercevesinde, ayrilsak da beraber olacagiz.Yani hak ve hukukumuza ne kadar sahip olursak, o kadar da birlesmis oluruz.Gelin bu temeldeki acilim ile, Kürt-Türk düzleminde, ümmeti birlestirmeye vesile olalim.
Selam ve dua ile





MURAT SOYSAL: Bingöl Stk’larından bazılarının bakan Yılmaz’ın açıklamalarına verdikleri cevap talihsizlikten öte bir şey değildir.
Bakan Yılmaz’ın açıklaması tarihi bir ehemmiyet arz etmektedir. Bugüne kadar Zazalar ve Zazaca için yapılan konuşmaları temel alan bazı çevreler bunu önceki konuşmalara benzetmekte ve Zazalar için bir dönüm noktası teşkil eden bu açıklamayı karalamaktadırlar. Bu açıklamalar İlker Başbuğ’un sarf ettiği birkaç cümleyle kıyaslanmaktadır ki bu kanımca yanlış bir yaklaşımdır. “Zazaca farklı bir dildir.” Diyen Bakan’a öfke kusanlar dil bilimci Oskar Mann’ın yılar önce ortaya attığı tezlere baksın. Oskar Mann Zazaca’nın ayrı bir dil olduğunu ispatlamıştır.
Kürtlerin Türk olmadığını herkes biliyordu ancak yılarca kendilerine Türk denildi. Kürtler resmi makamların kişi ve kurumların kendilerine Kürt diyebilmeleri için yılarca kanını verdiler ve kanlar döktüler. Zazalar bu gün böyle bir fırsatı elde ede bilmişlerse bu büyük bir kazançtır ve göz ardı edilmeyecek bir durum olarak algılanmalıdır.Bingöl Stk’larından bazılarının bakan Yılmaz’ın açıklamalarına verdikleri cevap talihsizlikten öte bir şey değildir. Bu Stk’ların gösterdiği tepkilerin bir dönem, Kürt olan fakat ben Türküm diyen Stk’ların gösterdiği tepkiden bir farkı yoktur. Onlar Kürt’tü Türklüğü benimsedikleri için böyle bir tepkide bulunmuşlardı. Bizim Stk’lar Zazadır kendilerini Kürt olarak gördükleri için böyle bir tavır takınmışlardır.
Ben kürdüm diyene saygı duyulmalıdır; fakat fikirlerine saygı duyulan insanlar Biz Zazayız Kürtlerle bir bağımız yoktur diyenlere de saygıda kusur etmemeyi bilmeliler.
Zazaların farklı talepleri olamadığı hususunda Bakan Yılmaz’a katılmamak mümkün değildir.
Kürtler dilerinin bilim dili olarak kullanılmasını isterken zazalarda aynı hakkı talep etmektedirler. Sizler sansürlenen tarihimiz aydınlatılsın diye diretirken Zazalar da bunu istiyor. Açılım kavramı çerçevesinde talep etikleriniz veya talep etmişler diye gösterdikleri Zazaların da talep etikleridir ve onlara da aynı haklar tanınmalıdır.
Bırakalım artık klişeleşmiş devlet oyunu kavramlarını. Madem bakanın açıklamaları Kürtler ve Zazalar üzerinde büyük bir oyun diye algılanıyor. O zaman gelmeyin bu oyuna. Her şeyden önce sizler bu oyuna düşüyorsunuz. İlk işiniz Zazalara ve Zazaca ya saldırmak oluyor. Oyunu bozmak istiyorsanız içinde bulunduğunuz Halet-i Ruh iyenizin dışına çıkın. Bırakın Zazalar kim oldukları ve nereden geldikleri konusunda kendileri karar versin.
Son zamanlarda artan Zazaca tartışmaları; Sömürge ulusların insanlarının şiddet, asimilasyon ve baskılara maruz kalarak yaşadıkları sarsıntıların hıçkırıklara dönüşmesidir.
Açılım diye bir süreç başlatıldı bu süreçte Zazalar kendilerinin göz ardı edildiğini gördüler. Bu çerçevede Kürtlere tanınan hakların kendilerine de tanınmasını talep ediyorlar ki bu onların en doğal hakkıdır. Zazaca Kürtçeye nazaran biraz daha geri planda kaldı veya bırakıldı. Bu gün Artuklu, Tunceli ve Bingöl Üniversiteleri dışında Zazaca dili (veya bir kesimin deyimiyle lehçesi) üzerinde çalışıldığı görülmemektedir. Aslında bu saydığım Üniversitelerde de sadece İsmen var.
Zazalar yıllardır kullandıkları dillerinin bir kesimin Şemsiyesi altında yok olup gitmesinden yana değiller. Kendi dilerini şemsiyeler altında değil gök kubbe altında özgürce kullanmak istiyorlar ki bu onların en tabii haklarıdır.
yalnızca bir dilim var benim, o da benim değil.Benim’ kendi’ dilim özümseyebileceğim bir dil değil,Konuşmakta ustalaştığım dil ötekinin dilidir.”       (Derride)





VEYSEL ÇELİKER: Zaza konusu ile Bingöl’ün geleceği, kariyeri veyahut yapılan hizmetler birbiri ile ilişkilendirilmemelidir.

Son bir yıl içerisinde Zaza kimliğinin tartışılmaya açılması ve bu tartışmaların medeni bir seviyede gerçekleşmesi mutluluk vericidir. Tavz. Net’in bu hususta ısrarlı haberlerinin Zaza realitesinin gücünü artırdığını ve bunun diğer basın-yayın organlarına örnek teşkil ettiğini ve cesaret verdiğini belirtmek isterim.
Bu dosyanın da çok isabetli bir seçim olduğunu ve zamanlamasının da harika olduğunu belirtmeliyim.
Biz Zazayız ama her “Zaza” adının geçtiği açıklamaya da kör sağır bir şekilde takım tutar gibi “ben seni yanlışlarınla sevdim” mantığı ile yaklaşmanın da bir mantığı yoktur.
Sayın Bakan’ın yaptığı açıklamalardan sonra yapılan değerlendirmelerde bunu gördük. Sırf Bakan Bey söylemiş diye, Sırf “Zaza” realitesine vurgu yaptığı için içeriğine bakma ihtiyacının hissedilmemesi abesle iştigaldir. Bakan beyin bütün Zazalar adına konuşarak yaptığı açıklamanın eksiklikler içerdiğini söylemeliyim.Ama bu sözlerin bir Devlet bakanının ağzından çıkmış olmasını önemli buluyorum. Bakan Yılmaz'ın açıklamalarının içerik açısından da sıkıntılı olduğunu belirtmeliyim. Sayın Bakan keşke bu açıklamayı hiç yapmamış olsaydı…
Stk’ların tepkisini ise cesurca buluyorum. Bingöl gibi bir yerde yapılan bu açıklama doğrusu cesaret isteyen bir adımdır. Ama katılmadığımı da belirtmeliyim. Tamamen ideolojik kaygılar dolayısı ile kaleme alınan bu açıklamada imzası bulunan sivil toplum kuruluşlarının aynı dünya görüşüne sahip olduğunu da unutmamız gerekir. Bunun bir sakıncası yoktur ama inandırıcılık açısından sıkıntı verici bir durumdur.

Ayrıca İnsan Hakları Derneğinin o açıklamada imzasının olması bence tam bir skandaldır. Farklı cinsi tercihleri olan insanların dahi kendilerini istedikleri şekilde ifade edebilmelerinin arkasında olan bir sivil toplum kuruluşunun “Zazalar, Kürttür” dayatmasının altına imza atmasını yakışıksız buluyorum.İHD Bingöl şubesi başkanı  Nihat AKSOY ‘da konu ile ilgili fikirlerimi belirttim.

Stk’larla ilgili bir şey daha söylemek istiyorum. Stk’lar Bakan Yılmaz’ın açıklamalarını analiz sürecinden geçirmişlerdir yani açıklamanın içeriğindeki çelişkiler üzerine hareket etmişlerdir. Nitekim Bakan Bey açıklamasında birçok çelişkiye imza atmıştır. Stk’lar da bu çelişkileri yakalayarak ortak bir açıklamaya imza atma ihtiyacı hissetmişler.
Fahri Alimoğlu’nun “Bütün Elmalar, Armuttur” yazısına değinmeden de geçemeyeceğim. Entelektüel tarzı ile şahsen benim beğenimi kazanmış Alimoğlu'nun yazısının sonunda “Bakan Bey'in Zaza-Zazaca hususunda eleştirilmemesi-yıpratılmaması, Bakan beyin Bingöl için büyük bir fırsat olduğu” ifadelerini kalemine yakıştıramadığımı belirtirim. Bakan bey Bingöl için çok şey ifade ediyor olabilir. Ama Zaza hususu ile Bakan beyin konumu asla yan yana getirilmemelidir. Sağlıklı bir değerlendirme yapılması isteniyorsa Zaza konusu ile Bingöl’ün geleceği, kariyeri veyahut yapılan hizmetler birbiri ile ilişkilendirilmemelidir.



ORHAN KAYA : Kürd coğrafyasında son 30 yılda gelişen ulusal taleplerin ivme kazanmasıyla, Zazacılık olgusu kavram olarak ortaya atıldıgını görüyoruz.
Devlet bakanı Cevdet Yılmaz'ın zazaca hakkındaki açıklamaları,STK örgütlerinin bakana verdiği tepkisel cevaplara  fazla girmeyeceğim. Çünkü bu konuda Zazalar ve zazaca tartışmaları üzerine başlıklı yazımda yeteri  kadar cevap verdigime inanıyorum. Yanlız son süreçte hızla işleyen Zaza tartışmalarına nasıl bakılmalıdır,konusunda ilave bazı düşüncelerimi anekdotlarla sizinle paylaşmak istiyorum.
Egemen güçlerin (Kürd-Zaza) meselesini yıllarca çarpıtıp, Kürt-Zaza farkı adı altında Kurmanclar'la Zaza'lar arasında çelşkiler yaratma,  nifak tohumları serpme politikalarında başarılı olmak istiyorlar.
Zaza Zazadır,Kurmanc Kurmanc'tır. Ama ikiside Kürdler. Eğer gerçekten bu iki sosyolojik gurup  kurtulup özgürleşmek veya dil ve kültürlerini geliştirmek istiyorlarsa, bir birleriyle çelişmek yerine, boyundurukçu güçlere karşı el ele verip mücadelelerini birlikte sürdürmelidirler.
Son 90 yıllık cumhuriyet tarihinde de bunu yapmışlardır. Şeyh Said hareketinden sürgüne (bin xete) gidenler Suriye Kurdistanındaki Kurmanc kardeşlerine sığınmışlardır. Yani Kafkasya veya orta Asya’ya ,Araplara, Farslara sığınmadılar. Çoligde Kelaxsi Şeyhleri,Çanlı Şeyh Mustafa,Sadin Telha, Nureddin Zaza,Hesen Hişyar Serdi,Yado,Heseni Began gibi çok degerli Zaza kökenli  direnişçilerimiz yıllarca orada yaşadılar. Dersim hareketinde de Baytar Nuri başta olmak üzere birçok direnişci Suriye deki Kurmanc  kardeşlerine soydaşlarına sığındılar.
Hiç duydunuzmu bundan 30 yıl evvel tarihte zaza  ayaklanması veya direnişini, ben şahsen duymadım. Kürd hareketi olarak duydum. Süleyman Demirel ve bircok Türk siyasetcisi, Kürdler 28 defa ayaklandılar biz bastırdık ifadeleri herkesce biliniyor. Bu 28 hareket içinde Şeyh Said  ve Dersim hareketide vardır. Zazaların ağırlıklı katıldıkları Şeyh Said ve Dersim hareketeinde idam edilen ve aynı kaderı paylasanların içinde Kurmanclarda vardır. Diyarbakırda istiklal mahkemesinde idam edilen 47 kişilik Şeyh Said ve arkadaşlarının yarısına  yakını Kurmanc değilmiydi?
Dersim hareketinin lider kadrosu Seyit Rıza,Şahan Ağa Zaza, Baytar Nuri ve Alişer ise Kurmanc kökenlidirler.
Zazacılık yapan kesimlere şunu söylemek gerekir. Osmanlı ve öncesi dönemlerde Kürd coğrafyasındaki demoğrafik yapı ortaya konulurken ben şahsen Zaza ulusuna hiç rastlamadım. Sanki gökten zembile, son 30 yıl içinde bir ulus yaratma paronyası ile karşı karşıyayız.
Kürd coğrafyasında son 30 yılda gelişen ulusal taleplerin ivme kazanmasıyla, Zazacılık olgusu kavram olarak ortaya atıldıgını görüyoruz.
Zazacılık olgusu bilinçli olarak Kürdlükten uzaklaştırılma amacıyla çarpıtılmaktadır. Bu kesimlerin yapttığı propaganda ençok egemen sistemin hoşuna gittigi gibi,bu kesimin büyük coğunluğunu resmi-ideolojiden ekonomik,siyasi ve kültürel  temelde beslendiklerinede tanık oluyoruz.
Bir numune vermek istiyorum. Çoligde bulunduğum dönemde 1995-1996 yıllarında Diyarbakır  7 .Kolordu kışlasında Dicle’nin sesi radyosu adıyla öğleden sonra günde 4,5 saat yayın yapan bir bölge Radiosu vardi. Saat başı haber sunan bu radyo Zazaların müslüman kimligini savunurken ,kurmancları  ve PKK’yi Kürd  ve Ermeni piyonu olarak görüyordu.Zazaca diliyle adetta  küfür savuruyordu.
Dikkat edilirse Kurmancılık kavrami yoktur. Kurmanclar bir bütün olarak gurupsal temelde Kürd etnistesi olarak algılanmaktadır. Egemen güçler bu gurubu bir tehlike olarak görüyorlar.Zazacılık tez ve teorisini egemen güçler bilinçli olarak Kürd ulusunun haklı davasını  böl-yönet politikası ile dumura ugratmak istiyorlar.
Örneğin Farsça ve Afganca (Peştu) da Kürdi diller gibi 'İrani diller topluluğuna dahil olmakla birlikte, Kurmanc, Zaza ve Soranların bir birlerine karşı duydukları yakınlık ve aidiyet duygusunu Farslar ve Afganlar'la kurmaları sözkonusu bile olamaz.
Bu duygu bazen sözlerle, maddi verilerle anlatılamaz, sadece hissedilir. Biz ve onlar ikilemiyle karşı karşıya kalındığında, bir Zaza sizce Farsı, Afganı mı seçer, yoksa Kurmancı, Soranı, Hewremanı mı? Bence ikincilerini seçer.
Belki Zazaca, Kurmancaya kıyasla dil bakımından Farsça'ya daha yakındır. Ama buna rağmen Zazalar, Kurmanclar'la tarihsel olarak kader birliğini tercih etmişlerdir.
ÇOLÎG’DE ZAZALAR VE ZAZACA ÜZERÎNE YAZILAN ÎKÎ MAKALE HAKKINDA   DEĞERLENDÎRMEM ?
Zazalar,Kürt Propagandasını Neden Zazalar Temsil Ediyor başlıklı yazısı ile Tavz Net yazarı Veysel Çelikerin makalesi,
Avukat Fahri Alimoglu'nun  zazaca ayrı bir dildir, (Bütün Elamalar Armutur)  başlıklı makalesine ironik yaklaşımı üzerinede birkaç söz söyliyeceğim.
1) Veysel Çeliker hemşerim anladığım kadarıyla genç bir arkadaşımız olmakla beraber Zazalar neden Kürd'ür propagandasını kendileri yapıyor. (Kürtlerden daha çok Kürtçü olmak gibi pozisyonun içerisinde yer almıyor muyuz acaba ? sorusuna kısa cevabım ,Zazalar üzerinde oyunlar oynanıyor. Kurmanc ,Soran ve Hevremanlar üzerinde bu oyunlar yoktur .
Veysel arkadaş,Çolig’de yaşadığım bir anekdotu sizinle paylaşayım. 1996 yılı Agustos ayında iyi hatırlıyorum. Merhum Îsmail Hakkı Mütevellizade ve bir dönem Belediye reisliği yapan Feyzullah Karaaslan’la beraber Emniyet’e gözetim altına alınmıştık.  Terörle mücadele Şefi Ahmet isminde bir zattı. Üçümüzü ayrı ayrı odasına alarak zazaların Kürd olmadığını,zazaların müslüman ve dindar olduğunu Kurmanclar ve PKK'ye karşıda çok ağır iftıralarla kötülüyordu. Bu konuda bizim görüşlerimizi almaya çalışıyordu. Ben susmayı tercih edince,şiddetle tepkisini bana karşı dışa vuruyordu. Beni Çolig'i terk etmem yönünde tehdit ediyordu.



Veysel arkadas  bu anekdotla şuna vurgu yapmak istiyorum. Polis şefinin bana söyletmek istediği Kürd hareketi içinde çok yakınlarım (kardeşim,dayım,akrabalarım)vardı . Bunlara hakaret et küfür et,
Bir diger nokta da Kurmanclara bir bütün olarak hakaret ve küfür etmemi  bekliyordu. Bunun anlamı da şudur. Şeyh Said,Ehmede Xani,Feqiye Teyran,Melle’ye Ciziriye,Cigerxuna  gibi din alimlerine ve filozoflarına küfür etmek anlamına gelmiyormu?
Işte Colig’de biz bunları gerek Çolig halkı içinde gerek mahkeme,gerek emniyet sorgulamalarında açıkca savunduk. Kirli ve özel savaşın kol gezdiği o dönemlerin hem tanığı,hem sanığiyıdım. Çolig Emniyetine kaç defa götürüldüğümü sayamıyorum. Yargıtaydan iki cezam onaylanınca yurdışına çıkmak zorunda kaldım.
Veysel arkadaş, ben zazacılık yapsaydım,boyun egseydim,bilimdışı ve resmi  ideolojinin o sapık ve inkara dayalı tezlerini savunsaydım. Bugün sürgün olurmuydum ?
Simdi gelelim zazlarin durumuna,
Haklı olarak Zazalarin savunma psikolojisi icine girmeleri,kendilerini savunmları 30 yıl evvel olmayan bu zazacılık oyunlarını birden bire ortaya atanların amaçlarını teşir etmek gerekmiyormu?
Yine hemşerim Veysel Çeliker'in Kürdlerin Türklüğünü savunan ve Bingölde bir dönem MHP'nin üst üste Belediye başkanlarını çıkarmasını örnek veriyor. O dönemi yaşayan biri olarak Kürd siyasi örgütleri CHP'yi desteklemedikleri ve bağımsız bir adayın çıkmasından dolayı MHP bu avantaji kullanarak Belediye baskanligini kazanmistir.
Ikinci dönemde de Hilmi Elçi MHP ve dayısı merhum Rıza Bazencir MSP'den aday olmuşlardı. O dönemde Kürd  örgüt ve partiler Ahmet Kasımoğlu'nu bağımsız aday gösterdiler. Devlet seçime çok az bir süre kala Ahmet Kasımoğlu'na hukuki bazı gerekçeler göstererek adaylığını engelediler. Kürd örgüt ve gurupları dayı ve yegeni aynı kategoride gördükleri için oy kullanmadılar.Ahmet Kasımoğlu'nun her iki adayın toplamından daha fazla oy alacağını devlet çok iyi sezdiği için engelledi.
Veysel Çeliker'e konu anlaşılsın diye birkaç numune daha vermek gerekirse ,Cizre Kürd  tarihinin kadim beldesi Bedirxanilerin (Bırca Bellek)mekanında 1990 lı yıllarda korucu başı Kamil Atag ,katil subay olan Cemal Temizöz tarafından çok cüzi oylarla belediye başkanı sectirildi. Diyarbakırda Kürd örgütlerinin çıkardıkları barkaç adayın dengeli  oy alarak ,bölünen oylardan istifadeyle Refah partisi adayı Ahmet Bilgin kazandı. Bu konuda çok örnekler vardır.
Kürdlerin (Kard ,Kurd) Türk oldugu tezini savunan MHP'lilerin Çoligdeki şimdiki durumlarını görüyoruz %1 oyları bile yoktur. Zazaca diyebiliriz ki (sekratta)komadadırlar. Oy verenlerin ağırlıklı bölümü yabancı memurlardır. O dönemlerde Zıkte aşiretinin oylarını rahmetli Ibrahim Ataoğlu MHP'ye kanalize ederek Hikmet Tekin reis oldu.
Hilmi Elçi’yede ikinci dönemde oğlu Kazım Ataoğlu ev ev dolaşarak oy topladılar. Çok iyi hatırlıyorum Hilmi Elçi komşumuz olması nedeniyle gece saat 12’de kapımız çalındı,bir baktık ki Hilmi Elçi ve Kazım Ataoğlu beraber içeri  girdiler. Çok kısa bir sohbet edip,diğer evlere gittiler. Bugün Ataoğlu ailesi,cocukları olsun çevresinde Molla Rahim ve yakınları MHP ye mesafeli duruyorlar. Rahmetli Hamit Asutay Hoca’ın mütavazi ve ulusal duygularını bir sohbetimizde hiç unutamadığımdan dolayi kendisini rahmetle anıyorum.
Çoligde geçmişte MHP’ye oy verenler adeta günümüzde pişman olduklarını ,geçmişleriyle hesaplaştıklarını görüyoruz.



Veysel arkadaş Çoligin o dönemdeki siysal konjoktürünü iyi bilmek gerekir. Meslea Hilmi Elçi ile Hikmet Tekin arasındaki farkı iyi bilmek gerekir. Hilmi Elçi hiçbirzaman MHP’li olmadı. Reis olduğunda da MHP ondan çok rahatsızdı. Belediye’ye genelde MHP dışında Karer bölgesinden alevi kökenli ve sol gelenekten oldugu bilinen mağdur insanları işe aldı. Hilmi Elçi’nin yakın çevresi hep Kürd ulusalcısı,babasının amcazadesi T-KDP nin kurucusu merhum şehid Said Elçi’dir.
Hikmet Tekin ise Ankarada ülkücüler tarafından eğitilerek Çolige bilinçli gönderilen militan ruhlu ülkücüydü. Ankarada kendisine takılan lakap(karayılan) başta olmak üzere, arkadaşlarinin onun ölümüyle ilgili yazdıkları yazılardan anlamak mümkündür. Hikmet Tekin’in babası Aziz Tekin (Dılun) Çolig,Dareheni’de tahsildar olduğu dönemlerde halkla olan ilişkileri halen konuşulmaktadır.
Çocuklarını ana dilinden uzaklaştırarak zorla Türkçe öğretmeye yönlendirmiştir. Aziz Dılun tahsildarken köylerde halkla kesinlikle Zazaca konuşmaz,Türkçe konuşurdu. Zazaca bir söz vardır derler ya (Qure)yani kibirli biriydi. Aziz Dılun Sivan nahiyesinin Keşan köyünde yaşadığı bir anekdotu hem Türkçe hemde zazaca yayınlamıştım. Bu anekdotu merak edenler (Çoligin meşhur iki tahsildarı)başlıklı makalemi Kurdistan aktüel sitesinden okuyabilirler.



Çolig kökenlilerden fazla bir oy aldıklarını tahmin etmiyorum,yabancı memur ve polislerin oylarını ağırlıklı alıyordu. Zaten MHP gibi  ucube anlayışlar Çoligi felakete götürdüğünü hepimiz gördük. Kürdler bu ucube anlayışı artık makhum etmiştir.



Veysel arkadaş , tarihten birkaç örnek daha vererek konuyu zenginleştirmek istiyorum. Ziya Gökalp Çermikli Zaza Tevfikin oğludur. Türkçülüğün fikir babasidır. Yani Türkçülük fikri bir Zaza ya yazmak nasip olmuştur.
Yine Baas Arap Milliyetciliğinin fikir babası Michel Eflak Suriyeli Ortodoks bir hiristiyandır.
Adlof Hitler Nazizmin fikrinin uygulayıcısı da Avusturya kökenli bir almandır.
Şuna vurgu yapmak istiyorum. Devşirme yani dönmeler nerede yaşıyorlarsa o coğrafya’ya en çok onlar uyarlar. Çünkü onların ihtiyacı vardır. Kendilerini ispatlamaları gerekir de ondan. Dönme ve devşirmeler toplumun en tehlikeli kesimleridirler. Yarın ne yapacakları belli değildir,sürekli güçlüden yanadırlar.
Veysel Çeliker arkadaşın, MHP Çoligde iki dönem nasıl kazandığını , makalenizin sonundaki cümlede çok güzel izah etmişsin. (bir zamanlar Kürtlerin, Türk olma sevdası uğruna verdikleri mücadele bu coğrafyaya fayda getirmemiştir.) çok yerinde bir tesbitir.






 2) Evet geleyim Fahri Alimoğlunun Elma Armut meselesine olan eleştirilerim.
Avukat Fahri Alimoğlu’nun Cevdet Yılmazın açıklamalarını destekler ilk yazısı değildir. Elbette düşüncelerini söyler,buna kimsenin itirazıda yoktur. Ama uzmanlık alanı olmayan filoloji bilimi üzerine fikir yürüterek ahkam kesip, demagoji yapmasını şık bulmadığım gibi iyi niyetli olduğunada inanmıyorum.
Fahri Alimoğlu’nun Cevdet Yılmazı savunmasına anlam veremedim. Cevdet Yılmaz’ın zaten kardeşide avukattır. Ağabeyini daha iyi savunur. Kaldı ki Cevdet Yılmaz’ın böyle bir savunmaya ihtiyacıda yoktur. Kendisini  savunacak bilgi ve birikimede sahiptir.
Fahri Alimoglu uzun süreden beri AKP çevresine yamanmak,ve orada ikbal aradığını ta…. Awrupadan yazılarindan görebiliyorum. Geçmişte MHP il başkanlığı yaparken Saim Tekin ile Çoligde kurum amirlerine yapttığı baskılar,ihalelere müdaheleriyle tanınan biridir. Bu kişiliğinden dolayı geçmişte MHP hareketinin aktif bir üyesi tarafından tehdit edilerek ,derdest edildiğini Çolig kamuoyu çok iyi bilir.
Şimdi böyle basiretsiz,ürkek,kendisine yapılan zulümü Çoliglilerle paylaşamayan  demogojilerle yazdığı iyi niyetli olmayan yazılarını taktirinize bırakıyorum.
Yine Avukat Fahri Alimoğlu Çolig’de olduğum dönemlerde Zaza olmayan  laz kökenli Osman Özer başta olmak üzere ,yakın akrabası olan sakal bırakıp,bazen aylarca kaybolan ne olduğu bilinmeyen karanlık bir kişilik olan Ali Înak’la(akrabası) aynı cenahtandırlar.
Fahri Alimoğlu evde eşiyle ve yakın çevresiyle Zazaca konuştuğunuda tahmin etmiyorum. Çünkü Zazaca iyi bilmediğini düşünüyorum. Eğer anadilini çok seviyorsa,bugüne kadar ne çabası olmuştur?Simdi yenimi aklına geldi.
Fahri Alimoğlunun soyadını taşıyan Zeki Alimoğlu Çoligdeyken gıyaben tanıyordum. O dönemlerde liberal fikirleri vardı. Zazalar ve zazaca üzerine son yazdığı makaleleri ilgiyle okuyorum. Zeki Hoca olaylara nesnel yaklaşarak iyi bir araştırma ve inceleme süzgecinden geçirerek konuya zenginlik kazandırıyor. Zeki Hoca zazalar ve zazaca üzerindeki iki makalesi bir aydın sorumluluğuyla demogojiden uzak,bilimsel olgulardan hareketle yazılmıştır. Zeki Hocanın bu çabasının iyi niyetli ve olumlu olduğu için taktirle karşılıyorum.






ZAZALAR VE ZAZACA ÜZERÎNE  GENEL BÎR DEĞERLENDÎRME ?
Zazalar ve zazaca dili üzerinde bugüne kadar 3 veya 4 tane uzun makale yazdım. Bu konu çok kapsamlı olduğu için kısa bir makalenin konusu değildir. Kısacada olsa Zazaca ve Zazalar üzerine birkaç tesbite daha bulunayım
Kurmanci dili Zazaca'nın çok önünde. Çünkü Kurmanclar nüfus olarak Zazalar'dan çok fazladır. Diğer avantaj ise Kürtler'in yaşadığı diğer parçalarda Kurmanci konuşuluyor olması. Yine buralarda geçmiş yıllarda Kurmanci için radyolar vardı; Erivan Radyosu, Bağdat Radyosu, Tahran Radyosu gibi... Kurmanci gazete ve dergi çıkarıldı. Ehmedê Xanî, Melayê Cizîrî, Feqiyê Teyran'ın yazdığı klasikler var. Sorani yazılan klasiklerin bazıları Kurmanci'ye çevrilmiş. Bütün bunlar Kurmanci için büyük avantaj.
Geçmişte Türkiye'de Kürtler'in yaşadığı bölgede, Kurmanci medreselerde eğitim dili olarak kullanılmış.Çoligdeki Zaza Seyda ve Melleler medrese eğtimini kurmanci dilinde yapmışlardır.  Zazaca'nın böyle bir avantajı yoktur. Zazaca'nın gelişmemesinin önündeki başka bir engel de, Zazalar'ın yaşadığı yerlerin dağlık olması. Diyarbakır'ın kuzeyi, Elazığ, Bingöl, Dersim gibi bölgelerde genellikle başkaldırılar olmuştur. Burada yaşayan insanlar, yasaklarla sürgünlerle cezalandırılmıştır. Yine Zazalar geçmişte Kurmanclar kadar ekonomik yaşamlarında rahat degildir.
Kürdler,  Cumhuriyetin  ilk  döneminden önce ve son 30 yıla kadar lehçe sorunu olmadan bir arada yaşamışlar. Dedelerimiz Kurmanci, Sorani, Zazaca ve Hewremani konuşuyorlardı. Kürdçe yayın yapan radyolardan stranları dinleyerek birbirlerini az da olsa anlayabiliyorlardı. O dönemlerde Kürtler arasındaki lehçe farklılığı tartışma konusu olmamıştır. Günümüzde son 30 yılda  ise, bazı çevreler, Sorani'yi, bazı çevreler de Kurmanci'yi resmi dil yapmaya çalışıyor. Bu siyasetler yanlıştır.
Güney Kurdistanda Sorani dili Kurmanci diline göre daha gelişkindir. Soranlar Kurmanciyi (behdini)bildikleri gibi,Kurmanclar Sorancayi iyi bilmezler. Aynı durum Kuzey Kürdlerinde de görebiliriz. Zazalar’in çoğu Kurmanciyi bilirler,ama Kurmanclar zazacayı bilmezler.
Ama Soranlar demiyorlar biz Soranız veya Arabız  kendilerini Kürd olarak görüyorlar.  Yine Feyli Kürdler Saddam ve Arapların en çok zulümünü gören kesimdir. Talabani’nin YNK sinin ilk kurucu kadrolarının çoğu Feylidirler. Kürd direnişçisi Leyla Kasım’da Feylidir. Inanç olarak Şiidirler. Son dönemlerde Feyliler seçim ittifaklarını çoğunlukla Arap-şii itifakıyla yapıyorlar. Yani inanç kimliğini ulusal kimliğinin önünde tutuyorlar. Kuzey Kürdlerinde de Dersim ve çevresinde inanç kimligini Kürd kimligi önünde görenleri görmek mümkündür. Kürdlerdeki bu kimlik ,mehzep,inançsal  zenginligi son dönemlerde iyi niyetli olmayan çevrelerce bilinçlice kullanılmaktadır.
Yine Ermenistandaki Yezidi Kürdler sistem tarafından baskı altında tutularak,biz Kürd değil Yezidiyiz diyiyorlar. Oysaki Kürd edebiyat,sanaat ve kültürünün gelişmesinde Erivan radyosu başta olmak üzere Kürd dili üzerinde Ermenistandaki yezidi Kürd bilim adamlarının çalışmaları çok önemlidir. Bu konuda çok örnek olduğu icin makale uzamasın diye yazmıyorum.
Yine Ermenistan ve Kafkasyanın diger ülkelerindeki Sunni müslüman Kürdler Orta-Asya daki cumhuriyetlere Stalin ve sonrası dönemlerde sürgün olmuşlardır.
 Ben çok iyi hatırlıyorum yaşlılarımız Erivan radyosunun saatini ve frekanslarını ezbere biliyorlardı. O klasik müzigin sözleri tam bilinmesede Zaza olan yaşlılarımızın üzerindeki ruh ve heycanı halen anlatılmaktadır.
 Sonuç olarak, Zazaca dili üzerinde sırf hobi olarak yorum ve demagoji yapmak ahlaki değildir.  Bir dil üzerinde fikir yürütebilmek için sadece konuşmak, yazmakta  yeterli değildir. O dilin tarihi,dilin yapısı,etimolojisi,fonetigi,morfolojisi,alfabesini,dünya dilleri içindeki yeri,hangi dillerle akraba olduğunu iyi bilmek gerekir. Benimkisi isin filoloji ve etimolojik boyutundan ziyade sosyolojik ve yakın dönemin tarihsel boyutundan bazı tesbitlerdir.
 Zazacılık yapan kesimlere bir önerim  var,neden zazacılık serbest ve devlet tarafından destekleniyor? Ses çıkarma yok,Kültür bakanlığı ve bazı üniversite çalışanları tarafından bilinçli olarak dilendiriliyor. Zazacılık yapanlara cezai müeyyideler hiç yoktur. Aynı imkanlar Kurmanclara Kürd kimliğini taşıdıkları için neden  inkarcı ve  yasakçıdırlar. Türk devlet sisteminin Zazalara bu tölerans acaba nedendir? Ey Zazalar unutmayın dününüzü Feqi Hesen,Şeyh Şerif,Çan Şeyhleri ve diğer Zaza direnişçilerinin akıbetleri size birşey hatırlatmiyor mu ?
Bu soruların cevabın sorgulamak umuduyla
selam ve saygılarımı sunar


Tavz.Net

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

@templatesyard