Bakir-Madenli Yzb. Zülfikar SAVUCU
Hayat Hikayesi (alinti bir yazidir)
Kermekomlu
Mehmet Salih Efendi’nin oğlu olan Zülfikar Savucu (Savcı), 1897’de
Ergani Madeni vilayetinde dünyaya geldi. Arpameydan Mahallesi’nde
yaşayan orta halli bir ailenin çocuğuydu. İlkokulu, Rüştiye’yi
(Ortaokul) ve İdadi’yi (Lise) Ergani Madeni vilayetinde okudu. Daha
sonra Şam Üniversitesi’nde Tıp Eğitimi almak üzere çocukluk arkadaşı
Nafiz Ergene ile birlikte Suriye’ye gitti. Tıbbiye Eğitimi esnasında
çıkan Cihan Harbi neticesinde İstanbul Hükümetince askere çağrıldı ve
İstanbul’da askeri eğitimlere katılıp, subay olarak Trablusgarp ve
Kafkas Cephelerinde yer aldı ve daha sonra İzmir’in kurtuluşunda büyük
rolü olan Süvari Birlikleri’nin ön safhalarında yer aldı.
Kurtuluş
Savaşı müteakibinde Ergani Madeni, Palu, Malatya ve civar birçok
yerleşim biriminde Yüzbaşı olarak görev yaptı. 1925 yılında vukuu bulan
Şeyh Said İsyanına destek veren ve isyan sonucu İstiklal Mahkemesi’nce
idam edilen Maden Milletvekili Kadri Efendi’nin akrabası olması
sebebiyle, ilişkili olduğu varsayılıp idama mahkum edildi ancak idam
esnasında alanda bulunan silah arkadaşlarının müdahalesi ve mahkumun
Cihan Harbi ve Kurtuluş Savaşı’ndaki başarıları dikkate alınarak yargı
heyeti tarafından rütbeleri alınarak affedildi.
Askeri
hayatından sonra belli bir süre maddi sıkıntılar çekince öğretmen
olmaya karar verdi ve birçok ilkokulda öğretmenlik yaptı. 1954 yılında
Palu Gökdere İlkokulu’ndan emekli oldu. 1970 yılında Elazığ’da vefat
etti ve Asri Mezarlığa defnedildi.
Fransızca,
Arapça ve Farsça’yı çok iyi bilen Zülfikar SAVUCU, 1922 yılında Muhsine
hanımla evlendi. Zülfikar SAVUCU’nun, Nazmi ve Ferit adında iki oğlu,
Şükran, Pervin, Gülten, Ayten ve Nermin adında 5 kızı dünyaya geldi.
Torunu Dr. Namık SAVUCU, dedesine ait bazı anıları anlatıyor...
Trablusgarp’tan
dedem ve üç silah arkadaşı atla Anadolu’ya dönerken çok yoruluyorlar ve
günümüzde Suriye sınırlarında kalan köydeki bir eve misafir oluyorlar.
Ev sahipleri gayet hoş karşılayıp ikramda bulunuyor. Dedem ve
arkadaşları bir odada istirahate çekilince gece geç saatlerde dedemin
uykusu kaçıyor ve ev sahiplerinin konuşmalarına kulak misafiri oluyor.
Ev sahiplerinin kendi aralarında gece 3’te odaya girip askerleri
öldürüp, yanlarında bulunan kıyafet, ganimet vb. değerli eşyaları almak
istediklerini öğreniyor. Apar topar arkadaşlarını uyandırıp, istirahatte
bulundukları odanın küçük penceresinden çıkıp, atlarıyla
uzaklaşıyorlar. Gürültüyle birlikte ev sahipleri de atlarla arkalarından
takip ediyor ve kısa sürede önlerini kesip tüm eşyalarını ve
kıyafetlerini alıyorlar. Hatta üzerlerinde pul altın bulunduğunu ve bu
altınları yuttuğunu düşünerek dedemin bir arkadaşını kesip midesine
bakıyorlar. Karla kaplı alanda çıplak olarak kilometrelerce yürüyorlar.
Demiryolu boyunca giderken Fransız askerini taşıyan bir trene denk
geliyorlar. Tren önce durmuyor ve yola devam ediyor, bir iki saat tren
yolu boyunca devam eden dedem ve arkadaşları birkaç km sonra trenin
bozulduğunu görüyor, yaklaşıyorlar ancak Fransızların onları
tanımamaları için konuşmuyorlar, çıplak olduklarını gören Fransız
askerleri birkaç giysi verip trenle ilk yerleşim yerine kadar onları
götürüyorlar...
…
Dedem,
Batum’dan İstanbul’a gemiyle dönerken korsanların saldırısına maruz
kalıyor. Gemiyi talan eden korsanlar tüm değerli malları alıp
uzaklaşıyorlar. Bu durum üzerine gemide bulunan hamile bir bayan
fenalaşıyor ve doğum sancıları tutuyor. Gemide doktor olmadığı için daha
önceden birkaç yıl tıp eğitimi alan dedem doğum için müdahalede
bulunuyor. Doğum başarıyla gerçekleşiyor ve dedemden doğan çocuğa isim
verilmesi isteniyor, O’da denizde doğduğu için deniz askeri anlamına
gelen Bahri adını veriyor.
Kaynak
Yukarıda
yer alan bilgiler K. Efe Oruç'un, Merhum Zülfikar Savucu’nun torunları
sn. Dr.Namık Savucu (Savcı), Har. Müh. Selçuk Savucu (Savcı) ve Maden
eşrafından Müzettin BAŞAR ile yapılan röportajlardan derlenerek
hazırlanmıştır.
ALINTIDIR Madenliyiz sitesinden alinmistir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder