"Bir ulusu özgürlükten ve bağımsızlıktan mahrum etmenin en önemli yolu, onu dilsiz bırakmaktır. Dil, kültür, tarih, edebiyat, folklor araştırmalarını engelemektir." Sosyolog/İsmail Beşikçi
Sıddıka Avar Atatürk'ün kendisine vermiş olduğu misyon, Kürd kızlarını ailelerinden koparıp,yatılı bölge okullarında kendi ulusal kimlik ve değerlerine düşmanlaştırmaktır. Bir ulus veya toplumun asimlasyonunda en etkili yöntem'de kuşkusuz yarının anneleri olacak bu genç kızların rolüdür. Çocuk 6 yaşına geldiğinde, artık anadilinin düşünce sistematiğini kavramış olur.
Artık bu yaştan sonra, herşeyi buna göre programlar ve öğrenir. Herşeye anadili penceresinden bakarak algılamaya başlar. Kendini bu dille, en iyi şekilde anlatır, kendine anlatılanları da en iyi bu dille kavrar. Çünkü dil aynı zamanda düşünme, anlama, kavrama ve anlatma aracıdır. Dili sadece konuşma aracı olarak ifade etmek bilime terstir.
Okula başladığında anadili dışında farklı bir dile eğitime başlayan çocuğun altı yaşına kadar öğrendikleri sıfırlanır. Çocuk yeni bir dil öğrenmeye zorlandığı için çocuğun zihinsel yapısı alt üst olur. Bir bilgisayara virus girdiğinde nasıl bilgisayarın beyni alt üst oluyorsa aynı şekilde çocuğun beyni de allak bullak olur, çocuğun düşünme sistematiği bozulur, çocuğun beyin fonksiyonları felç olur. Çocuğun zihinsel, düşünsel ve ruhsal dengesi tarumar olur. Anadili ile oluşan kimliği ve kişiliği bozulur. Çocuk neredeyse sıfır yaşındaki bir bebeğe yada robota dönüşür ve sil baştan öğrenmeye yeniden başlar.
Ayrıca çocuk dilinden, kültüründen, geçmişinden koparıldığı için bocalar, çevreye, kendisine küser.Yetim bir cocuk nasil ki anne ve baba şefkati görmüyor,travma yaşıyorsa Sıddıka Avar yatılı okuluna giden körpecik Kürd kızlarıda çocukların trajediside aynıdır. Dağ Çiçeklerim kitabını okuduğumda bunu daha iyi gördüm. Kürt çocuklarının başarısızlıklarının en önemli nedeni anadili dışında bir dille eğitim almış olmalarıdır.
Kürdlerin asimlasyon edilmesile ilgili Atatürk'ün şu değerlendirmesini iyi algılamak gerekir.Mustafa Kemal Atatürk 1930'lu yılların başlarında Ankara'da Türk Tarih Kurumu'nun düzenlemiş olduğu bir kongrede üyelere şunları söylüyordu. "...Biz balkanları neden kaybettik,biliyormusunuz.. bu konu üzerinde düşünülmesinde çok büyük yarar vardır. Balkan halkları Bulgar, Hırvat, Romenler... önce kendilerine alfabe yapttılar. Dillerini araştırdılar, edebiyatlarını araştırdılar, Dil, edebiyat ve kültürlerine sahip çıkttılar, geliştirdiler.
Hep kendi dilleriyle konuştular,yazdılarTürk diline Osmanlı kültürüne hiç önem vermediler...Bu konularda epeyce geliştiklerine inandıktan sonra Osmanlıdan ayrılma kararı aldılar ve bunun üzerine mücadeleye girişttiler.
Sıddıka Avar işte Atatürkün bu ırkçı, şoven ve asimlasyoncu düşüncelerinin bir militanıdır. O yüzden bürokraside özelikle tek partili CHP ve Milli Birlik komitesi dönemlerinde önemli görevlere getirilmiştir.Sıddıka Avar'ın Dağ Çiceklerim kitabında Bingöl' de 20 günlük bir ögrenci toplama seferine çikar. Bu sefere çıkarken o dönemlerde Umumi Müfettiş başta olmak üzere sivil ve askeri bürokrasiyide arkasına alarak, şiddet, tehdit ve korkutma yöntemleriyle yatılı okula öğrenci toplamaya çalışır.
Sıddıka Avar kız çocuklarını toplamak için Bingöl'de başta Çan köyü olmak üzere,Simsor,Madrak,Tarbasan,Garip,Darahaıni,Valir,Musyan ve Az köylerine gider. Bu yerleşim yerlerinin dışında Solhan merkez,Karlıova Liçik, Bingöl şehir merkezinde çalışmalarını yürütür.Bingöl'e bağlı bu yerleşim birimleri köy ve kasabalar bilinçli yapılan tercihlerdir. Simsor köyü Şeyh Said'in uğrak ve konaklama yeridir. Çan köyü Seyh Said hareketinin ilk kongresinin yapildigi köydür. Çan Şeyhlerinden iki kişi Şeyh Ibrahim,Şeyh Hasan ,Valir'den Saddık Beğ,Garip beylerinden Izzet Bey,Musyan köyünden Molla Cemil Az köyünden isimleri Süleyman olan iki kişi,Bingöl merkezden yine Arap Abdi başta olmak,Tayyip Ali Mütevellizade gibi Kürd sehitleri Diyarbakır Istiklal mahkemesinde idam edilen önemli şahsiyetlerdir.
Sıddıka Avar Bingöl'de uğradığı, tarihe tanıklık etmiş bu köylerden bahs ederken çok gayri ahlaki ve aşağılayıcı hakaretlerde bulunuyor. Özellikle Çan Şeyhleri başta olmak üzere toplumun diğer kesimlerinide hakir görmektedir.Bingöl'e yatılı okul için tahsis edilen 25 kişilik kontenjan'dan ancak 8 kişi bulabiliyor. Bingöl toplumu'nun dindar ve muhafazakar yapısı ile Kemalizmin dokuları zaten uyuşmuyor. O yüzden baskı ve şiddet yöntemleri başta olmak üzere Vali ve diğer bürokratların devreye girmeleri olmasa tek öğrencide bulamazlar. Topluma dayatılmak istenilen kendi celladını sevdirmekten başka bir şey değildir.
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
Sıddıka Avar'ın Dağ Çiceklerim kitabında Bingöl de baskı sonucu toplanan sekiz öğrenciden üç öğrenicnin isminden bahs etmektedir. Bu öğrencilerden biri Solhanlı diğer ikisi Bingöl merkez köylerindendirler. Şehirin merkez köylerinden Musyan' lı Derwiş Efendi'nin kızı Sabiha Bürçün yakın dost ve akraba ilişkilerimiz vardır. Aynı zamanda komşumdu. Derwiş Efendi Şeyh Said hareketine katılmış,hareketin Elazığ Cephe Komutanı Şeyh Şerif Palu ilçesini teslim aldığında Derwiş Efendi'yi kaymakam yapar.Derwiş Efendi'nin bir sözü hep hafızamda hiç unutmam ? 27 gün Palu kaymakamlığını yapttığını sohbetlerinde söylerdi. Derwiş Efendi dönemin akil adamlarından olup,çok zeki bir Kürd intelgenistasiydi. Şeyh Said hareketinin bastırılmasından sonra sorgu ve yargılama süreci yaşadığı,nasıl bir ceza-i müeyyide ile kurtulduğu hakkında doğrusu bilgi sahibi değilim.
Bingöl merkezden olan ikinci kız Mirzan köyünden olup, kitapta Turkey olarak geçen ama halk arasında Türkan olan körpecik bu Kürd kızı'nın ailesinide yakinen tanıyorum. Türkan Burakgazi' nin kardeşleri "Ehmedi, Abullah ve Mehmed" ile çok samimi dosluk ilişkilerimiz vardı. Ismini vermekten imtina ederek, geçen yıl ülkeden gelen bir yaşli bir hemşerimize Sıddıka Avar ve onun Bingöldeki misyonerlik faaliyetlerini sordum. Eğtimli olan ve o dönemi yakinen bilen bu şahsiyet kitapta ismi gecen Türkan Burakgazi hakkında bir anekdotu bana anlattı. Çok ilgimi çeken bu anekdotu sizinle paylaşmak istiyorum. Bu anekdota yaşanan trajedi misyonerlik faaliyetinin hedefinin en sade örneğidir. Yaşanan bu anekdot zaza'ca diliyle ifade edildiğinde çok akıcı ve amlamlı olur.Tabi bu olayı kısa bir cümle hariç Türkçe ifade edeceğim. Yaşanan olayı aşağıya aktarıyorum.
- Yıl 1945 Umum Müfettişin talimatıyla Bingöl' den toplam 8 körpecik kız Elazığ Sıddıka Avar yatılı sanat okuluna götürülür. Bu öğrencilerden biride Türkan Burakgazidir. Okul yatılı olduğu için Kürd ögrenciler üzerinde cok yoğun disiplin uygulanmaktadır. Okul'da Kurmanci ve zazaca konuşmak yasaktır. Kürd kızlarına anaları'nın dilini unutturmak için adetta yarıştalar.
-Birgün Türkan'nın dayısı oğlu Zeki bey "Hülagü", "Halen Bingöl' de yasadığı, tahminen 85 yaşında"
- Askerden Bingöl'e izine gelirken Elazığ'a uğrar.
- Dayısının kızı Mirzan köyünden Türkan Burakgazi'nin Sıddıka Avar'ın yatılı okulunda ziyarete gider.
- Nöbetçi memur Zeki bey okulun ,dış bahçesinde bekletir.
- Zeki medrese eğtimi görmüş,babasıda "Mala Memiş" din adamıydı.
-
Ulusal soruna duyarlı olan Zeki bey Bingöl merkezde kendi kuşağında olan kesimler içinde akil kişlerden
biri sayılır.
- Nöbetçi memur Türkan Burakgazi'ye haber verir,ve derki ! yakın bir akraban nöbetçi kulübesinde ziyaretine
gelmiş,der?
- Tabii ! Türkan merakından olsa gerek nöbetçi kulübesine doğru gider.
- Bakar ki halası oğlu Zeki bey onu ziyarete gelmiştir.
- Zeki bey kendisiyle zaza'ca konuşmak ister. Türkey hemen çalım yapar,nöbetçi memurun yanında.
- Ben bu adamı tanımıyorum,ve konuşmakta istemiyorum,der.
- Zeki bey şaşkın'a döner ve derki ! Memur bey bu kız öz dayımın kızıdır.
- Aynı evde büyüdük,ben onun abisi sayılırım,söylemlerinde ısrar eder.
- Türkan Nuh der,peygamber demez ! ve ben bu adamı tanımiyorum,buradan uzaklaştırın, der!
- Zeki bey şok bir terapiye uğrar ve çok içerlenerek zazaca Türkan'a ses gidercesine "Hêre Tırkê tı laçey dêst mın,lâ tı nîna
Çolig."
- Türkçesi hey Türkan sen benim avcumun içine......),ya sen Bingöl'e gelmiyeceksin.
Sanırım yaşanan bu olay körpecik Kürd kızlarının yatılı okulda içinde bulundukları ruh halini iyi bir tezahürüdür.
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++
Sıddıka Avar Colıglı Kürd kızi Türkan'la ilgili bir anekdotu Dağ Çiçeklerim kitabından alıntı yapmak istiyorum. Türkan Sıddıka Avar'ın odasında bir ayna'yı kırdığı,uyumsuz,pasaklı ve çok geri bir öğrenci olduğunu altını çizerek,belirtir. Kitabının Bingöl bölümünün son parağrafında yaşanan olayıda kitapta'ki ifadeye dokunmadan aynen aşağıya aktarıyorum..
- Müdüre hanım,Türkey müşteri kabul odasının aynasını kırdı.
- Ayna paramparça yerde yatıyor,Türkey mahut sesleriyle ayakta somurtuyordu. Bu,okulun iki büyük kristal
aynasından biriydi. Bu olaydan sonra arkadaşları ve atölye hanımları Türkey'i pazar günleri aynalı atölyelere
sokmadılar.
++++++
- Okulu 7 senede bitirmek nasip olmadı Türkey'e. Fakat temizlik,lisan, sevgi ve iyiliği ögrendi sanırım.
- Günün birinde öğrendik ki kızımiz evlenmiş. hem de en büyük köylerden birine gelin gitmiş. Bu şaşkınlığa da
ertesi sene bence çok sevinilecek bir olay eklendi.
- Bingöl Enstitüsüünün Müdürü'nün annesi anlatıyordu;
- K. Köyüne kursun sergisine gitmiştik. Paltolarımızı aldılar.
Biraz sonra tok bir ses,
- paltolar böyle üst,üste atılırmı hiç? Buruşurlar,sahiplerine ayıp değilmi ?" Bunlar hiç bir şey öğrenmemiş"
derler sonra...gelin hele asalim çivilere.
Sordum ,
- Bu kim ?
- Türkey Hanım Elazığ'da okumuş.
- Ay ,bu Müdür hanım'ın O Türkey'i mi ?
- A !....Burada bütün hanımları kursa yazdırmak için zorlayan hep o. Hoca hanıma o kadar yardımcı oldu ki...
Bu ne büyk mutluluktu benim için. Yetiştiremediğimi sandığım kişi bile karanlıkla savaşıyordu.
Sıddıka Avar' ın kitapta ifade etmeye çalıştığı çok geri bir öğrencisi olan Kürd kızı Türkan'nın karanlıklarla mücadele eden,Bingöl halkının çok çok illerisinde düşündüğünü belirtir. Çünkü Türkan yarım yamalak tam ifade edemediği biraz Türkçe kelimeler öğrendiği içindir. Sıddıka Avar için kim iki kelime Türkçe öğrendiyse ,asimle olduysa o insan karanlıklardan aydınlığa geçiş yapıyor,demektir.
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
Sıddıka Avar' ın bu yatılı okulunun misyonundan dolayı Ismet Paşa'dan tutun Umum Müfettiş Abdullah Alpdoğan ve bölgeye gelen dönemin bakanları,Bölge Valileri'nin ilk uğrak yeridir. Çünkü; Sıddııka Avar asimlasyonu en iyi uygulayan bir misyonerdir. Dağ Çiceklerim kitabında Bingöl Valisi birgün okula giderek Kürd kızlarını nasıl tehdit ve yıldırma propağandasını yaptığını anlatan bir olayı'da kitaptan alıntı yapmak istiyorum.
-Dağ Çiceklerimden ikisi Fatma Egün ve Sultan Öz okula geldiklerinde "Dersimli kizlar"
-Okulumuz üç vilayetin valileri,Milli Eğitim müdürleri ve Umum Müfettişligi tarafından ayrı ayri teftiş edilirdi.
-Bakanlık Müfettişlerinden ayrı bir gün Bingöl Valisi "Şahinbaş" gelmişti. Yatılı son sınıfa girdi. Kızlar saygı ve sevgi bakışlarıyla ayağa kalktılar. Vali
bey sordu?
- Kürd kızları bunlarmı?
- Çocukların bakışlarındaki sevgi derhal değişti,gittikçe de hainleşti.
- Tunceli'nin Türk kızları efendim. Vali Bey devam ediyordu:
- Babalarınızın,dedelerinizin isyan ederek yaptıği hataları gördünüz,canlarıyla ödediler.
- Ben sözünü kesmek isteğiyle,
- Aman efenim,bu çocukların babası değil,bunlar şerefli....
-Nasıl değişti? Hepsi kürd değilmi?sizler böyle hareket ederseniz...
-Sozünü kesmek için bir iki defa karıştıysam da o devam etti:
-Hükümet çok kuvvetlidir..hepimizi yok eder!
-Beyefendiciğim,öteki sınıflara lütf etmez misiniz?Çayınız da soğuyor.. diye kapıyı açtım.
-Ondan sonra bir iki enstitü sınıfında ve müdür odasında ikramlarda bulundum, çalısmalarımızın hedefini anlatmaya uğraştım.
-Yatılı üçlere gittim. hepsi ağlıyordu. Gözyaşları arasında şu soruları soruyorlardı?
-Neden bizi bu kadar suçlu görüyorlar?
-Neden "Kürd" diye hep hakaret ediyorlar?
Dağ Çiçeklerim kitabında o dönemlerde Bingöl Valisi olan M.Rıfat Şahin'nin Kürdlerin körpecik o taze beyinlerine korku ve hakaret dolu o sözlerin söylemesi düşündürürcüdür. Düsüne biliyormusunuz Siddika Avar Bingöl Valisine açıkça izah etmeye calışttığı,bu çocukların babası şerefsiz,bunlar şereflidir sözü misyonunu ortaya koyuyor.. O dönemlerde Bingöl mebuslarıda Bingöl kökenli olmayıp devşirme kökenlidirler. Sıddıka Avar'ın Bingöl gezisi yapttığı dönem yani tek partili Milli Sef "Ismet Inönü" döneminde Bingöl mebusları Rumeli kökenli Tahsin Banguoğlu ile Dersim / Hozat kökenli Atatürk 'ün yakın arkadaşı kendi halkının düşmanı "yeminli Kürd düşmanı" Feridun Fikri Düşünseldir.
Sonuç olarak, Sıddıka Avar'ın Bingöl hatıratlarında yaşanan bazı olaylardan kesitler aktardım. Dağ Çiceklerim kitabından anlatılan olaylar 85 yıldır Türk-Resmı ideolojisinin Kurdistan'da uyguladığı red, inkar ve asimlasyon politikaları'nın bir tutanağı ve özetidir. Kurdistana gönderilen bu görevliler hepsi birer misyonerdir.
Selam ve saygılarımı sunarım,
Orhan Zuexpayıj
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder