Toplumun bir insan hakkında verdiği yargı kolay, kolay değişmez. Eğer bir adamın adı kötüye çıkmış, bu yanıyla şöhret bulup tanınmışsa, bu durum onun için katlanılmazdır. Nereye gitse kötü yanı yüzüne vurulacak, itilip kakılacak, aşağılanıp toplum dışına itilecektir. Böyle bir hayatı yaşamak çok zor. Boşuna demezler, 'insanın adı çıkacağına canı çıksın' diye..
Îşte köyümüzün bekçisi Hemo' nun öyküsüde biraz buna benzer. Geçenlerde değerli bir dostum, kendisininde tanıdığı bir köylüm olan Hemo'nun öyküsünü neden yazmıyorsun? Dedi. Hemo'yu anlatırsan toplum olarak yaşamından çıkaracağımız çok dersler vardır. Bende bu makalemde köyümün renkli siması Hemo'nun öyküsünü elimden geldiğince size anlatmaya çalışacağım.
Hemo aslen Palu /Zoxpa "Beydoğan” köyünden olup, asıl ismi Hamit Demir'dir. Yanlız çevrede bu isimle kimse onu tanımaz. Halk arasında " Hem Fate Bırun" ismini söylediğinizde herkes tanır. Hemo uzun süre köy bekçiliği yaptı. Köyde muhtar seçimlerinde de hangi adayın kazanma şansı olsaydı, Hemo onu desteklerdi ki tekrar muhtar onu bekçi yapsın. Biliyorsunuz köy muhtarı bekçiyi belirleme yetkisi vardır.
- Hangi muhtar ki Hemo'yu bekçi yapmasaydı , Hemo üzüntüden hastalanıp yatağa düşerdi. Hemo çevrede hatırı sayılı kişileri devreye koyarak ne yapıp,edip bekçi olmanın yollarını arardı. O yüzden tabiri caizse köyün uzatmalı bekçisi sayılırdı. Zaten bekçiliğin maaşı yani maddi bir getirisi yoktur. Tamamen gönülülük temelinde bu iş yapılırdı. Yanlız her yıl köy halkından hane başına çok cüzi miktarda bekçiye buğday, darı "Queryek",ceviz veya başka yiyecek verilirdi.
- Hemo sırf bekçi olabilmek için çoğu zaman köylülerden bu yardımıda almazdı.Hemo' nun bekçiliye olan bu sevdası ve sırı köye gelen jandarma, tahsildarlar, öğretmen ve diğer devlet görevlileriyle yanlız kendisi içli, dışlı olsun içindi.. Hele ! hele ! jandarma, askerlere karşı çok büyük bir zaafiyeti vardı. Çevredeki köyler Hemo' nun jandarma ve askerlere bukadar sempati duymasından kuşkulanıyorlardı. Kısacası, Hemo'nun bu ilişkisini ajan, işbirlikçi gözüyle bakan azda olsa vardı.
- Halbuki Hemo neyin ajanı olacak ki ? a-politik biri olan zaten o dönemlerde bölgede ve köyde siyasi olaylar yoktu. Sonraki dönemlerde de PKK gerillaları' da köye rahat gidip, geliyordu. Zoxpa köyü Hemo döneminde bir zarar görmediği gibi yanlışlıkta köyde olmadı. Hemo çok girişken biri olduğu gibi, Zoxpa'da köy halkından onun gibi Türkçe bilende yoktu.
- Köy halkındanda azda olsa bazı muhalifleri onu sevmezdiler. Ama çoğunluğu saf ve iyi niyetli olduğu, kalbinde kötülük taşımadığı içinde seviyordular. Hemo köy dışına çıktığında muhalif köylüler, Hemo vallahi karakola yani Ardürek "Gökdere"nahiye'ye gidiyor, derlerdi. Hemo çevre bir köye taziye, gezmeye veya şehire alışverişe gittiğini söyleseydi de, muhalifleri inanmazdı. Bu kesimin amacı Hemo'yu sürekli "jurnallemek" kötülemektir. Derler ya "insanın adı çıkacağına canı çıksın." sözü Hemo için geçerliydi.
- Şeyh Said'in oğlu Selhaddin Efendi her yıl olmasada köyümüzü ziyaret ederdi. Hemo' yu köylüler yarı şaka şeklide Şeyh Selhaddine biraz abartılı şikayet ediyorlardı. Şeyhe diyiyorlar bir asker, jandarma köye geldiğinde Hemo köyü velveleye verip ,tellal gibi köy meydanına çıkıp, duyduk, duymadık demeyin gibi halkı tehdit edercesine zorla köy meydanına toplamaya çalışıyor. Şeyh Hemo' nun suratına bakıp, zazaca diyorki: “Bu gördüğünüz Hemo var ya tüm köyünüzü "Zoğpalıları" hepsini bir Jandarmaya kurban eder.” Tabi köylüler Şeyh'in bu sözünü adetta bir ayet gibi sık, sık Hemo'ya karşı sürekli kullanıyorlardı.
****************************************************************
Hemo'nun askere karşı olan ilgisi, sempati değil bir korku zaafiyettiydi. Hemo' nun korkusu biraz Türk askerlerinin Kürd beyinlerinde oluşturduğu karakollara benziyordu. Bir Türk subayı'nın Kurdistan dağlarında askerimiz olmasada, Kürd halkı' nın beyinlerinde oluşturduğumuz karakolarımız var sözü gibi ; Bu karakolları yakın dönemimizde Kürdler tarumar etti. Hemo' nun askere içten içe nefret ettiğine inanlardandım. Hemo'ya biri desinki jandarmaya veya assubaya karşı güzelTürkçe konuşmuş, Hemo bununla övünürdü. Komutan Hemo' ya hakaret ve küfürde etse; örneğin Eşek kafalı dese bu söz onun için sanki övünç kaynağıydı. Bak komutan bana eşek kafalı demiş,diyerek övünürdü.
Hemo Kürd ulusunun red ve inkar edildiği o suskun dönemin kişiliğini, yakın dönem en belirgin temsilcisiydi. Hemo' la ilgili yaşanan bir anekdotu sizinle paylaşmak istiyorum.
- Yil 1991 gerilla olan kardeşim bir gurup arkadaşıyla köyümüze giderler. Hemo' nun asker sevgisi ve sürekli Gökdere "Ardürek" nahiyesinin karakoluna uğradığı biliniyordu. Köyün yaşlıları kardeşime derlerki: “arkadaşlarını al Hemo'nun evine git, biraz korkutun ki daha karkola gitmesin.Bu asker sevdasınıda daha ağzına almasın. Birde gerilla Hemo'nun evine gittiğini köylüler duyarsa ,Hemo daha konuşmaz ve susar.”
- Kardeşim gece geç saate Hemo' nun kapısını çalar. Kapıyı açmaya eşi Surme teyze gelir. Kardeşime zazaca siz kimsiniz ? Der. Kardeşim 'Qıc kuê' dağların çocukları olduğunu söyler. Hemo korkmaya başlar. Hemo bu defa askerden daha fazla gerilladan korkmaya başlar. Eşi kapı'yı açmamaya çalışır.
Kardeşim mecburen zazaca kendini tanıtarak ben filankesin oğluyum, diyince hanımı kapıyı açar. Hemo gerillayı görünce korkudan titremeye başlar. Kardeşim Hemo'yu teskin ederek hakkında çevre köylerden bize şikayetler vardır. Senin sürekli askerleri övdüğün gibi karakola'da sürekli gidiyorsun.
Bu durumdan dolayı gerillanın senin hakkında ölüm kararı vardır. Yanlız bu konuda beni görevlendirmişler. Ben yakinen seni tanıdığım için, senin bu işleri yapacağına inanmadığımdan dolayı senin zarar görmemen için görevli gelmişim der.
Kardeşimin bu sözü üzerine Hemo rahatlar ve çok sevinir. Başlar zazaca dua etmeye, iltifat göstermeye.
Kardeşim Hemo'yu sakinleştirmeye çalışırken, kendisinden bazı taleplerinin olduğunu söyler ve başlar sıralamaya ; madde bir asker lafı etmiyeceksin, madde iki karakolun bulunduğu Ardürek köyü sana yasak, kardeşim birkaç yasak daha Hemo' ya sıralar.
Hemo ertesi gün şehire gelip, babamı ziyarete eder. Tabi bu defa övüne, üvüne babama derki senin oğlundan olmasaydı şimdi obür dünyadaydım.
- Hemo gerçektende o günden sonra Ardürek köyüne gitmediği gibi korkudan askerin, jandarmanın lafını bile etmedi.
************************************************+
Hemo ilginç bir simaydı. 1984 yılı olsa gerek, Zatürre hastalığına yakalnıp Bingöl gelmiştti. Çaresiz kaldığı, fakir olduğu için babama misafir olmuştu. Ertesi gün Hemo' yu alıp, Dr.Siraç Bilgin o dönemde özel yazıhanesine götürdüm. Sıraç, Hemo'yu yakinen tanıyordu. Hemo hakkında çevrede çok spekülasyon vardı. Sıraç Bilgin bana şakadan bu Hemo'ya bir iğne yapıp, kurtulalım dedi. Tabi Hemo'yu bedava muayene edip, reçetesini yazdı. Eczaneden ilaç alan, Hemo bir hafta tedavi sonucunda iyileşmeye başladı.
*********************************************************
Hemo yine bir gün Miyalan köyüne gider. Miyalan çevrede büyük bir köydür. Hemo geçtiği her kapı' nın önünde bu akşam bir börek "Luele adır" yapın, akşam size misafirim, der. Miyalan köyünde o akşam "5" tane börek pişer, Hemo hiçbirinin evine gitmez.
Bu börek olayından dolayı, gerek Zoxpa'da, gerek çevre köylerde söz verip,vaadini yerine getirmeyen insana ; “senin sözünde Hemo'nun sözü gibidir”derler.
****************************************************************
Yıl 1995 olsa gerek asker ve çeteler Zoğpa köyünü boşaltmak için yazın sıcağında basarlar. Köy halkına birkaç saat süre verirler. Köy halkı ihtiyaçlarını ancak yangından mal kurtarırcasına alıp, çevre köyler başta olmak üzere Elazığ-Bingöl çevresindeki yakın akrabalarının yanına yerleşirler. O güzelim Zoxpa köyü bir zamanlar Çewlik ve Palu civarında tekstil merkeziydi. Onlarca dokuma tezgahı'nın olduğu zazaca "Şal ve Quras" ın yani yün kumaş ve amerikanbezi yapıldığı tek köy artık boşaltılmıştı. Köy yaşlılarının ifadesine göre (40) tane dokuma tezgahı eskiden Zoxpa'da bulunuyordu. Cıvar köylerde sadece 1 veya 2 adet dokuma tezgahı'da "Pul" Karakoç köyünde vardı. Başkada bu işi bilen köy çevrede yoktu.
Hemo'da geçim derdinde ordan oraya, ama çaresiz gözlerle geçmişe ya küçük yüreğiyle dünyasıyla, beton binaların altında kent akşamlarında yıldızların bile görünmediği, Elazığ metroplüne kendin zor attı.
Hemo artık çaresiz ve tevekkül içinde olup bitenlerin muhasebesini yapıp, suçluluk psikolojisi içindeydi. Korkudan sevdiği asker, jandarma, -ama çevredekiler tarafından sanki gerçekten seviyor gibi anlaşılmasından dolayı- mahcubiyet içindeydi.
Hemo'nun öyküsü yakın dönemin yaşanan bir panoraması, yani fotografıdır. Kürd halkı sanki, Savrulduk işte büyük kentlerin egsoz kokan caddelerine savrulduk, büyük yalnızlıklara. Gelen bir ben değilim bu keşmekeş yere nice analar, babalar, çocuklar geldiler şehrin varoş denilen yerlerine…dercesine,
Hemo köyünden ayrıldıktan sonra şehir varoşlarına mahkum oldu. 1996 yılı olsa gerek Elazığ'da vefat etti.
Hemo 80 yaşına yakın ömrünü çok sevdiği köyü Zoxpa'da geçirdi. Zoğpa dağlıkta olsa,coğrafyası tarıma ve ulaşıma elverişli olmasada, Hemo'nun dünyası yalnız oraydı.
Vizontele filminde, bir konuşma sırasında bir söz söyler sinema sanatçısı Altan Erkekli; Burayı 'Hakkari' seversen burası dünyanın en güzel yeridir. Ama dünyanın en güzel yerini sevmezsen orası dünyanın en güzel yeri değildir.
Zoğpa'yı bende Hemo kadar olmasa'da seviyorum. Çünkü ben onun kadar orada yaşamadım ki. Zogpa'yı çok sevdiğim için dünyanın en güzel yeridir.
Hamo gariban, suçsuz masum bir insandı, zararı kendisineydi. Onunkisi biliyorsunuz neye benzer. Bir kere mimlendiniz mi, artık iflah olmaz sayılırsınız. Başkaları ne haltlar yer de, kimseciklerin ruhu duymaz, lakin sıra Hemo'ya gelince büyük bir uğultu yükselir, parmakla gösterilirdi.
Adı kötüye çıkan kişi, kötü olmasa bile, bu kamu yargısı kolay kolay düzeltemez. Nerede adı anılsa, hiçbir araştırma yapılmadan, hemen kötülüğü ortaya atılır. Hemo bu mağduriyeti yaşayan çilekeşlerdendi.
Metropol karanlığının ölüm dehlizlerinin, kuytu köşelerin yuttuğu nice Hemolardan dolayı lanet olsun.....
Pazartesi, 02 Kasım 2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder