"Bir kişi bir başkası için hayatını riske atıyorsa, bilinsinki o zat hem yiğit, hem bilgili ve hem de çok münevver olduğu içindir. Beni Yado yapan iki faktör vardır. Birincisi Arîf Farîs "dayım", ikincisi de sadakattir."
ÇOLÎGLÎ YADO "Yad Mehmud Ewas"
Yukarıdaki sözlerin sahibi Şeyh Said hareketinin yiğit direnişçisi, üzerine özgürlük deyir, stranları bestelenen, Kurdistan dağlarının Kartalı Yado'nun, kendisi üzerinde iz bırakan ve emeği olan dayısı Arif Faris üzerine söylediği sözlerdir.
Bu sözler boşuna söylenmemiştir. Yaşanan olaylar, fedakarlık ve kahramanlıklar bu sözlerin doğruluğunu ıspatıdır. Yado'yu Yado yapan yaşanan olaylardan anlaşılacağı gibi Arif Farıs'in etkisi olduğunu bu yazımda göreceksiniz.
Arif Farıs Çolig "aşağı çarşıdaki" KUEŞKA-BELLEK'in sahibidir. Bu Köşkün ismi Şeyh Said tarafından takılmıştır.
Arif Faris'in Çolig merkezindeki "KUEŞKA BELLEK"konağı, Şeyh Said hareketi başlamadan evvel kongrelere,toplantılara tanıklık etmiş tarihi bir mekandır. Bu mekan Kürd halkının kaderinin çizildiği önemli kararların alindığı, KUEŞKA BELLEK'in ismi ilk defa bu yazıda anılmaktadır.
KUEŞKA BELLEK, Kürd tarihinde coğrafik alan olarak en büyük direniştir. Şeyh Said hareketinde ÇOLIG ilçe merkezi teslim alındığında Kürd hükümetinin yönetim merkezi "Hükümet konağı" işlevini de görmüştür.
Kürd tarihinde Bedirxanilerin Bırca Bellek,Cemilpaşaların Amedeki köşkü ve Ahmet Türk'ün Mardin-Derik arasındaki Kasr-ı Kanco köşkü en çok bilinenlerdir. Bu köşkler Osmanlı ve Cumhuriyetin ilk dönemlerinden günümüze kadar Kürdlere kalan miraslardır. Bu köşkler günümüzde de hala ayaktalar.
KUEŞKA BELLEK ise harabesi bile yoktur. Belki bu köşk diğer köşkler gibi ihtişamlı yapılmamış olabilir. Belki bu köşkün sahipleri Osmanlılardan PAŞA ve AĞA ünvanı almamış, iyiki de almamış, belki bu köşkte diğer köşkler gibi kara bazalt taşlardan, Ermeni mimari inceliklerini ve ustaların izlerini görmeyebilirsiniz.
Ama KUEŞKA BELLEK'i diğer köşklerden ayıran özelliği Kürd Ulusal mücadelesi için stratejik toplantı ve kongrelerin yapıldığı bir mekandır. Köşkün sahibi Arif Farıs'ın, PAŞA ve Ağa ünvanı yoktu ama Kürd ulusal davasına yeğeni YADO Paşa'yı kazandırdı. Kürd insanı haketmeyen insanlara bu ünvanı vermez. Çünkü deyirlerimizde, stranlarımızda dengbejlerimiz bunu eniyi bilenlerdir.
YADO'ya bu ünvanı Kürd halkı vermiştir. Yine Arif Faris'in yakın dönemde torunu olan Mustafa Ayçiçek "Kazım" ÇOLİG ve çevresinde bir efsaneydi. Piran ve Egil arasında çıkan çatışmada şehadette ulaşmıştı. O da yakın dönemin çağdaş YADO'suydu. Anlaşılan aile Kürd ulusal davasına önemli şahsiyetler yetiştirmiştir.
Şeyh Said hareketi'nin etkin kişiligi ve nüfuzuyla Çolig'de ismi anılan Arif Faris'in yaşam öyküsünü çoktan yazmayı düşünüyordum. Çolig'li hemşerim Mehmet Aydar'ın yakın dönemde çıkardığı "Huzursuz Topraklar" adlı kitabı başta olmak üzere, Ahmet Bulmuş'un "Çewlikte yaşadılar" adlı kitabında Arif Faris hakkında önemli bilgiler aktarmaktadırlar. Bu bilgileri okuyunca Arif Faris'in yaşamının yazılmayan bölümünü sizinle paylaşmak istedim. Bu konuda hem duyarlı, hem de tarih bilimine özellikle Şeyh Said hareketinde Çolig'de yaşanan olaylara vakıf Arif Faris'in torunu sayılan Mahmut Arif Ayçiçekle hemen ilişkiye geçtim.
Mahmut Arif arkadaş siyasetle ilgilendiği gibi ağırlıklı olarak zazaca dili üzerine değerli çalışması olan bir ağabeyim ve dostumdur. Sağolsun Mahmut Arif istediğim tüm bilgileri tereddüt etmeden yolladı. Demek-ki dedesi Arif'e layik olduğunu hisseden babası Sıddık oğluna Arif ismini ikinci isim olarak takmıştır. Dedesi ve ailesi hakkında bazı bilinmeyen bilgileri de bana temin ederek yolladı. Ben de araştırma ve inceleme niteliği taşıyan bu bilgileri birazda kurguyla zeginleştirip, bu öyküyü okuyucuların taktirine bırakıyorum.
Arif Faris ailesini yakinen tanıyorum. Aile bireyleri yakın dönemde de Kürd ulusal davasında büyük bedeller ödemiştir. Aile tarihten gelen miraslarına günümüzde de onurluca göğüs germiştir. Aile bireyleri ve yakın çevreleri cezaevi, sürgün ve şehadetler yaşamıştır. Tabiri caizse tesbih taneleri gibi başta Kürd coğrafyası olmak üzere andolu ve Awrupanin dört bir tarafına dağılmışlardır.
Şeyh Said hareketinde ailenin kaybolan kızı, yıllar sonra ailenin kaybolan kızları ve çocuklarına kavuşması tam bir trajedidir. Bu olayın ileriki süreçte detaylarıyla öyküsünü yazmaya çalışacağım. Bu öyküler hepsi bir roman konusudur. Öyküyü yaşayan ailenin torunu ve muhatabı olan değerli ablamız Awrupa'da bana çok yakın ikamet etmektedir. Bu öyküyü bundan 5-6 ay evvel dinledim. Benim üzerimde çok derin bir iz biraktı.
Arif Faris'in torunu olan çagdas YADO, Çolig'de ailesi ve yakın arkadaşları arasında "MIÇE" olarak anılan, gerillada "KAZIM" kod adlı Mustafa Ayçiçek Çolig'de yazılması gereken, hak eden bir direnişçidir. Yine Mustafa Ayçiçek'in dayısının oğlu olan PKK hareketinin önder kadrolarından 15 Ağustos 1984 atılımının ve ilk kurşun teorisini hayata geçiren Şemdinli baskını komutanı Abdullah Ekinci "GÖZLÜKLÜ ALİ" önümüzdeki günlerde yazmasını planladığım kişidir.
Yine Ayçicek ailesinden Diyarbakır zindan direnişini yaşayıp ,cezaevi sonrası gerilla saflarına katılan Mehmet Ayçiçek "AKİF" kod adlı şahıs ayrı bir değerdir.
Doğrusu Arif Faris ailesi ve yakın akrabalarının Şeyh Said hareketi dönemi ve yakın dönemle mukayese ettiğimde bir kafkas "diaspora" Kürdün yıllar önce söylediği su sözleri hatırıma geldi. Bakın ne söylüyor bu Kafkas Kürdü ;
"Atalarımın mezarı Kürdistan’da, babamınki Azerbaycan’da, iki kardeşim Ermenistan’da gömülmüş, tek kız kardeşim sürgün vaktinde trende ölmüş, cenazesini askerler aldı götürdü, hangi memleket olduğunu bile bilmiyoruz, annem Kırgızistan’da vefat etti, oğlum Rusya’da öldü; orada toprağa verdiler, biz kendimiz de burada Kırgızistan’da. Bu yaşıma kadar kimsenin mezarını ziyaret edemedim. Bu zulüm değil de nedir?” (Diasporadaki bir Kürd)
Şimdi düşünüyorum Yado'nun mezarı belli değil, Arif Faris'in mezarı Selim Beg Cibran'la "Mala Suvar" beraber Kanireş Kızılçubuk alanında net yeri belli değil, Abdullah Ekinci ve Mehmet Ayçiçek'in mezar yerleri belli değil, Mustafa Ayçiçek Piran civarında şehid edilip, mezarı Çolig şehitliğinde, yine Arif Faris ailesinin kaybolan kızlarının sonradan yanılmıyorsam Antep'te bulunması, yakın dönemdeki aile bireyleri de aynı akıbeti yaşıyorlar. Tüm bu yaşananlar tıpkı Kafkas Kürdü'nün dediği gibi zulüm değilmidir.
Arif Faris'in şehadet yeri hakkında değerli dostum Tahsin Sever bakın neler yazmıştır.
Varto-Karlıova ve Kiği üçgenine çekilen, Cibranlı Halit Bey'in kardeşleri Selim ve Ahmet beylerin başında bulunduğu Cibran kuvvetleri, Yadin Ağa (Yado), Hesené Began gibi şahsiyetlerle birleşerek 1927 yılına kadar bölgede kaldılar. Selim Bey, Mayıs 1926 Çan'ın Kızılçubuk Köyü yakınlarında çıkan çatışmada öldürüldü. Geriye kalanlar 1927 yılının Sonbaharında Suriye'ye geçtiler.
Tahsin Sever Cibranlı Halit Beyin torunlarındandır. Amcazadesi Selim Beğ Cibranlı, Çoligli Arif Faris "YADO'NUN DAYISI" işte bu çatışmada çehit düşerler.
Arif Faris'in şehadeti hakkında torunu Mahmut Arif Ayçiçek'in bana gönderdiği notlarda şöyledir; Elazığ hattından Şeyh Şerif çekildikten sonra, Yado Çolig bölgesinde kalır. Arif Faris ise Kanireş bölgesine gider. Cibranlı Selim Beg'in yanında bir süre kalır. Selim Beg'le beraber Kargapazar civarında pusuya düşürülerek şehid edilirler. Yöre halkı bu iki Kürd değerine sahip çıkar. İkisinin mezarını yan yana yaparak, bir ağacın altına defin ederler.
Çolig'e Arif Faris'in şehadetini duyan Yado, Hüs Wasmunu, Heseni ve Hüsen Beganlar yola çıkarak Kargapazar alanına giderler. İhbar ederek pusu kuran kişinin lakabı "topal" olan bir şahıs olduğu tesbit edilir. Topal lakaplı bu şahıs ve iki oğlunu bulup, hemen infaz ederler. Yado bu infazdan sonra Kargapazar!da su konuşmayı yapar. İnsan öldürmek bazıları için kolay olabilir. Ama Selim Beg ile Arif Faris gibi yiğit ve soylu ailelerin çocuklarını öldürmek bedel ister. Çünkü bu şahsiyetler sahipsiz değildir.
Arif Farisin yaşam öyküsü başta olmak üzere, ailesi ve yeğeni YADO hakkında çok çarpıcı ve bugüne kadar bilinipte, yazılmayan bilgiler vardır. O yüzden bu yazı çok uzun olacağı için iki bölüme ayırdım. İkinci bölümüde bir hafta içinde yazmaya çalışacağım.
Maalesef bugüne kadar bilinipte yazılmayan bu bilgileri Kürd halkının bilgisine sunmak tarihi bir görev olarak önümüzde duruyor. Bu bilgiler yazılıp kitaplaştırılırsa kayıt altına alınıp, kaybolmaktan kurtarılır. Kürd toplumuna karşı tüm aydın, yazar, çizer, sanatçı ve politikacıların kısaca herkesin bir sorumluluğu vardır.
Gerçeği öğrenmek isteyenler, kendi kaynaklarını bulmak zorundadır.
Sonuç olarak, varlığı inkar edilen bir halkın, tarihle bağı koparılır. Halkı boşlukta bırakmak için tarihi eserleri yok edilir. Eğer gönüllüyse birde Kürd kökenliyse mutlu bir Türk, Arap ve Fars yapılır. Eğer içinde halkına ait bir öz varsa, o takdirde arayış içinde olur.
Üstelik tüm baskılara ve dezenformasyonlara rağmen bu arayış sürer. Iste benim yapmaya çalıştığım yaşanan bu çarpıklıklar,yanlış ve eksikliklere dikkat çekmektir.
Kürd halkına sömürgeci ülkelerin başta Türklerin tarih kitaplarında anlatılan yanlış ve çarpıklıkları Kürdlerin hafızasını dumura uğratmıştır. Kürt halkının hafızası gasp edildiği için sırtını dayayacak tarihi bulgulara ve eserlere de sahip çıkamamaktadır. Bu yüzden bize ait olan eserler gerçek yerlerinden koparılıp başka ülke topraklarında ve müzelerinde sergilenmektedir.
Kürtler, son 10-15 yıldır bir hayli mücadele ettiler, ediyorlar; kendi özgür tarihlerini yapmaya çalışıyorlar. Yeni süreç, tarihe ve tarih yazımına olan ilgiyi de arttırdı. Kimi yazarlar da ard arda "araştırma"lar yayımlamaya başladı. Tarihe olan bu ilgi ulusal bilinci geliştirdiği gibi, Kürd halkinin beynine enjekte edilen yanlış ve yalan tarih bilgileri belki iki üç nesil sonra ancak silebiliriz.
Arif Faris gibi fedakar Kürd ileri gelenlerinin yaşam öyküsünün detaylarına girmeden evvel kısa bir değerlendirme yaptım. İkinci bölümde Arif Faris'in Şeyh Said hareketindeki rolü başta olmak üzere Yado'yu harekete nasıl kanlize edip, sahiplendi. Çolig'de yapılan kongreye katılan kişilerin listesi, toplantıda yapılan tartışmalardan kesitler sunulacaktır.
Daha başka bilinmiyen bilgilerle buluşmak üzere, Ruhun şad olsun Arif Faris.
Selam ve saygılarımla.
Cumartesi, 19 Haziran 2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder