ŞÊX SAİD'IN AMCASI SEYH HASAN "alintidir"
Mizgîn/Sayı 46 - Şêx Said’in amcası Şêx Hasan’ın torunlarından Şêx Feyzullah’ın anlatımlarıyla
Mizgîn Dergisi: Şêx Said kıyamına geçmeden önce bu süreci hazırlayan etkenler üzerinde duracak olursak, yani Osmanlı’da Meşrutiyet’in ilanı ve sonrası olayları kısaca izah edebilir misiniz?
Şêx Feyzullah: Bismillahirrahmanirrahim. Allah sizden de razı olsun. Bu imkânı oluşturduğunuz için sizlere çok teşekkür ediyorum.
Genel itibariyle Kürt milleti, çok mazlum bir millettir. Kürtlerin kendi büyüklerini, kendi örf ve adetlerini, tarihlerini bilmeleri elzem bir ihtiyaçtır. Şêx Said Efendi’nin kıyamı, geniş bir harekettir. Yani sadece 1924-1925’lerde hazırlanmış bir hareket değildir.
Fransız İhtilali ve Tanzimat’ın ilanından sonra Osmanlı Devleti’nde önemli gelişmeler oldu. İngiltere öncülüğündeki Hıristiyan âleminin, İttihatçıların, Jön-Türklerin ve yeniçerilerin tek gayesi İslam ümmetinin dağılması ve Osmanlı devletinin yıkılmasıydı. Bunların içerisinde bazı din âlimleri de vardı. Bunların baskısıyla II. Meşrutiyet ilan edildi. 31 Mart Olayı sonrasında İttihat ve Terakki yönetiminin kontrolündeki 3. Ordu Selanik’ten yola çıkıp İstanbul’a girdi ve II. Abdülhamit’i tahttan indirip Sultan Abdürreşad’ı tahta geçirdiler.(1908)
Meşrutiyet’in dört hedefi vardı. Adalet, uhuvvet, müsavat, hürriyet. Osmanlı Devleti’nin nüfusu 320 milyonu geçiyordu. Bunun içerisinde takriben 9 milyon ağırlıklı Hristiyan olmakla beraber gayrı Müslimler vardı. Tabi Müslümanlar uhuvvet, müsavat anlamında bunlarla kardeş oldular. 1909’da tamamen Şer’i esaslar yürürlükten kaldırıldı. Yine bu yıllarda 20 vilayette İstiklal Mahkemeleri kuruldu ve buralarda çeşitli sebepler ile ulemanın idamına başlandı.
Şêx Said’in amcası Şêx Hasan Efendi, İslam âleminde Reis-ul Ulema, yani Ulemanın Büyüğü olarak seçilmişti. Şêx Hasan Efendi, bilfiil meşrutiyete karşı çıkıyordu. Şêx Hasan, o zaman Palo’dan Erzurum’a gitmek üzere hareket eder. Şêx Hasan Efendi, Göynet’e gelirken ilk istişaresini gizli olarak Mela Selim’le yapar. Ona: “Ben Erzurum’a gidiyorum, benden habersiz hareket etmeyin, kendinizi ele vermeyin. İkinci bir cevabım geldiğinde, hareketi başlatırsınız.” Şêx Hasen Efendi Erzurum’a gidince Meşrutiyet’i kabul etmeyen ulemanın idam sehpasında olduğunu görür. Bunun üzerine ulema perişan bir halde dehşete düşmüştür, Şêx Hasan Efendi dönmek zorunda kalır. Benim dedem Şêx Mehmet Efendi ile orda karşılaşır. Dedem Şêx Hasan Efendi’ye diyor ki: “Baba, kaymakam gizli olarak kardeşime demiştir ki efendi nerdeyse, kendisini saklasın. Efendinin idam kararı gelmiştir. Gizliden takip ediliyor.” Dedem, babasını Sancak’ın Girbe aşiretinin içerisine saklar. Şêx Hasan Efendi bir sene Girb’te kalır. Dört sene de Palo’nun Caro köyünde kalır. 1915’de genel affın çıkmasıyla Şêx Hasan Efendi dışarı çıkar.
Daha sonra Seydayê Mele Selim Gews ailesiyle ittifak yapar. Şêx Şahabettin onlarla görüşürken istihbarat Osmanlı’ya haber ulaştırır. Dolayısıyla kıyam erken patlak verir.
Mizgîn Dergisi: Şêx Hasan Efendi, Mela Selim’i Bitlis’e gönderirken kendisi de ayrıca bir hazırlık yapıyor. Sonrasında daha büyük bir şey oluşturmak için mi?
Şêx Feyzullah: Kendisi Mela Selim’i Bitlis’e gönderirken o da Erzurum’a gidiyor. Orada bazı hazırlıklar yapmak için. Gaye büyük bir kıyamdır meşrutiyet’in önlenmesi için. Mela Selim’in arkadaşları yakalanınca o kurtuluyor, Rus elçiliğine sığınıyor. 1914’e kadar Mela Selim Bitlis’te Rus elçiliğinde kalıyor. Birinci Cihan Harbi’nin başlangıcı ile Ruslar, Rus elçiliğini kapatıp giderken, Seyda’ya diyorlar ki: “Osmanlılar sizi idam ederler bizimle beraber gelin Rusya’ya gidelim.” Onun öncesinde Bedirxan ailesinden Abdurrezak Bedirxanoğlu, Rus elçiliğinde Seyda ile görüşüyor. Seyda’yı görmeden evvel Tiflis Konferansı’nda bulunmuş. Bu konferansta Kürt Mela Eli İhsan Paşa, Abdurrezak Bedirxan ve Şêx Mahmut Berzenci, Rus Genelkurmay Başkanı General Nigaro ile görüşüyorlar. Yani I. Cihan Harbi öncesinde Kürtlerin mukadderatının ne olacağı üzerine konuşuyorlar. Abdurrezak Bedirxan, orada konuşulanları Seyda’ya anlatıyor. Bu nedenle Seyda elçilikle Rusya’ya gitmiyor. Gitmeyince bazı kimseler seydayı şikâyet ederler. Şikâyet üzerine Mela Selim’i de idam ederler.
Mizgîn Dergisi: Şêx Said kıyamının bir provokasyonla başladığı biliniyor. Demek ki ondan önceki dönemde de böylesi provokasyonlar olmuştu.
Şêx Feyzullah: Evet, Piran’da o provokasyonun patlaması gibi Meşrutiyet’in ilanında Şêx Hasan Efendi’nin şahsında Şark Ulemalarının tasfiye edilmesi için bazı siyasi senaryolar, bazı provokasyonlar yapılıyordu. İşte o provokasyonlar ile Bitlis Kıyamı da doğmadan bastırılıyor. Mela Selim de bu sürecin sonunda yapılan şikâyetlerden dolayı yakalanıp idam ediliyor.
I. Cihan Harbi’nde Şêx Said Efendi, bir toplantıda General İhsan ve bazı münevverlerle gizli bir istişarede bulunuyor. Osmanlılar, savaş arefesinde Şêx Sait Efendi’yi Kürdistan bölgesinden Piran’a Mecburi İskan’a tabi tuttular. I. Cihan Harbi’nin bitmesiyle 1920’de Osmanlı devletini bölüştüler. Kürdistan’ı da beş devlet arasında böldüler. 1922’de M. Kemal başa geçti. 1924’te Halifelik kaldırıldı. Tabii Şêx Said Efendi bunları bilfiil olarak takib ediyordu. Ayrıca Kürt müneverlerinden Cibranlı Xalid Beg, Yusuf Ziya, Teymen Ali, Mele Abdurrehman gibi büyük zevatlar da Kürt ulusunu örgütlemek için Azadi Cemiyeti’ni kuruyorlar. Sonraları, Azadi Cemiyeti’ni feshettiler ve yerine “Berivana Mafê Merivan” diye bir cemiyeti kurdular. Bu teşkilatın başında yine Cibranlı Xalid Bey bulunuyordu.
1923’te İsmet İnönü tarafından Lozan Anlaşması imzalandı. 1924 Anayasası’nın gelmesiyle medreseler üzerinde, ilim üzerinde bütün İslami örf adetler üzerinde bir baskı oluşur.
Mizgîn Dergisi: Şêx Said kıyamının zeminleri nasıl oluşuyor?
Şêx Feyzullah: 1924’ün 10 Ekim’inde Xalid Bey’i tutuklarlar. Aynı ay içinde Yusuf Ziya, Mele Abdurrehman ile Teymen Ali yakalanır. Aralık 1924’te Hasenanlı Xalid Beg, Keremê Kolağası ve Şêx Said Efendi’nin tutuklanmasını isterler. Bir müfreze Hınıs’a gider. Maksud Bey (Hınıs kaymakamı) der ki Şêx Efendi evde değildir. Gelince haber veririm. Keremê Kolağası farkına varıp çıkar ve bir yerde jandarma ile karşılaşır. Orda çatışma yaşanır. Bir başçavuş ile dört jandarmayı vurup öldürürler. Hasenanlı Xalid Bey de aşiretini kendi etrafında toplar.
Şêx Efendi 27 Aralık 1924’te Hınıs’ı mecburen terk eder. Şûşar (Kırıkhan)’a doğru gelir. Şêx Said Efendi bundan önce oğlu Şêx Ali Rıza’yı Beyrut’a hayvanları satmaya gönderiyor. Oğluna diyor ki: “Sen hayvanlarını sattıktan sonra İstanbul’a git, Seyyid Abdülkadir ile görüş.” 12 sürü hayvan satılana kadar aradan 3 ay geçiyor.
Tabi Şêx Said’in Xalid Bey ile de istişaresi vardır. Ansızın Xalid Bey yakalanır. Şêx Said Efendinin de tutuklanma emri gelir. Hınıs kaymakamı, hükümete Efendi’nin Melekan’daki bir düğün merasimi için Çapakçur’a doğru hareket ettiğine dair bir rapor verir. Şêx Ali Rıza Efendi de malını sattıktan sonra KTC başkanı Seyyid Abdülkadir’le görüşmek için Beyrut’tan İstanbul’a gider.
Mizgîn Dergisi: Seyyid Abdülkadir, Şêx Ubeydullah Nehri Başkaldırısı’ndan sonra İstanbul’da mecburi ikamet durumunda kalıyor. Orayı terk edemiyor, değil mi?
Şêx Feyzullah: İstanbul’da o zaman KTC’nin 500 bin delegesi vardı. İstanbul, KTC’nin merkeziydi. Seyyid Abdülkadir orada kalıyordu. Ali Rıza Bey Beyrut’tan İstanbul’a gidince Xalid Beyin yakalandığını öğrenir. İki gün Seyyid Abdülkadir’in evinde kalır. Ona der ki: “Babamın selamı vardır, ancak böyle bir hareketin oluşması için sizin, hareketin başında bulunmanızı istiyor.” Takdiren orda bağımsız bir devlet kurulsaydı, devletin başına Şêx Said Efendi değil Seyyid Abdülkadir geçecekti. Askeri alanda bir Genelkurmay Başkanlığı olsaydı Xalid Bey olacaktı. Şeyh Said Efendi sadece, İslam şurasında dini lider olarak ulemayı sevk ve idare eden bir makamda kalacaktı.
Şêx Said Efendi 27 Aralık’ta Hınıs’tan hareket eder. Kırıkhan’a gelir. Kırıkhan’da, birçok Kürt münevveri ile bir istişare yapar. Ertesi gün Şêx Ali Rıza İstanbul’dan dönerken, Kırıkhan’da Şeyh Said ile karşılaşır.
Kürt milleti genel itibariyle dindar bir millettir. Şêx Said Efendiye diyorlar ki bu hareketin başına sizin geçmenizi tavsiye ediyoruz. Çünkü burada İslami hükümler var, İslami hakemler var, İslami sualler var. Bu hareketin başında büyük bir İslam âliminin, büyük bir zatın bulunması gerekiyor. Şêx Said Efendi “tamam farkındayım” diyor. “Bu hareketin başına Seyid Abdülkadir geçecek, Ali Rıza Efendi İstanbul’dan gelene kadar sabredin. Ali Rıza Efendi İstanbul’dan bize cevap getiriyor.”
O zaman Bitlis’te 2. Fırka Kumandanı Kazım Dirik bulunuyordu. Onun komutasında bir müfreze Xalid Beyi Erciş üzerinden götürüyordu. Erciş’te Hayderan aşiretinden birkaç kişi Xalid Beyi görüyorlar. Xalid Bey bir fırsatını bulup onlara diyor ki: “Salih Bey’e söyleyin, bana 500 tane ham kağıt göndersin.” O adamlar Kör Hüseyin Paşa’ya gidip mesajı iletiyorlar. Kör Hüseyin Paşa diyor ki: “Kocaman bir miralay Kürdistan reisidir. 500 tane ham kâğıdı bulamıyor.” Akşama doğru Salih Bey geliyor. Kör Hüseyin Paşa durumu oğluna anlatıyor. O zaman Salih Bey ağlayıp: “Baba ham kağıt, 500 gerilla asker gönder beni kurtar anlamındadır.”
Xalid Bey’i Bitlis’e götürüyorlar. Şeyh Said Efendi, Kırıkhan’da oğlu ile görüştükten sonra oradan ayrılıyor. Şêx Said Efendi, 6 Ocak’ta Kanîreş’te Kamil Bey’in evine misafir olur. Oradan Melekan’a gider. Melekan(Solhan)’da eniştesi Şêx Abdullah’ın evinde üç-dört gün kalır. Zırqan aşiret reisi Kereme Kolan 8 Ocak’ta Şêx Said ile görüşür. Melekan’dan Çan’a gider. Çan’da diğer bir eniştesi Şêx İbrahim Efendi ile görüşür. Orda 1-2 gece kalır.
Şêx Said Efendi daha sonra Pêçar’a gider. Giderken yol üzerinde bulunan Botıyan aşiretinde birkaç gün kalır. Emerê Faro ile görüşüp onunla birlikte Lice’ye gider. Ardından Hani’ye gidip, Salih Bey’e misafir olur. Salih Bey ile beraber Piran’a gider.
Orada bir düğün vardır. Şêx Said Efendi kendi kardeşi Şêx Abdurrehim’in evinde kalır. Bu arada Şêx Said Efendi Bingöl’e gelince Bingöl’den Ankara’ya bir bilgi gider: “Şêx Said Efendi Kürt münevverleri, beyleri ve şeyhleri ile bir istişare halindedir. Bildiğimiz kadarıyla devlete karşı bir başkaldırı hazırlığı vardır.” Bunun üzerine General Mürsel’e görev verilir. Şêx Said Efendinin yakalanması için Erzurum valiliği ve Hınıs kaymakamı Maksut Beye haber verilir.
General Mürsel, Şêx Said Efendi’nin yakalanması için 10-12 tane asker gönderir. Piran’da 9 firari vardır. Bunlar da dağdan inip Şêx Said’i ziyaret etmek için Piran’a gelirler. Köyün içerisinde General Mürsel’in teymenleri ve askerleriyle karşılaşırlar. Küçük bir çatışma sonucu bunlar içeri girerler. Mahkûmlar içeri girince askerler evi sarar.
Şeyh Efendi, Şêx Abdurrahim’i gönderir ve der ki “Burada bir provokasyon var. Bu, General Mürsel’in senaryosudur. Beni alıp, götürmek istiyorlar. Mümkün oldukça çatışma çıkarmayın. Bana Teymen Mustafa’yı çağırın gelsin.” Efendi durumu soruyor. Teymen: “Dokuz tane eşkıya evdedir, askerler etrafını sarmışlar. Sen de Şêx’in memleketlisisin. Bu dokuz eşkiyayı bize teslim et.” Şêx Said Efendi; “Tamam 9 eşkiyayı teslim ederiz makul bir şey söylüyorsunuz askersiniz görevinizdir. Yalnız memleketin bir örfü-adeti vardır. Ben dün buraya misafir olarak geldim bu düğünde bulundum. Bugün etrafımda 3 bin tane insan vardır. En azından 2 bini silahlıdır. 2 bin silahlı içinde bunların sana teslim edilmesi mümkün değildir. Ne benim gücüm yeter, ne de başka kimsenin. Siz bekleyin. Düğün dağıldıktan sonra size teslim ederim.” Teymen buna, karşı çıkıyor.
Teymen çıkınca Şêx Abdurrahim ne olup bittiğini Şêx Said Efendiye soruyor. Şêx Said “birkaç kişiyle konuşalım, bunları biraz teskin etsinler” diyor. Daha Şêx Abdurrahim gitmeden ateş başlıyor. Şêx Abdurrahim gidene kadar çatışma duruyor, millet hücum ediyor askerleri esir alıyor. Şêx Said Efendi’ye, bir askerin öldürüldüğünü, diğerlerinin esir alındığını haber veriyorlar.
Şêx Said Efendi gidip Teymen’e “Peki siz neden bunu yaptınız, mazlum bir insanın katledilmesine sebep oldunuz.” diye sorunca Teymen; “Biz görevimizi yaptık. Gaye burada bir patlağın olmasıydı, siz devlete baş kaldırdınız bizi vurdunuz.”
Şêx Said Efendi cenazeyi kaldırdıktan sonra acilen Darahini’ye dönüyor. Vilayet merkezini ele geçirip, bankadaki paraları alır.
Mizgîn Dergisi: Darahini’nin Şêx Said kıyamındaki ağırlığı nasıldı?
Şêx Feyzullah: Darahini, Şêx Said hareketinde geçici başkent ilan edilir. Çünkü çok stratejik bir bölgedir. Ta ki Amed düşene kadar. Feqî Hesen Mudani başa getirildi. Genç’in hemen hemen her kesiminden insanlar harekete katıldılar. Murtezan, Botiyan’dan Kulp’a kadar Hazro’ya kadar Diyarbakır… O bölge haliyle kıyamın içerisindeydi. Zaten kıyamın dışında çok az, bilinmeyen bazı fertler kalmış. Şêx Said Efendinin savaşçıları 80 bin’e ulaştı. O kısa zaman içerisinde, o plansız-tedbirsiz zaman içerisinde 80 bin kişiye ulaştı. Bu 80 bin kişi birçok aşiretlerden müteşekkildi.
Artık kıyam, fiilen başlamıştır. Dört-beş koldan; Kelxasi’li Şêx Şerif Efendi Xarput cephe kumandanlığına, Çan Şêxleri Şêx Elî, Şêx Celaleddîn, Yado Paşa ve diğer birçok büyük insanla beraber Şêx Şerif’e refakat ederek Xarput cephesine gidiyorlar. Kîğî, Erzincan cephesine Senceq’teki Evni Ağa, Karlıova beyi Balad Bey, Çanlı Şêx Mustafa Efendi ve Şêx Hasan Efendi giderler. Bunları Efendi görevlendirir. Muş cephesine Melekanlı Şêx Abdullah Efendi, Heci Selim Ağayê Girnosê. Bunlara da şu söyleniyor: “Şêx Ali Rıza Efendi ve Xalid Beyle birleşin, tek gayeniz Bitlis’te Xalid Bey’in kurtarılmasıdır.”
Mizgîn Dergisi: Erzincan’a kadar da mı gidiliyor?
Şêx Feyzullah: İlçeler alınıyor. Erzincan merkezi alınamıyor. Şerif Efendi kısa bir zamanda Xarput’u alınca, burdaki güçler de Xarput’a döndüler.
Mizgîn Dergisi: Sonra neler oluyor?
Şêx Feyzullah: Bu arada Şêx Said Efendi Diyarbakır üzerine yürür. 27 gün Diyarbakır’ı muhasaraya alırlar. General Mürsel’in teslim olmasını talep ederler.
Kürdistan’ı böldükleri için tren hattının aşağı tarafı Fransızların, yukarı tarafı Türklerin elindeydi. 9. kolordudan 90 bin asker, bin tane de Fransız komandolarıyla beraber o hattan Diyarbakır’a girer. Kürt beylerinden Ömeran aşireti lideri Süleymanê Ehmed, Pencenarê aşireti askerlerle birleşerek arkadan Siverekli Şêx Eyyüb Efendiye saldırırlar. Şêx Eyyüb Efendi aradan çekilir. Arka cephede Şêx Abdurrahim Efendi yalnız kalır. Bin asker de Fransız kumandanlarıyla beraber Diyarbakır’a girer. Şêx Said Efendi de ön cephenin tamamen açıldığını, Şêx Eyyüb Efendi ve Şêx Abdurrahim Efendi’nin çekilmek zorunda kaldıklarını görünce, Diyarbakır kuşatmasına son verir. Şêx Said Efendinin yanındaki askerler de Tılalo dediğimiz yere döner.
Şêx Said Efendi Muş hattı üzerinde bir gece Girbas’ta kalır. Tabi Efendi ile beraber, O’nu adım adım takip eden bacanağı binbaşı Kasım da vardır. Şerafettin Dağı’ndan, Mergimir’den, Kovax’tan Murat suyundan Kovax’tan geçip de oradan öbür tarafa ulaşınca selamete ulaşırlardı. Oradaki Oxin Şêxlerinden Şêx Maruf kendi aşiretiyle Şêx Said Efendi’ye saldırır, Şêx Said Efendi oradan da geri dönmek zorunda kalır. Kasım devreye girerek “Biz, Abdurrahmanpaşa Köprüsü’nden gidelim en sakin yer orasıdır.” Binbaşı Kasım öncesinden de neredeyse 40 adamını köprüye gönderir. Şerafettin Efendi de yanlarındaki 300 kişiden 200-250 insanı dağıttığı için Şêx Said Efendi’nin yanında sadece 50 insan kalmıştır. Bunlar köprüye varınca Kasım’ın adamları silahı patlatırlar. Orada Şêx Said Efendi’yi yakalarlar. Asker yoktur. Yani Şêx Said Efendi’yi, arkadaşları yakalıyor.
Şêx Ali Rıza Efendi ve yakalanmayan diğer kişiler artık İran’a yöneldiler. İran’da 60 şehid verdiler. O şehadetten sonra Ali Rıza Efendi, Gıyaseddin Efendi, Şêx Selahaddin Efendi yakalandılar. 6 ay Tahran’da kaldılar. Oradan da serbest bırakıldılar. Ali Rıza Efendi Bağdat’a gitti. Şêx Ali Rıza, Bağdat’a gidip bir süre kalıp, Şêx Abdürrehim’in yanına Suriye’ye döndü.
Şêx Said Efendi de 48 arkadaşıyla beraber Diyarbakır İstiklal Mahkemesi’nce yargılanıp şehid edildi.
Kıyamın başlangıcından sonuna kadar 700 bin insan öldürüldü. Dedem Şêx Şerif Efendi’yi, Palo’dan iki sefer süngülediler. Kardeşini 86 kişiyle beraber bağladılar Murat suyuna attılar. Yani genel bir katliam vardı. 80–85 yaşındaki hatta 90 yaşındaki insanları da idam ettiler, kestiler. Yani bir katliam idi. Daha sonra ikinci İstiklal Mahkemesi’ni Elazığ’a taşıdılar. 15 bin insan Elazığ’da idam edildi.
****************
Mizgîn Dergisi: Şêx Said kıyamına geçmeden önce bu süreci hazırlayan etkenler üzerinde duracak olursak, yani Osmanlı’da Meşrutiyet’in ilanı ve sonrası olayları kısaca izah edebilir misiniz?
Şêx Feyzullah: Bismillahirrahmanirrahim. Allah sizden de razı olsun. Bu imkânı oluşturduğunuz için sizlere çok teşekkür ediyorum.
Genel itibariyle Kürt milleti, çok mazlum bir millettir. Kürtlerin kendi büyüklerini, kendi örf ve adetlerini, tarihlerini bilmeleri elzem bir ihtiyaçtır. Şêx Said Efendi’nin kıyamı, geniş bir harekettir. Yani sadece 1924-1925’lerde hazırlanmış bir hareket değildir.
Fransız İhtilali ve Tanzimat’ın ilanından sonra Osmanlı Devleti’nde önemli gelişmeler oldu. İngiltere öncülüğündeki Hıristiyan âleminin, İttihatçıların, Jön-Türklerin ve yeniçerilerin tek gayesi İslam ümmetinin dağılması ve Osmanlı devletinin yıkılmasıydı. Bunların içerisinde bazı din âlimleri de vardı. Bunların baskısıyla II. Meşrutiyet ilan edildi. 31 Mart Olayı sonrasında İttihat ve Terakki yönetiminin kontrolündeki 3. Ordu Selanik’ten yola çıkıp İstanbul’a girdi ve II. Abdülhamit’i tahttan indirip Sultan Abdürreşad’ı tahta geçirdiler.(1908)
Meşrutiyet’in dört hedefi vardı. Adalet, uhuvvet, müsavat, hürriyet. Osmanlı Devleti’nin nüfusu 320 milyonu geçiyordu. Bunun içerisinde takriben 9 milyon ağırlıklı Hristiyan olmakla beraber gayrı Müslimler vardı. Tabi Müslümanlar uhuvvet, müsavat anlamında bunlarla kardeş oldular. 1909’da tamamen Şer’i esaslar yürürlükten kaldırıldı. Yine bu yıllarda 20 vilayette İstiklal Mahkemeleri kuruldu ve buralarda çeşitli sebepler ile ulemanın idamına başlandı.
Şêx Said’in amcası Şêx Hasan Efendi, İslam âleminde Reis-ul Ulema, yani Ulemanın Büyüğü olarak seçilmişti. Şêx Hasan Efendi, bilfiil meşrutiyete karşı çıkıyordu. Şêx Hasan, o zaman Palo’dan Erzurum’a gitmek üzere hareket eder. Şêx Hasan Efendi, Göynet’e gelirken ilk istişaresini gizli olarak Mela Selim’le yapar. Ona: “Ben Erzurum’a gidiyorum, benden habersiz hareket etmeyin, kendinizi ele vermeyin. İkinci bir cevabım geldiğinde, hareketi başlatırsınız.” Şêx Hasen Efendi Erzurum’a gidince Meşrutiyet’i kabul etmeyen ulemanın idam sehpasında olduğunu görür. Bunun üzerine ulema perişan bir halde dehşete düşmüştür, Şêx Hasan Efendi dönmek zorunda kalır. Benim dedem Şêx Mehmet Efendi ile orda karşılaşır. Dedem Şêx Hasan Efendi’ye diyor ki: “Baba, kaymakam gizli olarak kardeşime demiştir ki efendi nerdeyse, kendisini saklasın. Efendinin idam kararı gelmiştir. Gizliden takip ediliyor.” Dedem, babasını Sancak’ın Girbe aşiretinin içerisine saklar. Şêx Hasan Efendi bir sene Girb’te kalır. Dört sene de Palo’nun Caro köyünde kalır. 1915’de genel affın çıkmasıyla Şêx Hasan Efendi dışarı çıkar.
Daha sonra Seydayê Mele Selim Gews ailesiyle ittifak yapar. Şêx Şahabettin onlarla görüşürken istihbarat Osmanlı’ya haber ulaştırır. Dolayısıyla kıyam erken patlak verir.
Mizgîn Dergisi: Şêx Hasan Efendi, Mela Selim’i Bitlis’e gönderirken kendisi de ayrıca bir hazırlık yapıyor. Sonrasında daha büyük bir şey oluşturmak için mi?
Şêx Feyzullah: Kendisi Mela Selim’i Bitlis’e gönderirken o da Erzurum’a gidiyor. Orada bazı hazırlıklar yapmak için. Gaye büyük bir kıyamdır meşrutiyet’in önlenmesi için. Mela Selim’in arkadaşları yakalanınca o kurtuluyor, Rus elçiliğine sığınıyor. 1914’e kadar Mela Selim Bitlis’te Rus elçiliğinde kalıyor. Birinci Cihan Harbi’nin başlangıcı ile Ruslar, Rus elçiliğini kapatıp giderken, Seyda’ya diyorlar ki: “Osmanlılar sizi idam ederler bizimle beraber gelin Rusya’ya gidelim.” Onun öncesinde Bedirxan ailesinden Abdurrezak Bedirxanoğlu, Rus elçiliğinde Seyda ile görüşüyor. Seyda’yı görmeden evvel Tiflis Konferansı’nda bulunmuş. Bu konferansta Kürt Mela Eli İhsan Paşa, Abdurrezak Bedirxan ve Şêx Mahmut Berzenci, Rus Genelkurmay Başkanı General Nigaro ile görüşüyorlar. Yani I. Cihan Harbi öncesinde Kürtlerin mukadderatının ne olacağı üzerine konuşuyorlar. Abdurrezak Bedirxan, orada konuşulanları Seyda’ya anlatıyor. Bu nedenle Seyda elçilikle Rusya’ya gitmiyor. Gitmeyince bazı kimseler seydayı şikâyet ederler. Şikâyet üzerine Mela Selim’i de idam ederler.
Mizgîn Dergisi: Şêx Said kıyamının bir provokasyonla başladığı biliniyor. Demek ki ondan önceki dönemde de böylesi provokasyonlar olmuştu.
Şêx Feyzullah: Evet, Piran’da o provokasyonun patlaması gibi Meşrutiyet’in ilanında Şêx Hasan Efendi’nin şahsında Şark Ulemalarının tasfiye edilmesi için bazı siyasi senaryolar, bazı provokasyonlar yapılıyordu. İşte o provokasyonlar ile Bitlis Kıyamı da doğmadan bastırılıyor. Mela Selim de bu sürecin sonunda yapılan şikâyetlerden dolayı yakalanıp idam ediliyor.
I. Cihan Harbi’nde Şêx Said Efendi, bir toplantıda General İhsan ve bazı münevverlerle gizli bir istişarede bulunuyor. Osmanlılar, savaş arefesinde Şêx Sait Efendi’yi Kürdistan bölgesinden Piran’a Mecburi İskan’a tabi tuttular. I. Cihan Harbi’nin bitmesiyle 1920’de Osmanlı devletini bölüştüler. Kürdistan’ı da beş devlet arasında böldüler. 1922’de M. Kemal başa geçti. 1924’te Halifelik kaldırıldı. Tabii Şêx Said Efendi bunları bilfiil olarak takib ediyordu. Ayrıca Kürt müneverlerinden Cibranlı Xalid Beg, Yusuf Ziya, Teymen Ali, Mele Abdurrehman gibi büyük zevatlar da Kürt ulusunu örgütlemek için Azadi Cemiyeti’ni kuruyorlar. Sonraları, Azadi Cemiyeti’ni feshettiler ve yerine “Berivana Mafê Merivan” diye bir cemiyeti kurdular. Bu teşkilatın başında yine Cibranlı Xalid Bey bulunuyordu.
1923’te İsmet İnönü tarafından Lozan Anlaşması imzalandı. 1924 Anayasası’nın gelmesiyle medreseler üzerinde, ilim üzerinde bütün İslami örf adetler üzerinde bir baskı oluşur.
Mizgîn Dergisi: Şêx Said kıyamının zeminleri nasıl oluşuyor?
Şêx Feyzullah: 1924’ün 10 Ekim’inde Xalid Bey’i tutuklarlar. Aynı ay içinde Yusuf Ziya, Mele Abdurrehman ile Teymen Ali yakalanır. Aralık 1924’te Hasenanlı Xalid Beg, Keremê Kolağası ve Şêx Said Efendi’nin tutuklanmasını isterler. Bir müfreze Hınıs’a gider. Maksud Bey (Hınıs kaymakamı) der ki Şêx Efendi evde değildir. Gelince haber veririm. Keremê Kolağası farkına varıp çıkar ve bir yerde jandarma ile karşılaşır. Orda çatışma yaşanır. Bir başçavuş ile dört jandarmayı vurup öldürürler. Hasenanlı Xalid Bey de aşiretini kendi etrafında toplar.
Şêx Efendi 27 Aralık 1924’te Hınıs’ı mecburen terk eder. Şûşar (Kırıkhan)’a doğru gelir. Şêx Said Efendi bundan önce oğlu Şêx Ali Rıza’yı Beyrut’a hayvanları satmaya gönderiyor. Oğluna diyor ki: “Sen hayvanlarını sattıktan sonra İstanbul’a git, Seyyid Abdülkadir ile görüş.” 12 sürü hayvan satılana kadar aradan 3 ay geçiyor.
Tabi Şêx Said’in Xalid Bey ile de istişaresi vardır. Ansızın Xalid Bey yakalanır. Şêx Said Efendinin de tutuklanma emri gelir. Hınıs kaymakamı, hükümete Efendi’nin Melekan’daki bir düğün merasimi için Çapakçur’a doğru hareket ettiğine dair bir rapor verir. Şêx Ali Rıza Efendi de malını sattıktan sonra KTC başkanı Seyyid Abdülkadir’le görüşmek için Beyrut’tan İstanbul’a gider.
Mizgîn Dergisi: Seyyid Abdülkadir, Şêx Ubeydullah Nehri Başkaldırısı’ndan sonra İstanbul’da mecburi ikamet durumunda kalıyor. Orayı terk edemiyor, değil mi?
Şêx Feyzullah: İstanbul’da o zaman KTC’nin 500 bin delegesi vardı. İstanbul, KTC’nin merkeziydi. Seyyid Abdülkadir orada kalıyordu. Ali Rıza Bey Beyrut’tan İstanbul’a gidince Xalid Beyin yakalandığını öğrenir. İki gün Seyyid Abdülkadir’in evinde kalır. Ona der ki: “Babamın selamı vardır, ancak böyle bir hareketin oluşması için sizin, hareketin başında bulunmanızı istiyor.” Takdiren orda bağımsız bir devlet kurulsaydı, devletin başına Şêx Said Efendi değil Seyyid Abdülkadir geçecekti. Askeri alanda bir Genelkurmay Başkanlığı olsaydı Xalid Bey olacaktı. Şeyh Said Efendi sadece, İslam şurasında dini lider olarak ulemayı sevk ve idare eden bir makamda kalacaktı.
Şêx Said Efendi 27 Aralık’ta Hınıs’tan hareket eder. Kırıkhan’a gelir. Kırıkhan’da, birçok Kürt münevveri ile bir istişare yapar. Ertesi gün Şêx Ali Rıza İstanbul’dan dönerken, Kırıkhan’da Şeyh Said ile karşılaşır.
Kürt milleti genel itibariyle dindar bir millettir. Şêx Said Efendiye diyorlar ki bu hareketin başına sizin geçmenizi tavsiye ediyoruz. Çünkü burada İslami hükümler var, İslami hakemler var, İslami sualler var. Bu hareketin başında büyük bir İslam âliminin, büyük bir zatın bulunması gerekiyor. Şêx Said Efendi “tamam farkındayım” diyor. “Bu hareketin başına Seyid Abdülkadir geçecek, Ali Rıza Efendi İstanbul’dan gelene kadar sabredin. Ali Rıza Efendi İstanbul’dan bize cevap getiriyor.”
O zaman Bitlis’te 2. Fırka Kumandanı Kazım Dirik bulunuyordu. Onun komutasında bir müfreze Xalid Beyi Erciş üzerinden götürüyordu. Erciş’te Hayderan aşiretinden birkaç kişi Xalid Beyi görüyorlar. Xalid Bey bir fırsatını bulup onlara diyor ki: “Salih Bey’e söyleyin, bana 500 tane ham kağıt göndersin.” O adamlar Kör Hüseyin Paşa’ya gidip mesajı iletiyorlar. Kör Hüseyin Paşa diyor ki: “Kocaman bir miralay Kürdistan reisidir. 500 tane ham kâğıdı bulamıyor.” Akşama doğru Salih Bey geliyor. Kör Hüseyin Paşa durumu oğluna anlatıyor. O zaman Salih Bey ağlayıp: “Baba ham kağıt, 500 gerilla asker gönder beni kurtar anlamındadır.”
Xalid Bey’i Bitlis’e götürüyorlar. Şeyh Said Efendi, Kırıkhan’da oğlu ile görüştükten sonra oradan ayrılıyor. Şêx Said Efendi, 6 Ocak’ta Kanîreş’te Kamil Bey’in evine misafir olur. Oradan Melekan’a gider. Melekan(Solhan)’da eniştesi Şêx Abdullah’ın evinde üç-dört gün kalır. Zırqan aşiret reisi Kereme Kolan 8 Ocak’ta Şêx Said ile görüşür. Melekan’dan Çan’a gider. Çan’da diğer bir eniştesi Şêx İbrahim Efendi ile görüşür. Orda 1-2 gece kalır.
Şêx Said Efendi daha sonra Pêçar’a gider. Giderken yol üzerinde bulunan Botıyan aşiretinde birkaç gün kalır. Emerê Faro ile görüşüp onunla birlikte Lice’ye gider. Ardından Hani’ye gidip, Salih Bey’e misafir olur. Salih Bey ile beraber Piran’a gider.
Orada bir düğün vardır. Şêx Said Efendi kendi kardeşi Şêx Abdurrehim’in evinde kalır. Bu arada Şêx Said Efendi Bingöl’e gelince Bingöl’den Ankara’ya bir bilgi gider: “Şêx Said Efendi Kürt münevverleri, beyleri ve şeyhleri ile bir istişare halindedir. Bildiğimiz kadarıyla devlete karşı bir başkaldırı hazırlığı vardır.” Bunun üzerine General Mürsel’e görev verilir. Şêx Said Efendinin yakalanması için Erzurum valiliği ve Hınıs kaymakamı Maksut Beye haber verilir.
General Mürsel, Şêx Said Efendi’nin yakalanması için 10-12 tane asker gönderir. Piran’da 9 firari vardır. Bunlar da dağdan inip Şêx Said’i ziyaret etmek için Piran’a gelirler. Köyün içerisinde General Mürsel’in teymenleri ve askerleriyle karşılaşırlar. Küçük bir çatışma sonucu bunlar içeri girerler. Mahkûmlar içeri girince askerler evi sarar.
Şeyh Efendi, Şêx Abdurrahim’i gönderir ve der ki “Burada bir provokasyon var. Bu, General Mürsel’in senaryosudur. Beni alıp, götürmek istiyorlar. Mümkün oldukça çatışma çıkarmayın. Bana Teymen Mustafa’yı çağırın gelsin.” Efendi durumu soruyor. Teymen: “Dokuz tane eşkıya evdedir, askerler etrafını sarmışlar. Sen de Şêx’in memleketlisisin. Bu dokuz eşkiyayı bize teslim et.” Şêx Said Efendi; “Tamam 9 eşkiyayı teslim ederiz makul bir şey söylüyorsunuz askersiniz görevinizdir. Yalnız memleketin bir örfü-adeti vardır. Ben dün buraya misafir olarak geldim bu düğünde bulundum. Bugün etrafımda 3 bin tane insan vardır. En azından 2 bini silahlıdır. 2 bin silahlı içinde bunların sana teslim edilmesi mümkün değildir. Ne benim gücüm yeter, ne de başka kimsenin. Siz bekleyin. Düğün dağıldıktan sonra size teslim ederim.” Teymen buna, karşı çıkıyor.
Teymen çıkınca Şêx Abdurrahim ne olup bittiğini Şêx Said Efendiye soruyor. Şêx Said “birkaç kişiyle konuşalım, bunları biraz teskin etsinler” diyor. Daha Şêx Abdurrahim gitmeden ateş başlıyor. Şêx Abdurrahim gidene kadar çatışma duruyor, millet hücum ediyor askerleri esir alıyor. Şêx Said Efendi’ye, bir askerin öldürüldüğünü, diğerlerinin esir alındığını haber veriyorlar.
Şêx Said Efendi gidip Teymen’e “Peki siz neden bunu yaptınız, mazlum bir insanın katledilmesine sebep oldunuz.” diye sorunca Teymen; “Biz görevimizi yaptık. Gaye burada bir patlağın olmasıydı, siz devlete baş kaldırdınız bizi vurdunuz.”
Şêx Said Efendi cenazeyi kaldırdıktan sonra acilen Darahini’ye dönüyor. Vilayet merkezini ele geçirip, bankadaki paraları alır.
Mizgîn Dergisi: Darahini’nin Şêx Said kıyamındaki ağırlığı nasıldı?
Şêx Feyzullah: Darahini, Şêx Said hareketinde geçici başkent ilan edilir. Çünkü çok stratejik bir bölgedir. Ta ki Amed düşene kadar. Feqî Hesen Mudani başa getirildi. Genç’in hemen hemen her kesiminden insanlar harekete katıldılar. Murtezan, Botiyan’dan Kulp’a kadar Hazro’ya kadar Diyarbakır… O bölge haliyle kıyamın içerisindeydi. Zaten kıyamın dışında çok az, bilinmeyen bazı fertler kalmış. Şêx Said Efendinin savaşçıları 80 bin’e ulaştı. O kısa zaman içerisinde, o plansız-tedbirsiz zaman içerisinde 80 bin kişiye ulaştı. Bu 80 bin kişi birçok aşiretlerden müteşekkildi.
Artık kıyam, fiilen başlamıştır. Dört-beş koldan; Kelxasi’li Şêx Şerif Efendi Xarput cephe kumandanlığına, Çan Şêxleri Şêx Elî, Şêx Celaleddîn, Yado Paşa ve diğer birçok büyük insanla beraber Şêx Şerif’e refakat ederek Xarput cephesine gidiyorlar. Kîğî, Erzincan cephesine Senceq’teki Evni Ağa, Karlıova beyi Balad Bey, Çanlı Şêx Mustafa Efendi ve Şêx Hasan Efendi giderler. Bunları Efendi görevlendirir. Muş cephesine Melekanlı Şêx Abdullah Efendi, Heci Selim Ağayê Girnosê. Bunlara da şu söyleniyor: “Şêx Ali Rıza Efendi ve Xalid Beyle birleşin, tek gayeniz Bitlis’te Xalid Bey’in kurtarılmasıdır.”
Mizgîn Dergisi: Erzincan’a kadar da mı gidiliyor?
Şêx Feyzullah: İlçeler alınıyor. Erzincan merkezi alınamıyor. Şerif Efendi kısa bir zamanda Xarput’u alınca, burdaki güçler de Xarput’a döndüler.
Mizgîn Dergisi: Sonra neler oluyor?
Şêx Feyzullah: Bu arada Şêx Said Efendi Diyarbakır üzerine yürür. 27 gün Diyarbakır’ı muhasaraya alırlar. General Mürsel’in teslim olmasını talep ederler.
Kürdistan’ı böldükleri için tren hattının aşağı tarafı Fransızların, yukarı tarafı Türklerin elindeydi. 9. kolordudan 90 bin asker, bin tane de Fransız komandolarıyla beraber o hattan Diyarbakır’a girer. Kürt beylerinden Ömeran aşireti lideri Süleymanê Ehmed, Pencenarê aşireti askerlerle birleşerek arkadan Siverekli Şêx Eyyüb Efendiye saldırırlar. Şêx Eyyüb Efendi aradan çekilir. Arka cephede Şêx Abdurrahim Efendi yalnız kalır. Bin asker de Fransız kumandanlarıyla beraber Diyarbakır’a girer. Şêx Said Efendi de ön cephenin tamamen açıldığını, Şêx Eyyüb Efendi ve Şêx Abdurrahim Efendi’nin çekilmek zorunda kaldıklarını görünce, Diyarbakır kuşatmasına son verir. Şêx Said Efendinin yanındaki askerler de Tılalo dediğimiz yere döner.
Şêx Said Efendi Muş hattı üzerinde bir gece Girbas’ta kalır. Tabi Efendi ile beraber, O’nu adım adım takip eden bacanağı binbaşı Kasım da vardır. Şerafettin Dağı’ndan, Mergimir’den, Kovax’tan Murat suyundan Kovax’tan geçip de oradan öbür tarafa ulaşınca selamete ulaşırlardı. Oradaki Oxin Şêxlerinden Şêx Maruf kendi aşiretiyle Şêx Said Efendi’ye saldırır, Şêx Said Efendi oradan da geri dönmek zorunda kalır. Kasım devreye girerek “Biz, Abdurrahmanpaşa Köprüsü’nden gidelim en sakin yer orasıdır.” Binbaşı Kasım öncesinden de neredeyse 40 adamını köprüye gönderir. Şerafettin Efendi de yanlarındaki 300 kişiden 200-250 insanı dağıttığı için Şêx Said Efendi’nin yanında sadece 50 insan kalmıştır. Bunlar köprüye varınca Kasım’ın adamları silahı patlatırlar. Orada Şêx Said Efendi’yi yakalarlar. Asker yoktur. Yani Şêx Said Efendi’yi, arkadaşları yakalıyor.
Şêx Ali Rıza Efendi ve yakalanmayan diğer kişiler artık İran’a yöneldiler. İran’da 60 şehid verdiler. O şehadetten sonra Ali Rıza Efendi, Gıyaseddin Efendi, Şêx Selahaddin Efendi yakalandılar. 6 ay Tahran’da kaldılar. Oradan da serbest bırakıldılar. Ali Rıza Efendi Bağdat’a gitti. Şêx Ali Rıza, Bağdat’a gidip bir süre kalıp, Şêx Abdürrehim’in yanına Suriye’ye döndü.
Şêx Said Efendi de 48 arkadaşıyla beraber Diyarbakır İstiklal Mahkemesi’nce yargılanıp şehid edildi.
Kıyamın başlangıcından sonuna kadar 700 bin insan öldürüldü. Dedem Şêx Şerif Efendi’yi, Palo’dan iki sefer süngülediler. Kardeşini 86 kişiyle beraber bağladılar Murat suyuna attılar. Yani genel bir katliam vardı. 80–85 yaşındaki hatta 90 yaşındaki insanları da idam ettiler, kestiler. Yani bir katliam idi. Daha sonra ikinci İstiklal Mahkemesi’ni Elazığ’a taşıdılar. 15 bin insan Elazığ’da idam edildi.
****************
ŞÊX-HASAN
Bu gün kimsenin yaşamadığı yer 1600 lü yıların başlarında Çabakçur emiri İsfahan beyin tornu Kayya bey tarafından sancak bölgesinde ilk yerleşime açılan yerlerden biridir.
1630 veya 1650 lerden itibaren Kayya beyden başlayarak 1850 lere kadar aile bu yerleşim yerinden Sancak coğrafyanın tamamına hükm etmişlerdir. Resimde işaretlenen noktada Lek köyünün ilk yerleşim yeridir.
1.Rus savaşı esnasında köy batiya göç göç ederek Konya ili Cihanbeyli'ye yerleşmişlerdir. Konyada üç veya dörd sene kaldıklarından sonra, geri dönmüşlerdir. Döndüklerinde köy tamamen harabe haline gelmiştir.
Aile resimde görünen tepenin arka tarafında yeni bir köy inşa edip Lek ismini o yeni yerleşime taşımişlardir. Kardeşlerin arazi paylaşımında Eski köy tamamen, Kardeşlerden Kasım ağa'ya düşmüştür. Dolaysiyla eski köy Kasım ağa mezrası ismini almiştir. Akabinde Kasım ağanın tornu Alî'yê Mıtefê bu toprakların başına geçip orda ev yapıp yerleşmiştir. Bu yerleşim 1980 yılına kadar devam eder, 12 eylül darbesinden sonra Alî'yê mıstefê'nın tarunlar da orayi terk edince mezra şu anda tamamen harabe halindedir.
Peki nasıl oluryor da, iki asır Lek olarak bilinen, akabinde bir asırda Kasım ağa mezrası olarak bilinirken, aniden bu iki isim ortadan yok olur ve Şêx-Hasan mezrası olarak isim alır akabinde 1937 tapu kayit işlemlerinde de Şeyh-Hasan mevkii olarak kayıtlara geçer.
Günümüzde bölge tarihini incelemeye kalkışırsaniz, alacağınız cevap şu olur: Eskiden burada Şêx Hasan isminde birileri yaşamiş, bu nedenle buraya şeyh Hasan denilmiş. Günümüzün kuşagı Şêx-Hasan kim olduğundan bile haberdar değildir. Dolaysiyla bu isim değişikliğine açıklık getirmek istiyorum.
1910 yılında Ulemanın idamına karar verilir, İdam kararı verilenlerden biri de Şeyh Said'in amcası Şeyh-Hasan'dir.
Şeyh Hasan verilen idam kararı Solhan bölgesinde öğrenir. Oradan Karer üzerinden Sancak bölgesine geçer. İlk olarak Sancağın Şirnan (Gêlun-Ewas) köyü ile Mergmir arasındaki ormanlı alanda bulunan Mêlkan mezrasında Bezgan ailesine konuk olur ve kısa bir süre orda kalır. O tarihlerde Mêlkan iki veya üç aile yaşamaktaydılar. Sancak bölgesinde dini hasasiyetleri olan Şirnun'lılar gidip Şêx Hasanı Mêlkun'dan Şîrnun'a getiriyorlar. Fakak madı yönde çok yoksun olan şirnanlılar Şêx'î idare etmekten zorlaniyorlar.
Bölgenin tanınmiş aileleri ve bölgede varlıklı olarak bilinen Lek-ağaları karar alıp Şêx Hasanı Lek köyüne getiriyorlar. O günün koşullarına göre Lek ağalarının en varlıklı ailesi sayılan Kasım ağanın tornu Alî dir. Şêx Hasan'i Kasım ağa mezrasında Alî'yê Mustefê'nin yanına yerleştiriyorlar. Ali varlıklı olduğu gibi deli-dolu geçimsiz bir karekteri de var, kavgaya gürültüye can atan bir şahsiyet'dir. Kavgaciliği de haksızlığı his ettiği zaman asla af etmiyen biri. Hani bir söz var, deniliyorki; ''Kimse kendi ayranına eşki demez'' tabiki ayran eşki ise ben eşkimiş derim, çünkü sözü ettiğim Ali benim öz dedemdir.
Şêx hasan bir müdet Ali'nin evinde konuk kalırken, Alinin elindeki verimli araziye göz diker. İlk olarak arazinin tam batısında Değirmen vevkii dediğimiz mevkii de Lek çayı kenarında 50 dönümlük bir arazı Ali'den satın alır. Ayriyeten Ali kendi evine yakın bir arsa da şeyh hasana tahsis eder. Şeyh Hasan Palo'dan özel ırgatlar getirip satın almiş olduğu arazide bir ilk gerçekleştirerek çeltik ekimi yapar. Ve verin arsada bir ev yapmaya başlar. Seyh Hasan satın aldiği toprak ile köy arasında yaklaşık bin dönümlük tarıma elverişli düz bir mera arazı var. Şêx hasan 10-15 karasaban içşisi alıp bu mera araziyi ekmeye başlar. Vaziyeti gören Ali, Şeyhın yanına gidip sorar, Şêx bu nedir, sen ne yapmak istiyorsun? Diye sorunca, Şêx Hasan bu boş toprakları ekip ziraata çevirim der. Ali; Şeyhim ben sana bir parça tapulu arazı satım, köyün meraasını satmadım der. Şêx toplumun genelinden riaatkarlık görmüş Ali'yide onlardan biri saniyor ama yanıliyor. Bir Şêx'den- bir Ali'den derken kavgaya tutuşuyorlar. Ali tarla karşılığı aldığı Parayi getirip Şêx'ın üzerine fırlatiyor ve hemen burayi terk et diyor. Şêx yaptığı evi yarıdan bırakip Ali'ye beddua ederek göçüp Gilbe köyüne gidiyor. Denemek için ektiği çeltik ürün vermeyince sonbahara doğru görevli işçiside ekini olduğu gibi bırakıp gidiyor.
Şêx Hasan'ın kısa bir süreliğine orya yerleşmesi ile Kasım ağa mezrası, Şêx Hasan mezrası olarak isim değiştiriyor, Günümüzde halk o mezraya Şêxhasan mezrası diyor. Ayriyeten ayni yerde şêx'ın yapmiş olduğu ev için halen ''Kılê-Şêx'' yada Xırba-şêx'' diyorlar. Çeltik ektiği yere de ''vêr-Rızun'' deniliyor.
Bu mezranın Doğusunda Şirnan (Sudüğünü) köyü. Batısında Masıla(Balıklıça) ve İsort köyü. Kuzeyinde Lek (Çimenli) köyü güneyin de ise Mazrê diyar bulunmaktadir. bingöl merkeze 25 km.dir, Bingöl ilinin kuzeyine düşmektedir.
Bu gün kimsenin yaşamadığı yer 1600 lü yıların başlarında Çabakçur emiri İsfahan beyin tornu Kayya bey tarafından sancak bölgesinde ilk yerleşime açılan yerlerden biridir.
1630 veya 1650 lerden itibaren Kayya beyden başlayarak 1850 lere kadar aile bu yerleşim yerinden Sancak coğrafyanın tamamına hükm etmişlerdir. Resimde işaretlenen noktada Lek köyünün ilk yerleşim yeridir.
1.Rus savaşı esnasında köy batiya göç göç ederek Konya ili Cihanbeyli'ye yerleşmişlerdir. Konyada üç veya dörd sene kaldıklarından sonra, geri dönmüşlerdir. Döndüklerinde köy tamamen harabe haline gelmiştir.
Aile resimde görünen tepenin arka tarafında yeni bir köy inşa edip Lek ismini o yeni yerleşime taşımişlardir. Kardeşlerin arazi paylaşımında Eski köy tamamen, Kardeşlerden Kasım ağa'ya düşmüştür. Dolaysiyla eski köy Kasım ağa mezrası ismini almiştir. Akabinde Kasım ağanın tornu Alî'yê Mıtefê bu toprakların başına geçip orda ev yapıp yerleşmiştir. Bu yerleşim 1980 yılına kadar devam eder, 12 eylül darbesinden sonra Alî'yê mıstefê'nın tarunlar da orayi terk edince mezra şu anda tamamen harabe halindedir.
Peki nasıl oluryor da, iki asır Lek olarak bilinen, akabinde bir asırda Kasım ağa mezrası olarak bilinirken, aniden bu iki isim ortadan yok olur ve Şêx-Hasan mezrası olarak isim alır akabinde 1937 tapu kayit işlemlerinde de Şeyh-Hasan mevkii olarak kayıtlara geçer.
Günümüzde bölge tarihini incelemeye kalkışırsaniz, alacağınız cevap şu olur: Eskiden burada Şêx Hasan isminde birileri yaşamiş, bu nedenle buraya şeyh Hasan denilmiş. Günümüzün kuşagı Şêx-Hasan kim olduğundan bile haberdar değildir. Dolaysiyla bu isim değişikliğine açıklık getirmek istiyorum.
1910 yılında Ulemanın idamına karar verilir, İdam kararı verilenlerden biri de Şeyh Said'in amcası Şeyh-Hasan'dir.
Şeyh Hasan verilen idam kararı Solhan bölgesinde öğrenir. Oradan Karer üzerinden Sancak bölgesine geçer. İlk olarak Sancağın Şirnan (Gêlun-Ewas) köyü ile Mergmir arasındaki ormanlı alanda bulunan Mêlkan mezrasında Bezgan ailesine konuk olur ve kısa bir süre orda kalır. O tarihlerde Mêlkan iki veya üç aile yaşamaktaydılar. Sancak bölgesinde dini hasasiyetleri olan Şirnun'lılar gidip Şêx Hasanı Mêlkun'dan Şîrnun'a getiriyorlar. Fakak madı yönde çok yoksun olan şirnanlılar Şêx'î idare etmekten zorlaniyorlar.
Bölgenin tanınmiş aileleri ve bölgede varlıklı olarak bilinen Lek-ağaları karar alıp Şêx Hasanı Lek köyüne getiriyorlar. O günün koşullarına göre Lek ağalarının en varlıklı ailesi sayılan Kasım ağanın tornu Alî dir. Şêx Hasan'i Kasım ağa mezrasında Alî'yê Mustefê'nin yanına yerleştiriyorlar. Ali varlıklı olduğu gibi deli-dolu geçimsiz bir karekteri de var, kavgaya gürültüye can atan bir şahsiyet'dir. Kavgaciliği de haksızlığı his ettiği zaman asla af etmiyen biri. Hani bir söz var, deniliyorki; ''Kimse kendi ayranına eşki demez'' tabiki ayran eşki ise ben eşkimiş derim, çünkü sözü ettiğim Ali benim öz dedemdir.
Şêx hasan bir müdet Ali'nin evinde konuk kalırken, Alinin elindeki verimli araziye göz diker. İlk olarak arazinin tam batısında Değirmen vevkii dediğimiz mevkii de Lek çayı kenarında 50 dönümlük bir arazı Ali'den satın alır. Ayriyeten Ali kendi evine yakın bir arsa da şeyh hasana tahsis eder. Şeyh Hasan Palo'dan özel ırgatlar getirip satın almiş olduğu arazide bir ilk gerçekleştirerek çeltik ekimi yapar. Ve verin arsada bir ev yapmaya başlar. Seyh Hasan satın aldiği toprak ile köy arasında yaklaşık bin dönümlük tarıma elverişli düz bir mera arazı var. Şêx hasan 10-15 karasaban içşisi alıp bu mera araziyi ekmeye başlar. Vaziyeti gören Ali, Şeyhın yanına gidip sorar, Şêx bu nedir, sen ne yapmak istiyorsun? Diye sorunca, Şêx Hasan bu boş toprakları ekip ziraata çevirim der. Ali; Şeyhim ben sana bir parça tapulu arazı satım, köyün meraasını satmadım der. Şêx toplumun genelinden riaatkarlık görmüş Ali'yide onlardan biri saniyor ama yanıliyor. Bir Şêx'den- bir Ali'den derken kavgaya tutuşuyorlar. Ali tarla karşılığı aldığı Parayi getirip Şêx'ın üzerine fırlatiyor ve hemen burayi terk et diyor. Şêx yaptığı evi yarıdan bırakip Ali'ye beddua ederek göçüp Gilbe köyüne gidiyor. Denemek için ektiği çeltik ürün vermeyince sonbahara doğru görevli işçiside ekini olduğu gibi bırakıp gidiyor.
Şêx Hasan'ın kısa bir süreliğine orya yerleşmesi ile Kasım ağa mezrası, Şêx Hasan mezrası olarak isim değiştiriyor, Günümüzde halk o mezraya Şêxhasan mezrası diyor. Ayriyeten ayni yerde şêx'ın yapmiş olduğu ev için halen ''Kılê-Şêx'' yada Xırba-şêx'' diyorlar. Çeltik ektiği yere de ''vêr-Rızun'' deniliyor.
Bu mezranın Doğusunda Şirnan (Sudüğünü) köyü. Batısında Masıla(Balıklıça) ve İsort köyü. Kuzeyinde Lek (Çimenli) köyü güneyin de ise Mazrê diyar bulunmaktadir. bingöl merkeze 25 km.dir, Bingöl ilinin kuzeyine düşmektedir.
Kekê Orhan yazı ve iki resim gönderdim , hakında sormak istediğin bir sey varmi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder