Yazar Mekselina LEHENG yazdı: "Zazaca bir dil midir?
Dilbilimci-Yazar Mekselina LEHENG yazdı:
"Zazaca bir dil midir?"
Bu çalışmaya, bir arkadaşı ziyaret etmemle başlama kararı aldım. Kendisini ziyaret ettiğimiz arkadaş, Kürtçe üzerinde çalıştığımı duyunca, bu durum ilgisini çekmiş olmalı ki, konuyu, 'Zazakî'nin Kürtçe'nin bir lehçesi olmadığına' dair bir teze getirdi. Doğrusu yakın çevremde birçok Zaza arkadaşım olmasına rağmen, böyle bir tezi ilk defa duyuyordum. Ki bana bu tezi öne süren arkadaşa da, o esnada; 'Böyle bir tezi yeni duyduğumu ve şaşırdığımı' söyledim. Yakın çevremde Zazalar olduğundan o lehçeyle ilgili epey bilgi sahibiydim. Her ne kadar, kısa süreli bir ziyaret zaman dilimine bazı şeyleri sığdırmaya çalışsam da, yine de onu ikna edemedim. Ondan ayrılırken bu konuyla ilgili kesinlikle bir an önce bir çalışmaya başlayacağımı söyledim.
ÖRTÜŞEN DÜŞÜNCELER
Epey araştırma yaptıktan sonra, elime bu konuyla ilgili yazılmış bir kitap geçti. Adı Ergenekon İddianamesi'nin 867, 881, 883 ve 884'üncü sayfalarında geçen Hayri Başbuğ'un, 'İki Türk Boyu Zaza ve Kurmanclar' adlı kitabıydı bu. Hayri Başbuğ, kitabında, Kürtler için 'Kürttürk' diye bir niteleme kullanmakla kalmıyor, Kürtlerle ilgili bugüne kadar yapılan bütün araştırmaları küçümsüyor, hatta inkar bile ediyor. Ona göre; Kürtlerle ilgili yapılan bütün araştırmalar, Türkiye'yi bölmeye yönelik bir eylem; araştırmacılar da 'Sözde aydınlar.' Kitabın ilk bölümlerinde, 'Kürtlerin aslında Saka Türkleri olduğu' tezini öne sürüyor. İlerleyen kısımda da -benim için çok önemli olan kısım- 'Zazaların Kürt olmadığını başlı başına bir millet olduğunu, dillerinin de Kürtçe'nin lehçesi olmayıp başlı başına bir dil olduğu' tezini kendince örneklerle ifade ediyor. Burada dikkatimi çeken diğer husus, 'Zazakî'nin Kürtçe'nin lehçesi olmayıp başlı başına bir dil olduğunu' savunan kimi kişilerin yazılarını okuduğumda da, yazılarında verdikleri örneklerle Hayri Başbuğ'un kitabındaki örneklerin birebir örtüşmesiydi. Her ne kadar Hayri Başbuğ'un bu kitabını kaynak olarak belirtmeseler de, onun kitabından faydalanarak böyle bir tezi ortaya koydukları aşikardır.
Yıllardır Kürtleri inkar etmekle yetinmeyen bir zihniyet, başarılı olamayınca bu sefer Kürtler içinde ayrışma kutupları yaratarak amaçlarına ulaşmayı ummuşlardır. Bu tarz zihniyetlerin kurbanı haline gelerek, 'Zazakî Kürtçe'nin lehçesi değil, başlı başına bir dildir' anlayışını savunan kimi Zazalar hangi zihniyete hizmet ettiklerinin farkına varmalıdırlar.
Bu kitap elime geçince, böyle gereksiz bir tezin neden, kim ve hangi amaçla ortaya konulduğunu anlama şansına eriştim. Yine de yaptığım çalışmamı, bu konuda insanların kafalarındaki soru işaretlerini çözmesi bakımından, yararlı olacağına inanarak yayınlıyorum.
LEHÇELERİN OLUŞUMLARI
İlk önce lehçelerin oluşumları ve dillerle aralarındaki farklılıklara değinmek istiyorum.
Dilleri lehçelerden ayırt edici herkesçe kabul görmüş kıstaslar olmamakla beraber bu yönde kullanılan bazı düşünce sistemleri (paradigmalar) oluşmuştur. Bunlar bazen birbiriyle uyumsuz sonuçlar da doğurabilirler, kullanıcının bakış açısına bağlı olarak bu konuda tam bir ayırım yapmak subjektif olabilir.
Antropolog dilbilimciler lehçeyi bir dilin belli bir 'dil topluluğu tarafından kullanılan şekli olarak tanımlarlar. Bir başka deyişle, dil ile lehçe arasındaki fark, genel ve soyut ile özel ve somut arasındaki farktır. Bu bakış açısına göre o dili kimse konuşmaz, herkes o dilin bir lehçesini konuşur. Belli bir lehçeyi 'standart' veya 'doğru' olarak kabul edenler aslında bu terimleri kullanarak sosyal bir ayrımı ifade ederler. Çoğu zaman standart dil bir toplumun seçkin sınıfının dilidir. Burada Kürtçe değil, Kürtçe'nin lehçeleri; Kurmancî, Zazakî, Soranî, Kelhurî konuşulur denilebilir.
Prestijin o kadar önemli olmadığı toplumlarda 'lehçe', bölgesel dil kullanım farklılıklarına işaret ederek yabancı birisinin geldiği yeri anlamaya yarar. Dilbilimciler bu anlamıyla lehçeden bahsederken genelde birbirini anlayabilen, 'aynı şekilde' konuştuğunu düşünen geniş bir topluluk içinde ufak çeşitlilikleri kastederler. Tıpkı Kürtçe'nin lehçelerinde olduğu gibi. Zazaca ve Kurmanci konuşan kişiler aynı bölgede yaşamalarından kaynaklı, her iki lehçeyi konuşanlar da birbirlerini az çok anlarlar. Zazakî lehçesini konuşan birini dinleyen, Kurmancî lehçesini konuşan biri, Zazakî lehçesini konuşanı rahatlıkla anlayabilir.
Yukarıda anlattıklarımızın tam tersi bir durum, yani iki lehçeyi konuşan kişiler arasında tam olarak bir anlaşma sağlanamazsa da yine de, günümüz dilbilimcileri, bir dilin sosyal statüsünün sadece dilbilim kıstaslarıyla benimsenmediğini, tarihsel ve siyasi gelişmelerden de etkilendiğini bilirler. Bir dilin çeşitlerini kullananlar konuşarak birbirlerini anlayamasalar da ortak bir edebi gelenek ve yazım standardına sahip oldukları için konuştukları ağızlar lehçe sayılır.
POLİTİK GELİŞMELER VE LEHÇELER
Bunun yanında bazı politik gelişmelerle birlikte lehçe sayılan kimi diller sonradan kendilerinin başlı başına bir dil olarak görebilir ve lehçeyle dil arasında tam olarak bir kıstas konulamadığından konuştukları lehçenin dil olduğu konusunda diretenler de olabilir. Bu diretme elbette ki politik kaygılardan kaynaklıdır. Özellikle uç, bölgesel milliyetçiliğin yayılmasıyla, dil ile lehçe arasındaki tartışmaları da beraberinde getirmiştir. Zazakî lehçesini konuşan bazı kimselerce Zazakî'nin başlı başına bir dil olduğuyla ilgili iddiaya benzer bir durum, Lübnan'da da yaşandı. Lübnan'da ülkenin Arap dünyası ile yakınlaşmasına karşı çıkan milliyetçi (ve Hıristiyan) sağcı Sedir Bekçileri Partisi 'Lübnanca' adlı bir dilin tanınmasını istemektedir ve hatta Arap alfabesi yerine antik Fenike alfabesinin kullanılmasını savunur.
Buna karşın Han Çincesi'nin konuşulan dilleri, Çin'de milli birliği sağlamak amacıyla Çince'nin lehçeleri sayılırlar.
Diyalektik farklılıklara bir diğer örnek de; birbirine yakın diller arasındaki anlaşılırlılık mesafesidir. Çoğu tarihçi dilbilimci, her konuşma biçimini içinde geliştiği iletişim ortamının bir lehçesi olarak görür. Bir dilin lehçeleri karşılıklı olarak anlaşamayabilir. Ayrıca bir ana dil çeşitli lehçeler doğurunca bunlardan bazıları diğerlerinden daha hızlı gelişebilir. Bu durumda bir dilden türemiş üç lehçeden tarihsel olarak birbirinden uzak olan ikisi, yapısal olarak birbirine daha yakın olabilir. Modern Romans dillerinde bu örnek açıkça mevcuttur; İtalyanca ve İspanyolca karşılıklı anlaşabilir ama her iki dil de Fransızca ile anlaşamaz; oysa her iki dilin Fransızca'ya olan kalıtsal yakınlığı birbirlerine olan kalıtsal yakınlıktan daha fazladır. Fransızca, İspanyolca ve İtalyanca'dan daha hızlı gelişmiştir.
Bazı uzmanlar lehçeleri dillerden ayırt etmek için lehçelerin karşılıklı anlaşabildiğini ama dillerin anlaşamadığını öne sürmüşlerdir. Bu fikir ilk göründüğü kadar bariz değildir. İtalyanca ve İspanyolca konuşanlar birbirlerini büyük ölçüde anlayabilmelerine rağmen İtalyanca'nın iki lehçesini konuşan Lombardlılar ve Sicilyalılar'ın birbirini anlaması çok daha zordur. Kürtçe'nin lehçeleri olan Kurmanci, Sorani, Kelhurî, Zazakî arasında da böyle bir sorun mevcuttur. Kürtçe'nin lehçeleri arasında diyalektik açıdan farklılığın olması da çok doğal bir durumdur. Bu lehçeler arasında kelimeler açısından büyük farklılıkların olması da yine bu dile mensup lehçeleri farklı bir dil haline getirmez ya da onu lehçe olmaktan kurtarmaz. Her ne kadar lehçeleri konuşan bireyler arasında anlaşma zorluğu olsa da bazı yerlerde yine de birbirini bütünleyen ve iki dil arasındaki yakınlıktan öte ancak iki lehçe arasında oluşabilecek sayısız kelime örneği mevcuttur.
ZAZAKÎ VE KURMANCÎ'DE KELİME BENZERLİKLERİ
Kürtçe'nin lehçeleri Zazakî ve Kurmanci arasındaki kelime benzerliklerine bakalım;
Önce tamamıyla birebir tam eşdeğer taşıyan kelimelerden başlayalım; 'rind' güzel Zazakî, aynı şekilde 'rind' güzel Kurmancî'de aynı anlamı taşır. Yine 'ap' amca Zazakî ve Kurmanci'de 'ap' amca anlamı taşır. 'Xal' Zazakî'de dayı, Kurmanci'de de 'xal' dayı anlamına gelir. Zazakî'de 'bira' kardeş anlamını taşırken, Kurmanci'de de 'bira' kardeş anlamını karşılar. 'Manga' Zazakî'de ine anlamına gelirken, Kurmanci'de de aynı şekilde 'manga' inek anlamını taşır. Bunun gibi her iki lehçe arasında, diyalektik açıdan birebir aynı ses özelliklerine sahip, tam eşdeğer taşıyan binlerce kelime örnek verilebilir.
İkinci olarak kabul edilebilir eşdeğerlik taşıyan kelimelerden örneklerle devam edelim; 'lac' Zazakî'de oğul anlamına gelirken, Kurmanci'de de 'law' oğul anlamını karşılar. Zazaki'de 'Zewec' evlenmek anlamını taşırken, Kurmanci'de de 'zewac' evlenmek anlamına gelir. 'Qe' hiç anlamını karşılarken Zazakî'de, Kurmanci'de de 'qet' hiç anlamını karşılar. 'Parşu' kaburga anlamını taşır Zazakî'de, Kurmanci'de de aynı şekilde 'parsž' kaburga anlamını karşılar. Tam eşdeğerlikte olduğu gibi kabul edilebilir eşdeğerlikte de, bu örnekleri çoğaltmamız mümkün.
Yine aynı şekilde iki lehçe arasında zamanla benzer kelimeler arasındaki farklılıkların tam eşdeğerlik ve kabul edilebilir eşdeğerlikten tamamen uzaklaşan ama yine de birbirini çağrıştıran yüzlerce kelime vardır. Bunlardan; 'kam' Zazakî'de kim, Kurmanci'de 'kî' kim. Zazakî'de 'Çitirua' nasılsın, Kurmanci'nin bazı yörelerdeki diyalektiğinde, 'çitoyi' nasılsın, bazı yörelerde de 'çawaye' nasılsın kelimelerini karşılar. Yine Zazakî'de 'kardi' (bıçak), Kurmanci'de 'kêr' (bıçak) kelimesiyle karşılar. Zazakî'de 'Amike' amca eşi, Kurmanci'de 'amojn' amca eşi, de benzer kelimeyi karşılar.
Görüldüğü gibi Zazakî'yle Kurmanci arasındaki benzerlik iki dil arasındaki benzerlikten öte, ancak iki lehçe arasındaki benzerlikle oluşabilecek kadar diyalektik yakınlık var. Bu iki lehçenin tıpatıp aynı olmasını da beklememeliyiz. Şayet öyle olsaydı iki farklı lehçe demezdik; ikisini de aynı lehçe olarak kabul ederdik. Fonetik ve morfolojik farklılıklar zaten iki lehçe arasında çok normal bir durumdur. Zazakî'nin bazı kelimelerinin Kurmanci'den çok uzak olması yine onu Kürtçe'nin bir lehçesi olmaktan kurtaramaz. Kurmanci'nin Zazakî'yle olan yakınlığı ve benzerliği, diğer Hint-Avrupa dil ailesinin doğu koluna mensup diller arasındaki benzerlikten öte bir benzerliktir. Ne Kürtçe'yle Farsça arasındaki mesafe, ne de Farsça'yla, Peştuca arasındaki mesafe, Kurmanci'yle Zazakî arasındaki mesafe kadar birbirine yakın değildir. Her iki lehçe arasındaki benzerlikler, iki dil arasındaki benzerlikten daha öte bir benzerliktir.
Mekselina LEHENG *
* Dilbilimci-Yazar
"Zazaca bir dil midir?"
Bu çalışmaya, bir arkadaşı ziyaret etmemle başlama kararı aldım. Kendisini ziyaret ettiğimiz arkadaş, Kürtçe üzerinde çalıştığımı duyunca, bu durum ilgisini çekmiş olmalı ki, konuyu, 'Zazakî'nin Kürtçe'nin bir lehçesi olmadığına' dair bir teze getirdi. Doğrusu yakın çevremde birçok Zaza arkadaşım olmasına rağmen, böyle bir tezi ilk defa duyuyordum. Ki bana bu tezi öne süren arkadaşa da, o esnada; 'Böyle bir tezi yeni duyduğumu ve şaşırdığımı' söyledim. Yakın çevremde Zazalar olduğundan o lehçeyle ilgili epey bilgi sahibiydim. Her ne kadar, kısa süreli bir ziyaret zaman dilimine bazı şeyleri sığdırmaya çalışsam da, yine de onu ikna edemedim. Ondan ayrılırken bu konuyla ilgili kesinlikle bir an önce bir çalışmaya başlayacağımı söyledim.
ÖRTÜŞEN DÜŞÜNCELER
Epey araştırma yaptıktan sonra, elime bu konuyla ilgili yazılmış bir kitap geçti. Adı Ergenekon İddianamesi'nin 867, 881, 883 ve 884'üncü sayfalarında geçen Hayri Başbuğ'un, 'İki Türk Boyu Zaza ve Kurmanclar' adlı kitabıydı bu. Hayri Başbuğ, kitabında, Kürtler için 'Kürttürk' diye bir niteleme kullanmakla kalmıyor, Kürtlerle ilgili bugüne kadar yapılan bütün araştırmaları küçümsüyor, hatta inkar bile ediyor. Ona göre; Kürtlerle ilgili yapılan bütün araştırmalar, Türkiye'yi bölmeye yönelik bir eylem; araştırmacılar da 'Sözde aydınlar.' Kitabın ilk bölümlerinde, 'Kürtlerin aslında Saka Türkleri olduğu' tezini öne sürüyor. İlerleyen kısımda da -benim için çok önemli olan kısım- 'Zazaların Kürt olmadığını başlı başına bir millet olduğunu, dillerinin de Kürtçe'nin lehçesi olmayıp başlı başına bir dil olduğu' tezini kendince örneklerle ifade ediyor. Burada dikkatimi çeken diğer husus, 'Zazakî'nin Kürtçe'nin lehçesi olmayıp başlı başına bir dil olduğunu' savunan kimi kişilerin yazılarını okuduğumda da, yazılarında verdikleri örneklerle Hayri Başbuğ'un kitabındaki örneklerin birebir örtüşmesiydi. Her ne kadar Hayri Başbuğ'un bu kitabını kaynak olarak belirtmeseler de, onun kitabından faydalanarak böyle bir tezi ortaya koydukları aşikardır.
Yıllardır Kürtleri inkar etmekle yetinmeyen bir zihniyet, başarılı olamayınca bu sefer Kürtler içinde ayrışma kutupları yaratarak amaçlarına ulaşmayı ummuşlardır. Bu tarz zihniyetlerin kurbanı haline gelerek, 'Zazakî Kürtçe'nin lehçesi değil, başlı başına bir dildir' anlayışını savunan kimi Zazalar hangi zihniyete hizmet ettiklerinin farkına varmalıdırlar.
Bu kitap elime geçince, böyle gereksiz bir tezin neden, kim ve hangi amaçla ortaya konulduğunu anlama şansına eriştim. Yine de yaptığım çalışmamı, bu konuda insanların kafalarındaki soru işaretlerini çözmesi bakımından, yararlı olacağına inanarak yayınlıyorum.
LEHÇELERİN OLUŞUMLARI
İlk önce lehçelerin oluşumları ve dillerle aralarındaki farklılıklara değinmek istiyorum.
Dilleri lehçelerden ayırt edici herkesçe kabul görmüş kıstaslar olmamakla beraber bu yönde kullanılan bazı düşünce sistemleri (paradigmalar) oluşmuştur. Bunlar bazen birbiriyle uyumsuz sonuçlar da doğurabilirler, kullanıcının bakış açısına bağlı olarak bu konuda tam bir ayırım yapmak subjektif olabilir.
Antropolog dilbilimciler lehçeyi bir dilin belli bir 'dil topluluğu tarafından kullanılan şekli olarak tanımlarlar. Bir başka deyişle, dil ile lehçe arasındaki fark, genel ve soyut ile özel ve somut arasındaki farktır. Bu bakış açısına göre o dili kimse konuşmaz, herkes o dilin bir lehçesini konuşur. Belli bir lehçeyi 'standart' veya 'doğru' olarak kabul edenler aslında bu terimleri kullanarak sosyal bir ayrımı ifade ederler. Çoğu zaman standart dil bir toplumun seçkin sınıfının dilidir. Burada Kürtçe değil, Kürtçe'nin lehçeleri; Kurmancî, Zazakî, Soranî, Kelhurî konuşulur denilebilir.
Prestijin o kadar önemli olmadığı toplumlarda 'lehçe', bölgesel dil kullanım farklılıklarına işaret ederek yabancı birisinin geldiği yeri anlamaya yarar. Dilbilimciler bu anlamıyla lehçeden bahsederken genelde birbirini anlayabilen, 'aynı şekilde' konuştuğunu düşünen geniş bir topluluk içinde ufak çeşitlilikleri kastederler. Tıpkı Kürtçe'nin lehçelerinde olduğu gibi. Zazaca ve Kurmanci konuşan kişiler aynı bölgede yaşamalarından kaynaklı, her iki lehçeyi konuşanlar da birbirlerini az çok anlarlar. Zazakî lehçesini konuşan birini dinleyen, Kurmancî lehçesini konuşan biri, Zazakî lehçesini konuşanı rahatlıkla anlayabilir.
Yukarıda anlattıklarımızın tam tersi bir durum, yani iki lehçeyi konuşan kişiler arasında tam olarak bir anlaşma sağlanamazsa da yine de, günümüz dilbilimcileri, bir dilin sosyal statüsünün sadece dilbilim kıstaslarıyla benimsenmediğini, tarihsel ve siyasi gelişmelerden de etkilendiğini bilirler. Bir dilin çeşitlerini kullananlar konuşarak birbirlerini anlayamasalar da ortak bir edebi gelenek ve yazım standardına sahip oldukları için konuştukları ağızlar lehçe sayılır.
POLİTİK GELİŞMELER VE LEHÇELER
Bunun yanında bazı politik gelişmelerle birlikte lehçe sayılan kimi diller sonradan kendilerinin başlı başına bir dil olarak görebilir ve lehçeyle dil arasında tam olarak bir kıstas konulamadığından konuştukları lehçenin dil olduğu konusunda diretenler de olabilir. Bu diretme elbette ki politik kaygılardan kaynaklıdır. Özellikle uç, bölgesel milliyetçiliğin yayılmasıyla, dil ile lehçe arasındaki tartışmaları da beraberinde getirmiştir. Zazakî lehçesini konuşan bazı kimselerce Zazakî'nin başlı başına bir dil olduğuyla ilgili iddiaya benzer bir durum, Lübnan'da da yaşandı. Lübnan'da ülkenin Arap dünyası ile yakınlaşmasına karşı çıkan milliyetçi (ve Hıristiyan) sağcı Sedir Bekçileri Partisi 'Lübnanca' adlı bir dilin tanınmasını istemektedir ve hatta Arap alfabesi yerine antik Fenike alfabesinin kullanılmasını savunur.
Buna karşın Han Çincesi'nin konuşulan dilleri, Çin'de milli birliği sağlamak amacıyla Çince'nin lehçeleri sayılırlar.
Diyalektik farklılıklara bir diğer örnek de; birbirine yakın diller arasındaki anlaşılırlılık mesafesidir. Çoğu tarihçi dilbilimci, her konuşma biçimini içinde geliştiği iletişim ortamının bir lehçesi olarak görür. Bir dilin lehçeleri karşılıklı olarak anlaşamayabilir. Ayrıca bir ana dil çeşitli lehçeler doğurunca bunlardan bazıları diğerlerinden daha hızlı gelişebilir. Bu durumda bir dilden türemiş üç lehçeden tarihsel olarak birbirinden uzak olan ikisi, yapısal olarak birbirine daha yakın olabilir. Modern Romans dillerinde bu örnek açıkça mevcuttur; İtalyanca ve İspanyolca karşılıklı anlaşabilir ama her iki dil de Fransızca ile anlaşamaz; oysa her iki dilin Fransızca'ya olan kalıtsal yakınlığı birbirlerine olan kalıtsal yakınlıktan daha fazladır. Fransızca, İspanyolca ve İtalyanca'dan daha hızlı gelişmiştir.
Bazı uzmanlar lehçeleri dillerden ayırt etmek için lehçelerin karşılıklı anlaşabildiğini ama dillerin anlaşamadığını öne sürmüşlerdir. Bu fikir ilk göründüğü kadar bariz değildir. İtalyanca ve İspanyolca konuşanlar birbirlerini büyük ölçüde anlayabilmelerine rağmen İtalyanca'nın iki lehçesini konuşan Lombardlılar ve Sicilyalılar'ın birbirini anlaması çok daha zordur. Kürtçe'nin lehçeleri olan Kurmanci, Sorani, Kelhurî, Zazakî arasında da böyle bir sorun mevcuttur. Kürtçe'nin lehçeleri arasında diyalektik açıdan farklılığın olması da çok doğal bir durumdur. Bu lehçeler arasında kelimeler açısından büyük farklılıkların olması da yine bu dile mensup lehçeleri farklı bir dil haline getirmez ya da onu lehçe olmaktan kurtarmaz. Her ne kadar lehçeleri konuşan bireyler arasında anlaşma zorluğu olsa da bazı yerlerde yine de birbirini bütünleyen ve iki dil arasındaki yakınlıktan öte ancak iki lehçe arasında oluşabilecek sayısız kelime örneği mevcuttur.
ZAZAKÎ VE KURMANCÎ'DE KELİME BENZERLİKLERİ
Kürtçe'nin lehçeleri Zazakî ve Kurmanci arasındaki kelime benzerliklerine bakalım;
Önce tamamıyla birebir tam eşdeğer taşıyan kelimelerden başlayalım; 'rind' güzel Zazakî, aynı şekilde 'rind' güzel Kurmancî'de aynı anlamı taşır. Yine 'ap' amca Zazakî ve Kurmanci'de 'ap' amca anlamı taşır. 'Xal' Zazakî'de dayı, Kurmanci'de de 'xal' dayı anlamına gelir. Zazakî'de 'bira' kardeş anlamını taşırken, Kurmanci'de de 'bira' kardeş anlamını karşılar. 'Manga' Zazakî'de ine anlamına gelirken, Kurmanci'de de aynı şekilde 'manga' inek anlamını taşır. Bunun gibi her iki lehçe arasında, diyalektik açıdan birebir aynı ses özelliklerine sahip, tam eşdeğer taşıyan binlerce kelime örnek verilebilir.
İkinci olarak kabul edilebilir eşdeğerlik taşıyan kelimelerden örneklerle devam edelim; 'lac' Zazakî'de oğul anlamına gelirken, Kurmanci'de de 'law' oğul anlamını karşılar. Zazaki'de 'Zewec' evlenmek anlamını taşırken, Kurmanci'de de 'zewac' evlenmek anlamına gelir. 'Qe' hiç anlamını karşılarken Zazakî'de, Kurmanci'de de 'qet' hiç anlamını karşılar. 'Parşu' kaburga anlamını taşır Zazakî'de, Kurmanci'de de aynı şekilde 'parsž' kaburga anlamını karşılar. Tam eşdeğerlikte olduğu gibi kabul edilebilir eşdeğerlikte de, bu örnekleri çoğaltmamız mümkün.
Yine aynı şekilde iki lehçe arasında zamanla benzer kelimeler arasındaki farklılıkların tam eşdeğerlik ve kabul edilebilir eşdeğerlikten tamamen uzaklaşan ama yine de birbirini çağrıştıran yüzlerce kelime vardır. Bunlardan; 'kam' Zazakî'de kim, Kurmanci'de 'kî' kim. Zazakî'de 'Çitirua' nasılsın, Kurmanci'nin bazı yörelerdeki diyalektiğinde, 'çitoyi' nasılsın, bazı yörelerde de 'çawaye' nasılsın kelimelerini karşılar. Yine Zazakî'de 'kardi' (bıçak), Kurmanci'de 'kêr' (bıçak) kelimesiyle karşılar. Zazakî'de 'Amike' amca eşi, Kurmanci'de 'amojn' amca eşi, de benzer kelimeyi karşılar.
Görüldüğü gibi Zazakî'yle Kurmanci arasındaki benzerlik iki dil arasındaki benzerlikten öte, ancak iki lehçe arasındaki benzerlikle oluşabilecek kadar diyalektik yakınlık var. Bu iki lehçenin tıpatıp aynı olmasını da beklememeliyiz. Şayet öyle olsaydı iki farklı lehçe demezdik; ikisini de aynı lehçe olarak kabul ederdik. Fonetik ve morfolojik farklılıklar zaten iki lehçe arasında çok normal bir durumdur. Zazakî'nin bazı kelimelerinin Kurmanci'den çok uzak olması yine onu Kürtçe'nin bir lehçesi olmaktan kurtaramaz. Kurmanci'nin Zazakî'yle olan yakınlığı ve benzerliği, diğer Hint-Avrupa dil ailesinin doğu koluna mensup diller arasındaki benzerlikten öte bir benzerliktir. Ne Kürtçe'yle Farsça arasındaki mesafe, ne de Farsça'yla, Peştuca arasındaki mesafe, Kurmanci'yle Zazakî arasındaki mesafe kadar birbirine yakın değildir. Her iki lehçe arasındaki benzerlikler, iki dil arasındaki benzerlikten daha öte bir benzerliktir.
Mekselina LEHENG *
* Dilbilimci-Yazar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder